31 Mayıs 2007 00:00

EMEK GÜNLÜĞÜ

Belirlenen takvime göre 22 Temmuz tarihinde seçim gerçekleşecek. Seçimin olmama ihtimali göz ardı edilmiyor. Bunun kimi gerekçeleri oluşmaya başlıyor. Kuzey Irak sınırındaki hareketlilik,...

Paylaş

Belirlenen takvime göre 22 Temmuz tarihinde seçim gerçekleşecek. Seçimin olmama ihtimali göz ardı edilmiyor. Bunun kimi gerekçeleri oluşmaya başlıyor. Kuzey Irak sınırındaki hareketlilik, Anayasa değişiklik paketinin yeniden jet hızıyla Meclis’ten geçirilmesi, polisin sanki az yetkisi varmış gibi (1 Mayıs’ta polisin, ‘olmayan’ yetkisini nasıl kullandığına tüm dünya şahit olmuştur) yeniden yetkileri artırma ve polis cumhuriyetine dönüş için yapılan hamleler...
Bütün bu gelişmeler, sermaye temsilcilerince sanki olağan seyrinde yapılıyor gibi gösterilmeye çalışılıyor. Sermaye cephesi ve onun partileri, vitrinlerini süsleyerek sağdan ve soldan aday adayı transferleri yapıyorlar. Kendisini en sağda ve milliyetçi görenler, bakıyorsunuz solcu gözüken partilere kayıyorlar. Geçmişte kendi solculuğuna halel getirmeyen kimi sol gelenekten gelenler, soluğu dinci-milliyetçi-Amerikancı; işçi ve halk düşmanı partilerin saflarında alıyorlar. Yarın da saflarına katıldıkları partinin programını hayata geçirmek için cengaverce çalışacaklardır.
22 Temmuz tarihinden sonra yaşanacak süreci de hep beraber göreceğiz. Emek, Barış ve Demokrasi güçleri bir hamle yapıp bir seçenek ortaya çıkarmazlarsa, durumun bugünden daha zor olacağı kesindir. Bu nedenle geçen her gün ve saat, Türk ve Kürt halkının, işçi ve emekçilerin, demokrasi cephesinde yer alanların sorumluluklarını artırmaktadır. Sermaye ve onun her düzeyde temsilcilerinin, sorumlukları gereği işlerini nasıl yürüttükleri açık ve ortada.
Öyleyse Emek Barış ve Demokrasi cephesinde yer alanlar, buna yakın duranlar neden hâlâ sessizliklerini koruyorlar? 22 Temmuz seçimleri her şeyin sonu veya başı değil elbette, fakat bizler açısından bir sınav niteliğinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Söz Kürt sorununa gelince; ‘genel kurulda kara aldık, zaten partimiz bu meseleyi savunuyor ve sorunun çözümünden yana’ diyen sendikalar ve kimi siyasi oluşumlar, lafa gelince susmazlar. Pratiğe gelince çark ederler, Kürtlerle yan yana gelmemek üzerine çeşitli manevralar yaparak süreci zora sokmaya çalışırlar ve bu konuda başarılı oldukları da söylenebilir.
Kürtleri savunmak, onların taleplerine sahip çıkmak, sorunun demokratik halkçı tarzda ve eşit koşullarda çözümü, gönül birliği gerektiren bir sorun; ateşten gömlek giymek gibidir. Genelkurmay’ın açıklamaları ve yaşanan süreç, dostu ve düşmanı netleştiriyor. Kürt sorunu karşısında net tutum almayan ve titrek duranların bu alanda var olma şanslarının olmadığı, olmayacağı gerçeği bir kez daha su yüzüne çıkıyor. Bu kesimin 23 Temmuz’da söyleyecek sözü de kalmayacaktır.
Şimdi iyi bir sınav verilir ve güçler birleşirse, yarına kazanmak daha kolay olacaktır. Gerisini Türk ve Kürt halkı, her milliyetten işçi ve emekçiler değerlendirecek ve karar verecektir. Fedakarlık ve özveride bulunmayanların, ilerisi için söyleyecekleri ne olabilir sizce?...
Seyit Aslan
ÖNCEKİ HABER

Topbaş’ın İstanbul’u fethi

SONRAKİ HABER

İşçiler hakları için direniyor.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...