02 Haziran 2007 00:00

ARASIRA

28 Mayıs 2007 tarihinde TV ve gazetelerin tümü, iki kavgayı manşet yapmış. TBMM’de milletvekilleri, cumhurbaşkanı tartışması ve “Anayasa paketi görüşmelerinde kavga” yanında diğer bir kavga da “Viranşehir’de çocuk kavgası: 5 ölü, 7 yaralı”.

Paylaş

28 Mayıs 2007 tarihinde TV ve gazetelerin tümü, iki kavgayı manşet yapmış. TBMM’de milletvekilleri, cumhurbaşkanı tartışması ve “Anayasa paketi görüşmelerinde kavga” yanında diğer bir kavga da “Viranşehir’de çocuk kavgası: 5 ölü, 7 yaralı”.
Şanlıurfa’nın Viranşehir ilçesinin Hürriyet Mahallesi’nde, sokakta çocukların oynadığı futbol maçında, amca çocukları arasında tartışma çıktı. Büyüklerin de karıştığı kavga, kişilerin karakolda barıştırılması sonrası yeniden alevleniyor. Sonra sokak arasında oynanan futbol maçında tartışan amca çocukları arasında tırmandırılan kavga, silahlı bıçaklı kavgaya dönüşüyor ve 5 kişinin ölümü, 7 kişinin yaralanması ile sonuçlanıyor. Olayla ilgili 10 kişi gözaltına alındı, ilçede ikinci bir olayın çıkmaması için geniş güvenlik önlemleri alındı. Ayrıca ilçede sokağa çıkma yasağı niteliğinde tedbirler de alındı. Aynı saatlerde TBMM’de büyüklerimiz de kavgaya tutuşmuşlar, başkan oturuma ara veriyor, yine de tansiyon düşmüyor. Bu arada Meclis TV, yumruklaşma üzerine yayınını keserek Viranşehirliler gibi görülmekten kaçınmaya çalışıyor. Meclis kavgalarını eskiden beri biliriz. Ancak yakın geçmişe kadar Meclis, genelde basına kapalı olduğu için içerideki kavgalar pek bilinmezdi. Ancak Millet Meclisi kavgaları, ülkemizin gündemine ilk defa Güneydoğu Asya ülkelilerinin parlamentolarında çekilmiş fotoğraflar ile gelmiştir. Kore, Filipin, Singapur ve Tayvan parlamentolarının kavgalarını, gülerek bir film seyreder gibi izler ve ayıpsardık. Ancak şimdi bizimkiler kavgalı ve geçmişte TBMM’deki milletvekili ölümüne kadar da süreç uzadı. Uzun zamandır düşünüyorum, acaba Viranşehir’deki çocuk kavgasına karışan amca çocuklarının kavgası ile milletvekillerimizin birbirlerine küfür ettiği ve yumruklaştığı kavga arasında ne fark vardır?
Maalesef ülkemizin eğitim düzeyi ve tartışma kültürü budur; birbirine tahammülü bu kadar azdır. Sokakta, trafikte, okulda, parlamentoda insanlar en küçük bir tartışmada kavgaya tutuşmaktadırlar. Bir tarafta eğitim düzeyi düşük ve feodal kültürün yoğunlaştığı bir ilçe, diğer tarafta ulusal egemenliğin temsil edildiği alan TBMM. Ancak ne yazık ki daha çok farklılık beklenirken; TBMM gibi bizleri temsil eden saygın şahsiyetlerin konuşması beklenirken, duygusal ve heyecanlı ve çabuk parlayan bir toplumda vekillerimizin kavga etmesi, yanlış ve kötü örnek olmaktadır. Tabii bunun mutlaka bir sorumlusu bulunmaktadır. Nasıl bir eğitim verildi ki insanlarımız birbirlerine tahammül edemiyorlar!?
Hakkı Devrim, TBMM’de yaşanan ve basına yansıyan fotoğraf üzerine “O fotoğrafta gördüğüm adamların, benim ve çocuklarımın kaderi üzerinde söz sahibi olmalarına isyan ediyorum” diyor. Eğitilmiş, saygın ve topluma öncü olan kişiler, örnek alındıklarının bilinci ile hareket etmelidirler.
Evet, artan sokak şiddeti ve okullardaki anlamsız çocuk kavgalarına bakınca büyüklerimizin kavgaları rahatsızlık verici. Konuşarak topluma örnek olmak yerine sorunu fiziki güç kullanarak halletmek, toplumsal sorun çözme anlayışımızı da ortaya koyuyor. Fiziki güç kullanmak, halen ülkemizde önemli bir yöntem. Başbakan’ın geçmişte makam arabasında baygınlık geçirmesi ile başlayan telaş ve kapının kilitlenmesi ve arkasında balyoz ile zırhlı Mercedes’in camlarının kırılmaya çalışılması örneği tipiktir. Bu olayı takiben bir milletvekilimiz, söz konusu “mübarek” balyozu bularak satın almış ve parlamentoda basının karşısına geçip önemli açıklamalar yapmıştı. Meclis’teki kavgada balyozu satın alan milletvekilimizin fotoğrafını aynı karelerde görünce, fiziki gücün önemini ve parlamenter demokrasi bütünlüğünü bir kez daha düşünmeye başladım.
Gelişmişlik ve gelişmemişlik ölçüsü burada kendini ele verebiliyor. Gelişmenin, kültürün, demokrasinin temel ölçütlerinden biri sorun çözme becerisidir. Sorun çözmede yöntem ve yol izleyerek çözüm aranıyorsa tamam, ancak sorun karşısında bocalıyor, yöntem kullanamıyorsanız başvurulan yol, fiziki kuvvet uygulamaktır. Akıl ve bilimin sonucu üretilen Mercedes’in kilitlenen kapısını açmak için bilim ve akıl yolu olan yöntem yerine fiziki güç kullanarak balyozla açmak ile Meclis’te konuşarak karşılıklı dinlemek ve saygı duymak yerine birbirinin üzerine yürümek, aynı gelişmişlik ekseninde hareket ediyor.
İnsan kavga etmez mi? Tabii kavga edilecektir. İnsanlığın bireysel çıkarları, çoğu zaman genelin çıkarına ters düşmektedir. Sübjektif bakış açısı ile farklılıklar üzerine kavga edilir. Ancak kavganın yapılış şekli vardır. Kavga eden insanlar, anlaşamadıkları bir konuda sert tartışmalara girerler. Nihayet bir şekilde sorun çözülebilir. Kişiler bazen yumrukla ya da ülkelere savaş açarak kavgaya katılırlar. Ancak toplumun sorunları, parlamentolarda konuşularak halledilir. Yoksa parlamento neden vardır? Her kesimin görüşleri aynı çatı altında temsil edilsin diye. Ülkemize fiziki kavga değil, düşüncel kavga yakışır. Anadolu’nun aydınlanma felsefesi, hoşgörüsü ve paylaşım kültürü, düşünsel kavgayı benimsiyor.
*Prof. Dr. Çukurova Üniversitesi
İbrahim Ortaş*
ÖNCEKİ HABER

13 milyon aileye ev almak hayal

SONRAKİ HABER

SHÇEK imamlara mı teslim edilecek?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...