02 Haziran 2007 00:00

ZEUS SUNAĞI

Amazonlar denen anaerkil kadın kavimleri; Akdeniz coğrafyasındaki değişik merkezlerde, kraliçelerinin adlarını taşıyan kentler ve krallıklar kurdular. Gerek İsa’dan binlerce yıl önceki Hitit uygarlığı, gerekse çok daha sonraki...

Paylaş

Amazonlar denen anaerkil kadın kavimleri; Akdeniz coğrafyasındaki değişik merkezlerde, kraliçelerinin adlarını taşıyan kentler ve krallıklar kurdular. Gerek İsa’dan binlerce yıl önceki Hitit uygarlığı, gerekse çok daha sonraki Grek uygarlığı sürecinde onlar üstüne çok şeyler söylendi. Binlerce heykel resim yapıldı; onlar adına çoğu acıklı nice şiirler düzüldü...
Ne var ki en önemli özellikleri at üstünde savaşmak olan bu güzel kadınların erkeklerle ilişkileri hep sorunlu oldu. Örneğin yetişkinliklerinde isyancı olmamaları için erkek çocukların ellerini ayaklarını sakatlıyorlar; büyüdüklerinde onları köle olarak ev ve tarla işlerinde kullanıyorlardı. Ama bu yamru yumru erkeklerle yatıp kalkmak, gün geldi bu güzel kadınların hoşlarına gitmez oldu! Bu yüzden savaş sonunda tutsak aldıkları erkeklerle düşüp kalkmaya ve onlardan bıkınca da öldürmeye başladılar! Bir süre sonra bu yöntemden de vazgeçtiler... İlkbaharda tarlalar sürülüp tohumlar saçıldıktan sonra, sınır boyunda yeni sürülmüş toprağın saban izleri üzerinde, komşu kabilelerin genç erkekleriyle sevişmeye başladılar. Böylece hasadın bol olacağına da inanıyorlardı... Bu yolla edindikleri kız çocukları alakoyuyorlar, erkek çocukları da komşu kabilelere veriyorlardı.
Yunanlılara göre Amazonlar; Trakya’ya, Mısır’a ve de Yunanistan’a akınlar yaptılar.. Hindistan’dan dönen tanrı Diyonisos’un ordusuyla bile çarpıştılar! Hattâ Troya’ya da saldırıp iyi yürekli kral Priyamos’a az kök söktürmediler!.. Ne var ki daha sonraları Helena yüzünden Yunanlılar Troya’ya saldırınca, Amazonlar da, bütün öteki Anadolu halkları gibi, Kral Priyamos’un yardımına koştular. Troya önlerinde işgalci Yunanlılarla kıyasıya vuruştular... Bir ara Amazonların güzel kraliçesi Pantesileya, yarı-tanrı Ahilleus’la teke tek cenkleşmeye başladı. Ahilleus, sağ göğsünden okuyla vurdu onu. Ama kanlar içinde atından sağılıp yere yığılırken onun kadın olduğunu anladı. Hemen kollarına aldı... Kraliçe son soluğunu verirken öyle bir bakış attı ki ona; ölmüşten bin beter oldu Ahilleus! Ona birden âşık olduğunu anladı; yere bırakamadı ölüsünü bir türlü!.. Helena’nın namusunu temizleme amacıyla başlatılan bu ilk kıtalar arası yağmacılık savaşına lanetler yağdırdı...
Tarihçilerin piri Yunanlı Herodot’un anlattığına göre, daha sonraları Ordu taraflarına gelen Yunanlılar; Amazonları bozguna uğratıp onları gemilerine doldurdular ve Yunanistan’a doğru yelkenlerini açtılar. Bir süre yol aldıktan sonra Amazonlar, kendilerini tutsak alan askerleri öldürüp denize attılar. Ama gemi kullanmasını bilmedikleri için de rüzgârların gönlünce yol almaya başladılar. Sonunda bir sahile çıktılar. İçerlere doğru yürüdüler ve yörede ne var ne yoksa talan etmeye başladılar. Haliyle orada oturan İskitlerle bir süre vuruştular. Ne var ki İskitler, öldürdükleri savaşçıların kadın olduklarını görünce çok şaşırdılar. Aralarında toplanıp, bu güzel kadınlarla savaşmak yerine aşk yaşayıp yeni bir soy türetmeye karar verdiler... O yüzden onların sayısı kadar delikanlı gönderdiler Amazonların çadırlarının çevresine. Amazonlar da delikanlıların kendilerine zarar vermek niyetinde olmadıklarını anlayınca, savaşmaktan vazgeçtiler!...
Haliyle o sıcak yaz günlerinde kadınlar, birer ikişer çadırlarından çıkıp ağaç gölgelerine uzanıyor; serinleniyorlardı. Bunu gören İskitli delikanlıları da onlar gibi birer ikişer gölgelere uzanıp serinlemeye başladılar... Bir ara delikanlılardan biri, bir kadının yanına enikonu çok yanaştı. Kadın da delikanlıya ters bir tepki göstermedi. Ama birbirlerinin dillerini bilmedikleri için de el-kol diliyle anlaşmaya çalıştılar. Kadın ertesi günü bir erkek arkadaşıyla gelmesini anlatmaya çalıştı... Gerçekten de ertesi günü yanına bir arkadaşını alıp gelen İskitli asker; aynı kadının bir kadın arkadaşıyla geldiğini gördü... Olup biteni öteki delikanlılar da öğrenince, onlar da aynı şekilde Amazonlarla eşleştiler... Böylece kısa sürede iki karargâh tek bir karargâha dönüştü. Ve artık silahlara veda deyip çoluk çocuğa karıştılar. Ortak çocuklarına babalarının öğrettiği dille analarının dili birbirine karışıp yeni bir dil ve bir soy çıktı ortaya... Savaşı ve bu yolla ölmeyi ve öldürmeyi unuttular...
Herodot’un böylece anlattığı gibi Amazon orduların yalnızca Akdeniz coğrafyasında yaşayıp artık soylarının tükendiği sanılmasın. Daha yakın yüzyıllarda İspanyol kâşif Orellana; Güney Amerika’da araştırmalar yaparken, savaşçı kadın birliklerine rasgeldi. Bu yüzden de oradaki o büyük akarsuya, Amazon Nehri adını verdi...
Yaşar Atan
ÖNCEKİ HABER

RCTV için timsah gözyaşları

SONRAKİ HABER

Evrensel Kültür’de kara ütopyalar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...