05 Mart 2012 11:17

Emek eşit ise, haklar da eşit olmalı

Yine Çağlayan’dayız. Daha önce de birçok konuda konuştuğumuz, oturup çaylarını içtiğimiz kadın işçilerle bu sefer 8 Mart vesilesiyle sohbet ediyoruz. Farklı üç atölyede benzer koşullarda çalışan, hemen hemen aynı duygu ve düşünceleri paylaşan tekstil işçi kadınlarla.Önce Kadriye Akde

Emek eşit ise, haklar da eşit olmalı
Paylaş
Neslihan Karyemez

Önce Kadriye Akdemir’in çalıştığı atölyenin yolunu tutuyoruz. Kadriye’nin yanına varıp kendisi ile röportaj yapmak istediğimizi söyleyince yüzünde bir utangaçlık ve gülümseme beliriyor. Kadriye, otuz yıldır tekstilde çalışıyor ve bunun sadece beş yılı sigortalı. Bir yıldır kendisi ödüyor sigortasını. Şu sözlerle anlatıyor sigortasız çalışmasının mecburiyetini: “Çalıştığım işyerleri sigorta yapmıyordu. Küçük atölyelerdi. Sigorta yapacak durumda değiller. Ben işsiz kalmamak için kabul edip çalıştım.”
Kadriye kırklı yaşlarında iki çocuk annesi. Asıl mesleği modelistlik. Evlendikten hemen sonra ilk çocuğunu dünyaya getirmiş. Bu nedenle modelistliği bırakmak zorunda kalmış. “Önemli değil, ben hiç gocunmadım şu an yaptığım işten” derken yine de bir burukluk yansıyor sesine. “Ben hiç tekstil işçisi gibi yaşamıyorum aslında. Arkadaşlarımın hepsi kariyeri olan mesleklere sahip ama aramızda hiç problem yok” derken de en başta geçim sıkıntısıyla çocukları için kendi isteklerini bastıran bir anne görüyoruz karşımızda.

Hak ettiğimi alamıyorum
Birçok kadın gibi aile içi sıkıntıları o da yaşamış. Kadınların karar alınacakken fikirleri çok alınmadığını söylüyor Kadriye. Tekstilde çalışan kadın işçilerinin büyük bölümünün yaşadığı taciz olayını o da yaşamış. İşten çıkmak zorunda kalmış.
Kadınların işyerinde uğradıkları ayrımcılığa değiniyor Kadriye: “Güç ve cins ayrımcılığı var. Erkeklerle aynı işi yapıyoruz. Hatta biz kadınlar daha ağır koşullarda çalışıyoruz, ama eşit ücret almıyoruz. Kadınlar hep daha az alıyor. Bir işyerinde sigorta yapılacaksa, önce erkeğe yapılıyor. Eğer evliysen ‘sen kocanın sigortasından faydalanıyorsun zaten’, yok bekârsan ‘zaten evleneceksin işten çıkıp evde oturacaksın ne yapacaksınız sigortayı?​’ deniyor. Bence bu mantık yanlış. Emek eşit ise hakların da eşit olması gerekiyor.”
Kadriye’ye, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kendisi için ne anlama geldiğini sorduğumuzda “Emek demek, hak ettiğini almak demek. Ben hak ettiğimi alamıyorum” diyor hüzünlü bir ifadeyle.

Öğlen yemeğinde buluştuğumuz Sevilay yirmili yaşlarda. Çok küçük yaşlarda başlamış çalışmaya. Sevilay’ın da en çok dikkat çektiği nokta kadınların uğradıkları taciz. Bu yüzden kadın milletvekillerinin taciz meselesini daha çok dillendirmesini istiyor. “İşyerlerinde en çok tacize maruz kalabiliyoruz. Ve bunu anlatamıyoruz. Anlattığımızda bize inanılmıyor. Hatta çoğu zaman biz suçlanıyoruz. Evde olsun, işyerinde olsun, mecliste olsun biz kadınlar hayatın her alanında hep ikinci planda kalıyoruz. Hem evde hem işyerinde çalışıyoruz, hem eş hem anne oluyoruz. Kadınların yükü erkeklere göre daha fazla.”
Hülya henüz üç aydır tekstilde çalışıyor. Aslında tiyatro eğitimi görüyor ama okulun bitirmek için bu işe ihtiyacı var. Hülya’nın tekstilde en çok canını sıkan mesele, çocuk işçilerin yoğunluğu. “Çağlayan da okuması gereken yerde konfeksiyonda çalışan çok fazla çocuk var. Devlet buna nasıl göz yumabiliyor? Nasıl İmamhatip’te okuyan gençlere imkânlar sunuluyorsa, buralarda çalışan çocuklara da okumaları için imkân sunulmalı. Devlet çocukların eğitim alabilmesi için ailelerine çocuk parası versin” diyerek ifade ediyor tepkisini. Hülya’ya kadınların yaşadığı başlıca sorunları “taciz, tecavüz ve şiddet” olarak sayıyor ve ekliyor “son zamanlarda çok sık yaşanan çocuk tecavüzleri var. Bunu yapan adamların yargılanıp ceza almaması, serbest bırakılması dehşet verici. Ülkemizde adaletin durumunu gözler önüne seriyor.”
Çalışan kadının ev kadınına göre daha güçlü olduğunu düşünüyor Hülya. Çağlayan da çalışan kadınların eğitim düzeyi ne olursa olsun hepsi çalışmaya başladığı günden itibaren bunun farkına varıyor. Ancak bir meseleyi hariç tutuyor Hülya: “Şiddet ve taciz karşısında bütün kadınlar aynı güçsüzlüğe sahip. Bu da toplumun kadını erkeğe bağımlı aciz bir birey olarak gördüğü ve yaşadığı bir taciz olayında suçlu hissettirildiği içindir.”

Hem özgürlük hem paylaşım
Komşularına heves ettiği için tekstilde çalışmaya başladığını anlatıyor on beş yıllık tekstil işçisi Ümit. Sadece sekiz yıl sigortalı çalışabilmiş. Çünkü eşi ile birlikte çalışarak kazandıkları para geçinmelerine yetmemiş. Bu nedenle tercih etmemiş sigortalı çalışmayı. Ümit de diğer işçi kadınlar gibi, ücretlerdeki eşitsizlikten rahatsız ve bir noktaya daha parmak basıyor bu konuda “Zam alırken de kadın olduğumuz için daha az alıyoruz.”
İşten eve gittiklerinde de oturmadıklarını çalışmaya devam ettiklerini söyleyen Ümit, “Çalışan kadınların evinde bir yardımcısı olması gerekiyor. Ya eşin ya da çocukların olmalı.” Tek maaşla yaşamanın çok zor olduğunu söyleyen Ümit “Çalışmazsak olmuyor. Hem çalışmayıp evde oturduğumuzda kocamızın eline bakmak zorunda kalıyoruz. Kadın evde sabahın erken saatlerinden yatana kadar evin içerisinde çalışır. Ama emeği hiç görülmez. Bunun para ile karşılığı olmaz. Çünkü sen eşine, çocuklarına, kendi evine çalışıyorsundur. Kocan sana evin ihtiyaçları için para veriyordur. Senin ihtiyacın yoktur. Olsa da ya hiç düşünülmezsin ya da düşünülsen bile tek kişinin çalışıp aldığı maaşla ancak geçinebilirsin. Evet, kadınlar için çalışmak hem özgürlük hem ortak yaşamın yükünü paylaşmak demek. Çalıştığımızda da iş hayatının zorluklarını görüyor, paranın değerini anlıyorsun. Kadın çalıştığında erkeğe boyun eğmiyor.”

ÖNCEKİ HABER

Perdenin önünde ve arkasında kadın

SONRAKİ HABER

'Ezilenler anayasa sürecine katılmalı'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...