25 Mayıs 2007 00:00

Kumdan yansıyan gerçekler

Bu yıl 548’incisi düzenlenen Çağlak Festivali’nin en ilgi çeken etkinliklerinden biri, sanatçı Ercan Yaren’in, rölyef çalışmalarını sunduğu sergi oldu.

Paylaş

Bu yıl 548’incisi düzenlenen Çağlak Festivali’nin en ilgi çeken etkinliklerinden biri, sanatçı Ercan Yaren’in, rölyef çalışmalarını sunduğu sergi oldu. Manisa’nın Akhisar ilçesinde bugün açılan sergiyi ilginç kılan birçok özellik var. Bunların en başında, sergideki tüm çalışmalar için yalnızca kumun kullanılması geliyor. Diğer yanı ise kumdan yaratılan figürlerin Irak’ı anlatması. Kumdan insanlar, kumdan tanklar, kumdan füzeler...
Ercan Yaren, tüm bunları kumları birleştirerek anlatsa da kumdan yansıyan gerçekler, tüm çıplaklığıyla hemen yanı başımızdaki komşumuz Irak’ta yaşananları yeniden bizlere hatırlatıyor. Yaren’in bugün 548. Çağlak Festivali ve Zeytin Şenlikleri kapsamında açılacak olan sergisi, 5 Haziran tarihine kadar Akhisar Zeynelzade Halk Kütüphanesi’nde gezilebilecek.
Sanatçı Ercan Yaren ile rölyef sanatı ve “Kumdan Direnişler Irak” sergisi üzerine konuştuk.

Sanata, sanatçılığa, heykel ve rölyef sanatına ilginiz nasıl başladı?
Sanata olan ilgim çocukluk yıllarımda başladı. İlk önce resim çizmeye başladım. 1995 yılında işim gereği Rusya’ya gittiğimde boş zamanlarımda müzeleri, tarihi yerleri gezme imkanı buldum. Bir heykeltıraş gelmişti ve orada yaşanan bir dizi tesadüf sonucu bu alanda çalışmaya başladım.

Nedir rölyef sanatı? Bu sanatı sizin için daha çekici kılan nasıl bir özelliği var?
Rölyef, yüzeyden dışa ya da içe taşıntı ve oyuntulara denir. Rölyef, bana göre heykel ve resmin bütünleşmiş, iç içe geçmiş halidir. Rölyef bu iki sanatı da birbirine bağlayan farklı bir daldır. Rölyefle insanlara birçok şeyin anlatılabileceğini düşünüyorum.

Bir sanatçı olarak ülkede sanatın durumunu nasıl görüyorsunuz?
Sanatın işleyişi, toplumun içinde bulunduğu durumla doğrudan ilintilidir. Kültürel, siyasal, ekonomik durum ve en önemlisi de düşünce özgürlüğü, sanatı etkiler. Heykel sanatına günümüzde bile belli önyargılarla yaklaşılıyor. Üstelik bu önyargıların, devletin üst düzey yöneticileri tarafından dile getirildiğini gördüğümüzde, tablonun çok iç açıcı olduğunu söylemek zor. Kısaca sanat, ülkemizde çocukluğunu yaşayamamış durumda.

Kumdan yaptığınız rölyef çalışmalarınızla Irak’ı anlatıyorsunuz. Neden ‘Kumdan Direnişler Irak’?
Kum, bir bütünün parçasıdır. Kum denilince aklıma Ortadoğu geliyor. Çöller, kumun içinden çıkan petrol, insanların doğa koşullarıyla birleştiği bir maddedir. Kum, hem her şeyin ana maddesidir; yani onsuz bir şey olmaz, hem de çok kolay dağılabilen bir şeydir. Zor toplanır ama kolay dağılır. Bugün Ortadoğu’nun, Filistin’in, Lübnan’ın ve özellikle de Irak’ın durumu ortada. Kum gibi görüyorum Ortadoğu’yu ve bu yüzden kum üzerine çalıştım. Irak, bugün işgal altında ve orada başından beri yaşananlar, tüm dünyanın gözleri önünde cereyan ediyor. Bakın, ben kumdan yaptığım çalışmalarda kumun içine tutkal koydum. Birleşsinler diye. Kumun birleşmek için bir kaygısı olmaz ama işgal altındaki insanların birleşmek için çok nedenleri vardır.

Sanat, genelde güzelliklerin ön plana çıktığı, insanları mutlu edecek, rahatlatacak eserlerin toplamı olarak görülür. Siz, Irak’ı anlatan rölyef çalışmalarınızda yanı başımızdaki bir acıyı, savaşı, acı çeken insanları, işgal altındaki bir toprağı anlatma gereği duydunuz.
Sanatçının toplumsal görevleri vardır. Dünya tarihinde yer etmiş toplumsal gelişmelerin her birinde, sanatın ve sanatçının önemli roller üstlendiğini görüyoruz. Çok güzel bir resim çizebilirsiniz fakat toplumla, halkla hiçbir ilişkisi olmazsa o, sadece çok güzel bir resim olarak kalır. Sanatçının yeteneği, aynı zamanda düşüncesiyle, yaşam tarzıyla, toplumu yorumlama gücüyle birleşmelidir. Yaptığım çalışmayla, Irak’ta akan kanı durduramıyor olabilirim ama sergiyi gezen her insana, yanı başımızdaki komşumuzun yaşadığı acıları ve savaşın kötülüğünü bir kez daha hatırlatıyorum.

Figürlerin içinde sadece işkence gören, acı çeken insanlar yok. Sanırız en dikkat çeken çalışmalardan birisi de füzeyi birbirlerinin üzerine yıkmaya çalışan iki Iraklı. Neyi anlatmak istediniz burada?
Ortak düşmanları dururken, ortada kanlı bir işgal varken, birbirleriyle savaşan Şiiler, Sünniler, Araplar, Kürtler, Türkmenler var ülkede. Oysa yıllardır o topraklarda yan yana yaşıyorlar ve o toprakların asıl sahipleri onlar. Öyle ya da böyle Amerika gidecek. Bu yüzden sadece direnenleri, acı çeken insanları anlatmadım, direnmeyen ya da işgalde birbirine düşen insanları da yansıttım çalışmalarımda.

Yine çalışmalarınızda işgalci asker figürü bulunmuyor. Sadece tank ve füzelerle ifade etmişsiniz. Bunun nedeni nedir?
O toprakları sömürmek, uzun vadeli planlarını hayata geçirmek için insanlara akıl almaz işkenceler yapan; tarihi, kültürü yok etmeye çalışan ve bunları fotoğraflayıp anı olarak bırakmak isteyen askerlerin sahip oldukları bir ruhu sanatla nasıl ifade edebileceğimi bulamadım açıkçası. Bir tank, top, füze, silah, sanatta çok şey ifade edebilir ama insanları çırılçıplak soyup üst üste yığan, boğazlarına ip bağlayan, kafasına kukuleta geçirip elektrik verenlere karşılık gelebilecek bir figür yaratamadım; kumdan olsa bile.
Akhisar’ı sanatla besleyelim
Akhisar kültürel açıdan belli bir zenginliğe sahip olsa da bunun sanat anlamında şehre yansıması yetersiz kalıyor. Neler yapılmalı sizce?
Evet, Akhisar’da sanat hak ettiği bir yerde değil. Bir sanatçının kendini ifade etmesi zor oluyor. Akhisar, zeytinle markalaşmayı düşünen bir şehir ama sanatla bunu düşünmüyor ve bu yöndeki çalışmalar zayıf. Yani sanatçı da zeytini çok iyi bir şekilde tarif edecek figürler yaratabilir ve bunu şehirle bütünleyebilecek çalışmalar yapabilir. Şehrimizde birçok sanatçı var ama dağınık. Bir araya gelebileceğimiz bir sanat evi, kültür merkezi, sanatın şehre yansımasında önemli rol oynayabilir.
Son olarak Çağlak Festivali hakkındaki düşüncelerinizi almak istiyoruz.
Akhisar’ın en önemli değeridir. Çok iyi ve doğru kullanıldığında, hem şehrin tanıtımı hem de sosyal ve kültürel faaliyetlerin aktarılmasında iyi bir işlevi olacaktır. Bizim sergimizin de bu festivalde kendine yer bulabilmesi, böyle bir festivalin sanatla beslenebileceğinin göstergesidir. Umarım gelecek yıllarda sanat, bu festivalin önemli bir parçası haline gelir. (Manisa/EVRENSEL)
Arda Armutlu
ÖNCEKİ HABER

Diyarbakır kültür ve sanat festivali 30 Mayıs’ta

SONRAKİ HABER

GÖZLEMEVİ

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...