05 Mart 2012 11:12

İpeği de yarını da biz dokuruz

Yine neffir-i amm oldu uzun saçlılarArkası feraceli koynu taşlılarYüzleri yaşmaklı, yaprak başlılarVurun aslanlarım erlik sizdedir.Nisa taifesi bayrağı açtı,Gümrük ağaları görünce kaçtıNice çukadarlar duvardan astıVurun aslanlarım soyluk sizdedirKimi elde salak, omuzda sopaYardımcınız olsun

İpeği de yarını da biz dokuruz
Paylaş
Özge Akgül

Yine neffir-i amm oldu uzun saçlılarArkası feraceli koynu taşlılar
Yüzleri yaşmaklı, yaprak başlılar
Vurun aslanlarım erlik sizdedir.

Nisa taifesi bayrağı açtı,
Gümrük ağaları görünce kaçtı
Nice çukadarlar duvardan astı
Vurun aslanlarım soyluk sizdedir

Kimi elde salak, omuzda sopa
Yardımcınız olsun yaradan Hüda
Sırmakeş Hanı’nda bir camlı oda
Kırın aslanlarım mertlik sizdedir.

Okkayla terazi kalktı pazardan
Bezirgânlar gelmez oldu dışardan
Gayri din ü iman gitti kibardan
Vurun aslanlarım beylik sizdedir

Hatt-ı şerif geldi Sultan Selim’den
Hiç mi bilmez Bulsalı’nın halinden
Hemen dua size Asık Halil’den
Vurun aslanlarım dayılık sizdedir.

Kul Halil diye de anılan Aşık Halil’in bu şiiri, içinde geçen vurgulu aslan, beylik gibi kelimeler erkekleri anımsatsa da, 18. yüzyılda Bursa’da dokumacılık yapan kadınların piyasa koşulları ve geçim zorluğu yüzünden ayaklanmalarını anlatır.  Bu tür ayaklanmaların ilk kez olmadığının da göstergesidir aynı zamanda.
1909 yılının 9 Eylül’ünde, İkdam Gazetesi’nde Osmanlı İmparatorluğu’nun en eski ve köklü tekstil merkezlerinden bir olan Bursa’da “ipek fabrikalarında çalışan işçilerin, dayanabileceklerinden fazla çalıştırılmamaları ve üç kuruş olan ücretlerinin artırılması için gerekli yerlere başvurdukları, Ticaret ve Nafıa Nezareti’nin, durumu denetlemek üzere, memurlar atadıkları” haberi yayımlanmıştır. (Sencer, 1969, 213) İpek iplik fabrikasındaki işçilerin hemen hepsinde uygun olmayan koşullarda, fazla çalışmaktan kaynaklanan hastalıklar vardır. Hüdavendigar (Bursa) vilayetinden bakanlığa gönderilen telgrafta işçilerin hastalıklarından biri dinlenememekten doğan kansızlık olarak anlatılmış, iş saatleri ve ücretler belirtilerek toplum ve sağlık açısından doğabilecek tehlikeler açıklanmıştır.

3 kuruşa günde 16 saat
Bursa’da yer alan ipek fabrikalarında çalışan işçilerin yüzde 95’i kadındır ve grev de kadın grevidir (Ökçün, 1970, 157) Aralıklarla ve düzensiz olarak yılda ancak 100 gün çalışan ve zaten maddi açıdan zor durumda olan kadınlar, geçimlerini sağlayabilmek adına, 1 kuruştan 4 kuruşa kadar olan günlük ücretlerini arttırmak isteğindedir. Kadınlar bu düşük ücretleri günde 15-16 saat çalışarak kazanırlar. Ücretlerinin bu kadar düşük olması kadınların çalışarak kazandıkları paranın ev bütçesine bir “ek katkı” olarak görülmesiyle açıklanır.  Bu durumu kadın işçilerin çokluğuna da bağlamak mümkündür. Zira bu mevsimlik bir iştir ve çalışma mevsiminde fabrika sahipleri köylerdeki Türk, Yahudi, Ermeni genç kızları çalıştırmak üzere Bursa’ya getirmekte, hatta onların kalmaları için fabrikaya yakın yatakhaneler yaptırmakta ve böylece ucuz işgücü sağlamaktadır.
Tüm bu olumsuzluklara ek olarak bir de “temettü” adı altında yeni bir vergi alınmaya başlanması bardağı taşıran son damla olur. Bu vergiye dair şikâyetler il meclisi kanalıyla hükümete iletilir ancak işçilerin talepleri reddedilir. Sonunda devletten yardım umudunu yitiren işçiler, devlet tarafından yasaklanan bir yönteme, greve yönelir. Grevci sayısı kaynağa göre değişir. Stambul gazetesi 48 fabrikada 2500 işçinin, Osmanischer Lloyd ise iplik fabrikasındaki 3000 işçinin greve gittiğini, diğer fabrikalardaki işçilerin de katılmasının beklendiğini yazar. (Kaplanoğlu, 30 Ocak 2006)
Grevin başarılı yürüdüğünü söylemek zor. Grev sırasında işbaşı yapmak isteyen işçilerle grevciler çatışır, çıkan kavgalarda tutuklamalar olur. Çalışmakta ısrarlı olanlar polis korumasında işe gider. Grev Osmanlı vatandaşı olanların fabrikalarına yayılırken, yabancıların fabrikaları grevden etkilenmez. Grevcilerin istekleri fabrika sahipleri tarafından reddedilmektedir. Onlara göre eğer bu şartları kabul ederlerse diğer illerle rekabet edemeyeceklerdir. İşçilerin isteklerini, ancak bu şartlar tüm Osmanlı ülkesinde ya da en azından Bursa’daki tüm fabrikalarda uygulanırsa yerine getireceklerini açıklarlar.
Desteksiz kalan grevin ateşi söner. 18 Ağustos’ta kimi işçiler pişman olup işlerine dönmek ister. Grev 27 Ağustos'ta sona erer; bu arada mevsimin bitmesi yüzünden atölye ve fabrikalar 28 Ağustos’ta kapanır.

Yürüyüş sürüyor
Bursalı kadın işçilerin yakın tarihine baktığımızda, 2005’in sonunda tekstil işçisi beş kadın işçinin yanarak öldüğünü hatırlarız. Çalı Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Özay Grup’a ait yatak sentetik iplik üreten fabrikada çıkan yangında, 15 yaşındaki Ayşe Denizdalan, 21 yaşındaki Gülden Çiçek, 18 yaşındaki Sadife Düdüş, 27 yaşındaki Necla Özveren ve üç aylık hamile 32 yaşındaki Sevgi Sesli yaşamlarını kaybettiler. Evlerine ekmek götürmek için gece mesaisinde, sigortasız çalışırken canlarını verdiler.
Bursalı kadınların Osmanlıdan bu yana verdiği mücadele kimi zaman engellenmiş, yarım kalmış, başarısızlıkla sonuçlanmış olsa da mücadele ateşi yüzlerce yıldır yanmaya devam ediyor.
8 Mart’a hazırlandığımız şu günlerde, insana yaraşır iş koşulları ve ücretle çalışma hakkımızı; sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik haklarımızı talep etmeye devam ediyoruz. Şiddeti hayatımızın bir parçası haline getiren her türlü uygulamaya karşı çıkıyor, ilimizdeki sığınma evi talebimizi daha yüksek sesle dillendiriyoruz. Biz Bursalı kadınlar, 8 Mart’ta “Yoksulluğa, savaşa şiddete karşı; gerçek eşitlik için mücadele” şiarıyla şehir stadyumu önünden Orhangazi Parkı’na yürüyeceğiz. Ellerimizde yitirdiğimiz Ayşe, Gülden, Sadife, Necla ve Sevgi’nin fotoğrafları; kafamızda ve yüreğimizde yüzyıldır şiddete, ayrımcılığa, eşitsizliğe karşı mücadele veren kız kardeşlerimizin mirasıyla…
(neffir-i amm: halkın öfkesi, nisa: kadınlar)

ÖNCEKİ HABER

Mardinli Nasra İstanbul’da

SONRAKİ HABER

Türkiye Felsefe Olimpiyatı yapıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa