20 Mayıs 2007 00:00
ev almak bir dert evsizlik ızdırap
Evin iyisi kötüsü olmaz. Gayri kendi evin olduktan sonra. Ahh!.. İyi kötü, sıcak bir evimiz olsa. En çok da balkonlu bir ev isterim. Rahat... Balkonunda oturup...
Evin iyisi kötüsü olmaz. Gayri kendi evin olduktan sonra. Ahh!.. İyi kötü, sıcak bir evimiz olsa. En çok da balkonlu bir ev isterim. Rahat... Balkonunda oturup...
Bu sözler Kıraçta bir gecekonduda yaşayan Birgül Kayaya ait. Bu zamana kadar ya ışıksız bodrum katlarında ya da kırık dökük, çatısı akan gecekondularda hayat sürmüş Birgül Kaya için balkon büyük bir rahatlığı simgeliyor. Evinin balkonunda bir çay içmek, şöyle etrafı seyretmek... Bu zevki bir kere olsun yaşamamış. Evi düşlediği sıra yüzünden bir parça mutluluğun izi geçiyor. Ancak kısa sürüyor. Çünkü eşi asgari ücretle çalışıyor ve içinde bulundukları ekonomik koşullar hayalinin sürmesine izin vermiyor.
Aldığı 403 YTL aylık ücretin 250 YTLsi ev kirasına gidince, kalan 153 YTL ile ancak nasıl geçinebileceğini düşünebiliyor. Daha birikmiş faturaları, çocukların masraflarını eklemedim diyor Birgül Kaya. Onları da bir eklese, elde bir şey kalmıyor zaten.
İstanbulda yaşayan yüzbinlerce evsiz ve düşük gelirli aileler gibi, onlar da Başbakanın kalkınan ekonomisine ayak uydurmaya çalışıyor. Pazara çıkmıyor örneğin. Üstünü başını da elin eskisiyle örtüyor. Isınma işini de bakkal çakkaldan denk getirdiği kartonlarla sağlıyor.
Hayallerle yaşamak
Peki ya sağlık? İşte o bütün ekonomiyi altüst ediyor. Göstermesin bir kere kara yüzünü hastalık. Çocuklar gibi, ne sustan anlıyor ne de yoktan. Birgül Kaya, eşi Mehmetin kan kustuğunu anlatıyor. Ülserden şüpheleniyorlar ancak iyi bir tedavi olamadığından kesin bir şey de söyleyemiyor. Kot boyama işinde çalışıyor Mehmet. Sigortası ise daha yeni başlamış. Bir umut. Belki sigorta üzerinden tedavi olur da sağlığına kavuşur. Kavuşamazsa yandık gitti diyor Birgül. 3 çocuk bir de kendisi... Her şeyden önce insanca yaşamak istediklerini söylüyor Birgül ve ekliyor, Bu bizim de hakkımız değil mi?
13 yıl oluyor İstanbula göçeli ama İstanbul hakkındaki bilgisi, kaldığı gecekonduların kapısının önünden ibaret. Evinin ötesine gidememiş hiç. Tarihi yerleri, tiyatroyu, sinemayı görememiş. Dolaşmayı da tıpkı balkonlu ev gibi hayalinde yaşıyor:
Hayal çok da elde yok. Hayallerle yaşıyoruz işte. Bazen oturuyorum kendi kendime bir hayal kuruyorum, şöyle olsa böyle olsa diye. Sonra kendime geliyorum, her şey aynı. Hayalle olmaz diyorum kendime. Sonra, amaaan hiç değilse bir hayalim var, beni yaşatıyor diyorum. Bizim için cennet de bu dünya cehennem de. Bir evimiz olsa cennet gibi oluruz işte.
Dünyanın borç yükü
Birgül Kayanın şans saydığı kadarıyla, tek katlı bir evi var Züleyha Ergülün. Ancak sevinemiyor evi olduğuna. Evi yapalı henüz bir yıl kadar olmuş ama borcu uzun yıllar süreceğe benziyor. Onun eşi de asgari ücretle çalışıyor. Aldığı 403 YTLnin tümünü sağdan soldan aldıkları borca yatırmak zorundalar. Bütün bir ay geçinebilmek içinse sürekli fazla mesaiye kalıyor eşi. Ev masrafları fazla mesai parasıyla karşılanıyor. Marketlere raf üreten bir fabrikada hiç tatil yapmadan günde en az 12 saat çalışıyor eşi İbrahim Ergül. İş olsa daha da çalışacak. Mecbur. Ne kahvehaneye gidebiliyor, ne de ailesini alıp gezmeye götürebiliyor. Hayatı sadece çalışmakla geçiyor İbrahim Ergülün.
Züleyha, Canı çıkıyor valla ama ne yapsın. Eve geliyor, sofranın üstünde ağzında lokma uyuyup kalıyor. Daha dünyanın borcu var. Evde küçük çocuk olmasa ben de çalışacağım diyor. Eve gelen mesai ücreti ayda 150-200 YTL arasında. Bununla da 5 kişi geçinmek zorunda. Züleyha Ergül de Birgül Kaya gibi evin ekonomisini aynı usul ile denk getiriyor. Bütün amaçları evin borcunu bitirebilmek. Böyle bir yükün altına girmelerinin sebebi gecekondu hayatından kurtulma isteği. Şimdiki evleri de pek farksız değil ama olsun, Kendi evi gibisi yok.
Eski günlerini hatırlıyor Züleyha Ergül. Gecekondunun çatısı akıtıyor, rüzgar alıyor, ev ısınmıyor, çocuklar üşüyor... Bunlar hep sorun. Bir keresinde gece uyurken tavana çakılı olan sunta kopup üzerlerine düşmüş. Bir gürültü. Tavan üstümüze çöktü. Kendimizi çocukların odasına zor attık diyor Züleyha Ergül. İç geçiriyor. Gecekondudan kurtulmak için bu evi yapmaya başladıklarını anlatıyor. Evi yaparken bankadan kredi almak istememişler. Bankanın faiziyle başa çıkamayacakları için eşten dosttan borç almışlar. Şimdilik kapıya dayanan alacaklılara katlanmak zorundalar.
Borçlarınız bitince ne yapacaksınız? diye soruyoruz Ergüle. Düşünüyor... Ama bir şey söyleyemiyor. Borç bir bitsin de bakarız diyor. Borçların biri bitiyor diğeri başlıyor. Bu nedenle Ergül ailesi, kendi evinde gecekondu hayatı yaşıyor.
Birgül evsizlikten, evi olan Züleyha ise borçlarından yakınıyor. Evleri olsa da olmasa da yaşamları da dertleri de aynı. İkisinin de tek isteği insanca yaşamak. Eşleri işteyken ikisi de hep bunu düşünüyor, bunun için çabalıyorlar.
Erkan Araz