25 Mayıs 2007 00:00

Kan ağlayan konfeksiyon atölyeleri

Mitolojide Kasandra, kötülükleri haber verdiği için birçok kez dışlanmış ve cezalandırılmıştır. Troya Savaşı’nın sonunu önceden gördüğü ve söylediği halde kimse inanmamış, ancak Troyalıların kaderi ne yazık ki onun söylediği şekilde sonuçlanmıştır.

Paylaş

Mitolojide Kasandra, kötülükleri haber verdiği için birçok kez dışlanmış ve cezalandırılmıştır. Troya Savaşı’nın sonunu önceden gördüğü ve söylediği halde kimse inanmamış, ancak Troyalıların kaderi ne yazık ki onun söylediği şekilde sonuçlanmıştır. Günümüzde Kasandralar yok mu; elbette var, ancak bu kimseler bilge kişiler, bilim insanları oldukları halde sözlerine itibar edilmiyor. Çünkü bu kimselerin sözünü dinlemek, birilerinin işine gelmiyor. En son aldığım duyumlardan biri, küresel ısınma sonucu birçok ülkenin sular altında kalacağını söyleyen bilim insanlarının tehdit aldığı yönünde. Ya Marksist literatüre göre toplumsal fikir sunanların aldığı tehdit ve cezalandırmalar?.. Yüzyıllardır sürmekte. Aslında bu söylediklerimin konu başlığı ile ne ilgisi var, diyeceksiniz. Bugünlerde belki de son 10 yıldır insanlar, Kasandra misali karamsar düşünmekte.
Bu gazetenin okuyucuları, genelde işçilerin ve memurların çektiği sıkıntıları dinlemeye alışkın. Oysa mesleğim icabı karşılaştığım; adına ne işçi ne de patron denebilecek, ikisinin arasında kalmış meslek sahiplerinden, küçük konfeksiyon atölyelerinden bahsedeceğim.
Küreselleşme rüzgarının, insanların inceden inceden canlarını acıtmaya başladığı, ne hazindir ki rüzgarın nereden geldiğini bilmeden, savunmasız ve bilinçsiz bir şekilde yaşam mücadelesi vermekte konfeksiyon atölyeleri. Son 1 yıl içinde sadece İstanbul’da yüzlerce atölye kapanmış durumda. Açık olanlar da geleceğinden umutsuz. Konuştuğum bir atölye sahibi şunları söylüyor: “Fason dikim üç yıl öncesinin fiyatı, zam alamadığımız gibi fason dikim fiyatları her gün düşüyor. Hatalı bir dikim olduğu zaman kendi ihracat satış fiyatı üzerinden -ki genelde bu Avro oluyor- bize dekont ediliyor. Yani diyelim biz bir tişörtü 1 YTL’ye dikiyorsak ve 500 adet hatalı dikim varsa, satış fiyatları 3 Avro ise biz bir tişört başına 3 Avro ödüyoruz. Bu da toplamda YTL hesabı 900 YTL oluyor. Yaptığımız iş karşılığı 30 veya 45 gün ödeme üzerinden anlaşmışsak, buna uyulmuyor. Ödeme istediğimiz zaman, nasıl oluyorsa patron yurtdışında oluyor ve yetkili bulunamıyor. Çalışan işçilerin hepsinin sigortasını yapmamız mümkün değil, yapmadığımız zaman işçi bulmak güçleşiyor ve şikayet olursa da binlerce YTL ödemek zorunda kalıyoruz. Bundan 5-6 sene önce işe yatırım dedik, borç harçla makine aldık, iş olmadığı için makineler boşta; satsak yarı parası etmiyor. Asgari ücretliler kadar zam alsak yine razıyız. Bir yanda yanınızda çalışan işçi, haklı olarak zam ister; veremezsiniz, kiranız artar veremezsiniz, iş yaptığınız firmalar ha bire fiyat kırar, alamazsanız; vergi, SSK bel büker, altından kalkamazsınız, çabalar durursunuz.”
Evet binlerce konfeksiyon atölyesi ne yazık ki bu durumda. Ya diğer iş yapan sektörler?.. Eczacılar, bakkallar, marangozlar, avukatlar, hatta doktorlar, kurulan dev firmalar karşısında ezilmeme mücadelesi veriyorlar. Ve şunu söylüyorlar ağızbirliği etmişçesine: “Nereye kadar...”
Gülüzar Özev Serbest Muhasebeci-Mali Müşavir (İSTANBUL)
ÖNCEKİ HABER

Alevilerin oylarını almak için

SONRAKİ HABER

Antalya’nın küçük aile reisleri

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...