03 Haziran 2007 00:00

şu bizim ‘sevimli türkler’

İzmir’de bir şair arkadaşım var. Bundan bir süre önce, ki daha bir ay olmadı, Çiğli’de, “Bundan böyle hiçbir örgütte, dernekte, partide, hatta sivil toplum kuruluşlarında yer alamayacağım.

Paylaş


İzmir’de bir şair arkadaşım var. Bundan bir süre önce, ki daha bir ay olmadı, Çiğli’de, “Bundan böyle hiçbir örgütte, dernekte, partide, hatta sivil toplum kuruluşlarında yer alamayacağım. Her şeyi kendi başıma yapacağım,” dedi bana. Ayaküstü yol göstermeye çalıştım, bireysel çalışmalarla hiçbir şeyin olmayacağını söyledim. Ama “Nuh” diyor, “Peygamber” demiyordu. “Anan yahşi, baban yahşi, gel bu kafadan vazgeç,” dediysem de düşüncesinden dönmemekte inat ediyordu. Gerekçesi de çok yalındı. “Bana arka çıkmadılar, beni desteklemediler. Açıkçası dışladılar beni,” diyordu. Parasal konuda hiçbir desteğe gereksinimi yoktu, çünkü maddi durumu çok iyiydi. Anladığım kadarıyla panellere, söyleşilere çağrılmayı bekliyordu. Çağrılmayınca, kendisini dışlanmış olarak görüyordu.
Ve aradan bir ay geçmeden, duydum ki, bu sevimli arkadaşım, bir partiye girmiş. Arkadaşım adına sevindim, böylece dışlanmışlıktan kurtulmuş oldu…
Bir dışlanmış da, eski sosyal demokrat, yeni AKP’li Ertuğrul Günay. Onu da “Sosyal demokrat oligarşi dışlamış.” Bundan birkaç ay önce duymuştum, arkadaşlarıyla birlikte “Müslüman sol” bir parti kurmak için zemin yokluyordu.
Duyduğuma göre, genel seçimler için değil, yerel seçimler için hazırlık yapıyordu. Ama sanırım araştırmaları sonucu böyle bir partiden ne köy ne de kasaba olacağını gördü ve AKP’nin “Aguş-i şefkat”ine (Şefkat kucağı) sığındı. Yalnız fena halde merak ediyorum, Ertuğrul Günay’ın yeni partisi AKP, kendisinin yeni kitabındaki düşüncelerini, Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en vahim seçenek ve dürüstlük konusunda ilkesiz kalmakla suçlayışını nasıl hazmedecek acaba? Daha doğrusu AKP’yle Ertuğrul Günay birbirlerini nasıl hazmedecekler?
Ama AKP’den aday olan Alevi Tarihçi Reha Çamuroğlu’nun şu sözlerini okuyunca, bu hazım işinin çok kolay olacağına inandım: “Ben uluslaşma sürecinin hatırlamalar kadar bazen de unutmalarla gerçekleşebileceğine inanıyorum…” Madımak olayını unutalım. O yetmez, İMF’yi, AB’yi, DB’yi de unutalım; yeraltı-yerüstü zenginliklerimizin elden çıkışını da unutalım; dağların, kıyıların, akarsu boylarının, enerji santrallerinin peşkeşini de unutalım; sağlık ve eğitim sisteminin çöküşünü de unutalım… Ne de kolaymış uluslaşma…
AKP’lilerle CHP’liler “Alevi oyları”na gözlerini dikmiş durumdalar. AKP’liler Reha Çamuroğlu’ndan yararlanacaklar, CHP’liler de türbe açmaktan…
CHP’lilerin Karşıyaka (İzmir) Belediye Başkanı Cevat Durak’ın göreve gelişinin ilk günleri… Pir Sultan Abdal Derneği Karşıyaka Şubesi’nin Başkanı arkadaşlarıyla birlikte, kibarlık gereği kutlamaya gidiyor.
Ama CHP’lilerin Belediye Başkanı, “Seçimde bana oy vermediniz,” gibilerden bir gerekçeyle onları geri çeviriyor. Ve aradan yıllar geçiyor, seçim günleri geliyor ve CHP’lilerin Belediye Başkanı “Türbe açılış töreni” düzenliyor. (Yandaki fotoğrafta, tüm Karşıyaka’yı kaplayan bu açılış afişini görüyorsunuz…)
Ama ben Cevat Durak’ı, özel bir konudan dolayı yine de seviyorum. Çünkü yıllarca dilimde tüy bitmişti, “Bir gün özelleştirilecek, peşkeş çekilecek yer kalmayacak. Toplu para kazanmak için, bayrağın altına reklam alın,” diye.
Sağolsun sevimli başkanımız sözümü dinledi, yalnız bayrağın altına değil, Atatürk resimlerinin de altına reklam aldı.
Bir ufak not daha: Ben, camilerin de özelleştirilmesini önermiştim. Baz istasyonu falan kurmuştular daha önceden, ama önemli değil. Şimdi, yanlışlıkla da olsa, bir camiyi özelleştirdiler.
İzmir’in Çeşme’sinde elden çıkarıldı cami. Ama bir yanlışlık sonucu olduğu için, satış durdurulmuş… İnanıyorum, yakında camiler de özelleştirilir. Çünkü elde satılacak mal kalmadı gibi bir şey. İMF de para ister, di mi efendim?..

Bülent Habora
ÖNCEKİ HABER

bir rüzgargülü

SONRAKİ HABER

SADEDE GELELİM

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa