26 Mayıs 2007 00:00

ARASIRA

Akhisar, antik dönemden günümüze kadar incelemeye başladığımızda çeşitli isimlerle karşımıza çıkar. Pelopeia, Semiramis, Euippia, Thyateira,Ta Siyateyra, Aspro-Kastro, Köklice ve günümüzdeki ismi Akhisar olarak karşılaşırız.

Paylaş

Akhisar, antik dönemden günümüze kadar incelemeye başladığımızda çeşitli isimlerle karşımıza çıkar. Pelopeia, Semiramis, Euippia, Thyateira,Ta Siyateyra, Aspro-Kastro, Köklice ve günümüzdeki ismi Akhisar olarak karşılaşırız. Şimdi olduğu gibi antik dönemde de önemli geçiş yolları üzerinde bulunan Akhisar, Sardeis, Pergamon ve Magnesia’ya göre ikinci derecede bir kent olmaktan kurtulamamıştır.
Lydia dilinden kalma metinler az olduğu için bu dilin henüz çözülememiş olmasına karşın, Batı Anadolu’daki Lydia kültürünün temelinde, Luwiler’in bulunduğu gerçeği söz konusudur. Luwi dilinden gelen adlarda, içinde -nd veya -nth sesi bulunan ya da sonunda -s ,-ssos, -da, -ra, -uwa, -na, -ma, -aka bitişli kelimeler vardır. Bu durumda Batı Anadolu’da bulunan birçok kent, dağ, ırmak adları Luwi dilinden gelmektedir. Ancak daha sonra Anadolu’ya yerleşen Helenler, bunları bir ölçüde değiştirmişler ve kendi dillerine uydurmuşlardır. Örnek vermek gerekirse Thyateira (Akhisar), Khliara (Gördük Kale) Agreira (Sonradan Attaleia, yani Selçikli Köyü). Burada şu çok önemlidir: Eğer bu adları Luwice olarak kabul ediyorsak, Akhisar ve yakın çevresindeki ilk yerleşim yerlerini İÖ 2500 yılları civarına tarihleyebiliriz. Arkeolojik çalışmalar, Akhisar Devlet Hastanesi’nin bulunduğu tepecikte çıkan çanak çömlek parçaları ile Yortan (Bostancı-Gelenbe) kültürünün İÖ 3000-2500 yıllarına ait olduğunu göstermektedir. Ancak bu dönemdeki yerleşim birimleri, basit birer köy niteliğinden ileri gidememiş olsa gerek. Bu durumda Batı Anadolu’da ve Lydia’da, dolayısıyla Akhisar ve çevresinde, tarih öncesinde yaşayan ilk halklar Luwi’ler ve yerli halk Pelasglardı.
Thyateira sikkelerinde genel olarak Athena, Artemis ve Apollon’un figürleri bulunmaktadır. Kentte bu üç tanrıdan birinin, hatta birkaçının tapınağının bulunması büyük olasılıktır. Akhisar’da sistemli kazı yapılmadığından, bu konuda bilgi yoktur. Akhisar’ın hemen güneyinde bulunan Hierkome’deki (Beyoba) Artemis Tapınağı ise çok ünlüydü ve her dönemde krallar ve imparatorlar tarafından saygı görmüştü. Thyateria, bu yörede metropol bir kent olmasına karşın belli ki dini açıdan Hierkome’nin gölgesinde kalmıştır. Çünkü ilkçağ ve günümüz yazarları, Beyoba’daki bu tapınaktan ve kutsal alandan defalarca söz etmişlerdir. Fakat bunun da kesin yeri belli değildir.
Thyateira’da çeşitli işkollarına ait loncalar bulunmaktaydı. Yün boyama yöntemleri yönünden önemli bir kenttir. “’Yüncüler Birliği’’ ile ilgili kesin kanıt, Soğuk Tulumba mevkiinde bir inşaat kazısında çıkan yazıttır. Bu yazıt, Yüncüler Birliği’nin bir festival sırasında yapılan yarışlarda, yaşlılar kategorisinde birinci olan bir kentliye ait onur yazıtıdır. (Prof. Dr. Hasan Malay) Thyateira’da ve Attaleia’da zengin deri işçileri birlikleri de vardı. İS 3. yüzyılda çömlekçilik çok gelişti ve çömlekçiler, önemli bir loca meydana getirdiler.
Akhisar, Hıristiyanlığın yayılma dönemlerinde önemli bir konumda bulunmaktadır. Bu dönem, Hıristiyanlığın en önemli yedi kilisesinden biri Thyateira’da kurulduğuna göre, burada Pagan (putperest) toplum, çok sert önlemler almıştır. St. Jean’ın vahiylerinde (Apocalypse) aziz, Asiada’ki yedi kiliseye mektup yazmaktadır, bu kiliselerin içinde Thyateira da bulunur. Bu kilise ile ilgili kesin bilgi elimizde yoktur. Akhisar’da yapılacak olan arkeolojik kazıların, gizemli tarihin gün ışığına çıkması yolunda önemli kilometre taşı olacağına inanıyorum.
Akhisar’ın ilk olarak 1071-1086 yılları arasında Türkler tarafından kontrol altına alındığını söyleyebiliriz. Dikili, İzmir, Edremit ve Midilli Adası’nı ele geçiren Türklerin, arkalarında Akhisar gibi stratejik önemi olan kenti, Bizans’ın elinde bırakmış olmaları düşünülemez. Üstelik Akhisar bir ova kentidir ve Magnesia, Sardeis ve Bergama gibi ulaşılması zor tepelerde, güçlü kalelerle savunulmamaktadır. Bundan dolayı fetih tarihini bu yıllar arasına yerleştirmek mümkün görülür.
1243 yıllarında Moğolların Anadolu’ya saldırısı ile Anadolu Selçuklu devleti çöktü ve yerine birçok beylikler ortaya çıktı. Bu beyliklerden Saruhanoğulları beyliği de eski Lydia topraklarını Bizanslılardan aldı ve Manisa’yı başkent yaptı. Thyateira ya da Rumların deyimi ile Ta Siyateyra denilen kente, Akhisar adı verildi. Bu kent, artık Saruhan beyliğine bağlı bir yerleşim birimi olarak yaşamına devam etti. Saruhanoğulları, egemen oldukları yaklaşık 90 yıl içinde Manisa ve diğer kasabalarda birçok eser bırakmalarına karşın Akhisar’da önemli eserleri bulunamamıştır. Akhisar’da bu dönemden kalan, yalnızca kiliseden camiye çevrilen Ulu Cami ile halkın Köfünlü dediği Köhne Cami vardır. Daha sonraki dönemlerde Sasa Bey Hamamı, Paşa Camii ve Hamamı, Yeni Gülruh Camii ve Hamamı, Zeynelzade Eski Kütüphanesi ve Hashoca Camii yaptırılmıştır.
Yazımın başlığında “Erguvan elbiseli kızların kenti” olarak söz ettiğim Thyateira’da, kumaş üretimini ve bu üretilen kumaşların, antik dünyanın en önemli giysilerini oluşturması açısından önemli bir yer tuttuğunu, yazımın içerisinde anlatmıştım. Antik dünyanın giysilerinde kullanılan en önemli renk “erguvan” olduğu için ben de yazımın başlığını böyle yazmak istedim. Antik dünyanın “erguvan elbiseli kızların” kentinin, yani Thyateira’nın daha iyi tanınması ve tanıtılması dileğiyle...
(*) Arkeolog, Sanat Tarihçi, Eğitimci
Öner Kaya*
ÖNCEKİ HABER

Kaptaner: Aile hekimliği projesi iflas etti

SONRAKİ HABER

‘Yatamıyorum gardiyan’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...