25 Mayıs 2007 00:00
GÜNCEL
Türkiyede gerici klikler siyaseti bombalarla, cinayetlerle yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve arkasından genel seçimler süreci başladığında cinayet, bomba, provokasyonlar bekliyorduk.
Türkiyede gerici klikler siyaseti bombalarla, cinayetlerle yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve arkasından genel seçimler süreci başladığında cinayet, bomba, provokasyonlar bekliyorduk. Fakat, tarihinde yanıldık. Geçen sene sonu beklediğimiz gelişmeler yeni yıl ile başladı. Hrant Dink cinayeti, Malatyada boğaz kesme olayı, Yozgatta ev yakmalar, İzmirde patlatılan bomba ve nihayet Ankara bombası.
Bombacı olarak tanıtılan Güven Akkuş tam bir varoş çocuğu. Ailesi Sivastan İstanbula göç etmiş. Gecekonduda yaşayan, çok çocuklu emekçi bir aile. Güven Akkuş lise 1den okulu terk etmiş. 1996 1 Mayısından sonra basında ve aydın çevrelerde varoş gençliği, Kadıköy Meydanında çiçekleri sopalarla tahrip etmeye çalışan gençlerin fotoğrafları eşliğinde çok tartışıldı. Güven Akkuşun TİKB örgütüne üye olduğu ve bu nedenle 2 sene hapis yattığı gazetelerde yazıldı. Ama, henüz bir örgüt üyesi olmak suçundan mahkumiyeti yok. Yargılandığı dava halen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediyor ve bu davada savcılık tarafından verilen mütalaada Akkuş hakkında açılan davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılması istenmiş. Yani, Kadıköy 1 Mayıs mitingindeki olaylar nedeniyle bir buçuk sene hapiste kalmasına rağmen Akkuş henüz bu konuda mahkumiyet almamış. Örgüt üyeliğinden sabıkasız.
Basından öğrendiğimiz kadarıyla TİKB Akkuşun üyeleri olmadığını açıklamış. PKK de bombalama eylemini üstlenmemiş.
Bombayı atan kim olursa olsun, bombanın kimin işine yaradığı önemli.
Bomba atıldıktan sonra iki politika, bomba olayı ile birlikte tartışılmaya başlandı. Birincisi Türk ordusunun Kuzey Iraka girmesi ki bu politikanın kamuoyundaki etkisini göz önüne alarak Başbakan Erdoğan Ordu Kuzey Iraka girilmesine karar verirse TBMMyi hemen toplar ve gereken izni çıkartırız dedi. Erdoğan, böylece kendisine ve partisine karşı geliştirilecek propagandanın önüne geçmeyi hedefliyor. Erdoğan ve AKP terörü bitiremedi, Kuzey Iraktaki Kürt liderlerle dolaylı olarak ilişki kurarak onları cesaretlendirdi, onların yüzünden terör bitmiyor propagandasının kendisine oy kaybettireceğini bildiği için bu politikaya karşı topu askerlere atarak onlar tamam derse biz varız demagojisine başvuruyor. Erdoğan ve AKPden seçim sürecinde bu tür başka milliyetçi sloganlar da duyacağız.
Bomba ile birlikte DTPnin TBMMye bağımsız adaylarla girme politikasına karşı da bir atak başlatılacak. Daha şimdiden bunların arkasındaki kurumlar kim? sorusu ile DTP hedef gösterilmeye başlandı. DTPli bazı milletvekili adaylarının partiden çıkarılması istemi, bunların aday olamayacağına dönüşecek. Belki, adaylarla ilgili davalar hızlanacak. Hatırlanacaktır; 2002 seçimlerinde bir adayın dosyası Yargıtaydan jet hızıyla dönmüş ve aday sabıkalı duruma sokularak seçime girmesi engellenmeye çalışılmıştı.
Seçimlerde bölücülük ve şeriat tehlikesi halkın gözüne sokulup oyların CHPye gitmesi sağlanacak. CHPye oy vermemeye yeminli olanlar da DPye mecbur bırakılacak.
Bu oyunu bozmanın yolu gerici-faşist kliklere karşı demokrasi talebi etrafında geniş bir ittifak oluşturmaktır. Kimse kendi grup ya da kişisel çıkarını böyle bir birliğin oluşmasının önüne çıkarmamalıdır. Milletvekili pazarlığı, benden olsun tavrı, birliğin önündeki en büyük engellerden bazılarıdır. Demokrasi için bir birlik kurulamazsa TBMMye girebilmek hiç kolay olmayacaktır, girilse bile böyle geniş bir birliğin örgütlü gücü olmadan orada gericiliğe karşı güçlü bir direniş göstermek kolay olmayacaktır.
Hâlâ zaman var.
Demokrasi için birliği oluşturalım.
Kamil Tekin Sürek