04 Haziran 2007 00:00

Emek, ekmek ve Nazım Hikmet

Evrensel kavramlardan olan işçi, emekçi hakları ve onun gaspı, üretim araçlarıyla üretim güçlerinin çelişki ve baskılamasından doğan kalıba nasıl oturtuldu?

Paylaş

Evrensel kavramlardan olan işçi, emekçi hakları ve onun gaspı, üretim araçlarıyla üretim güçlerinin çelişki ve baskılamasından doğan kalıba nasıl oturtuldu?
Türkiye köylüsünden büsbütün başka olan kentlerin ölçüsü, yönetim açısından olsun, birbirlerinin adım atışlarından pek de hoşlanmadıklarını görüyoruz. Bunların toplumsal sosyal konumlanışları, yetersiz kavramlarla, doğru dürüst ses geçirmeyen yazınsal, ekinsel, içsel değerleri, emek yoğun kapsamında ayrımlaşmaya tabi tutularak, yol ayrımlarını büsbütün derinleştiriyor.
Geniş halk yığınlarını, kendi devrimci mücadelesini ne zaman ki bildi, toplumsal ilişkiler arasındaki kavgada herkeslerin anlayabileceği noktada, giriş yerlerinin şifrelerini çözerek, süreci, emekçi ve köylüler lehine ilerletti.
İki yol vardı. Ya, Türkiye emekçi ve köylüleri ülkede devrimci bir hız yaratacaklar, ya da karşı devrimciler süreci yok edecekti.
Çağdaşlaşmanın ve uygarlaşmanın önündeki en büyük feodal engeli aşmak için, toprak reformu yapılmak isteniyordu. Topraksız ve az topraksızlara orantılı olarak dağıtılacaktı. Karşı olanlar tüm olanaklarını kullanaraktan engellediler bu kıpırtıyı. Bu bir sınıf savaşımıdır somut durumların tahlilinde.
Tam bağımsızlık, sömürü ve artı değerin gaspının önlenmesi, halkların kardeşliğinin eşitlikçi temelde korunup gözetilmesi dolayımındaki görüşleriyle, sol devrimciler arasındaki başlıca ayrılıkları da ortaya çıkardı. Cumhuriyet devriminin ilk yıllarında ve giderek kırklı yılların şiirinde, Nazım Hikmet şiiri yönseme oluşturuyordu.
Ekin ve yazınla, çağdaş yaşamı destekleme ve kontrol etmek, zorun karnında gebedir. Çokluk yok etme gücüne sahip, devasa bürokratik yapılanma ve kurumlar, örgütler ve bunların sultasında yaşamak! Sınıf bilinçli devrimci kadrolara düşense, bu güçlerin karşısına düşünceyle, eylemlerle çıkmaktan; daha güzel bir dünya için, yaşama müdahale ederek değiştirmekten ve bizim kılma uğruna savaşım vermekten bir an olsun vazgeçmemek gerekliğidir.
Yeni liberal baskılarla dünyayı abluka altına almak yolunda bin bir hile ve kurnazlıklarla yürüyen gücün, kitlelere atfettiği yeni ilişki biçimiyse, onların küresel kontrol etme halidir. Bunu devletlerin eliyle sermayenin yardımıyla, özel güvenlik sistemiyle irtibatlandırarak yapmaktadır.
Özetle, varsıllık ve erk, yukarıdan aşağıya dikey bir biçimde korunacaktır. Buysa anamal birikimini korumak kollamak adına, insanı insanlığına yabancılaştarmaktadır. Tam da bu kopuşun yaşandığı zamanlarda sanatın kurtarıcı ve gönendirici işlevi, özlemle ortaya çıkmaktadır. Sanatın kitleselleşerek siyasallaşması ardından gelirse de, aslolan, güzel duyumlarının kağıda, kayıtlara geçen öncelikli şiir olma, beste olma, oyun olma, roman, öykü vb. durumlarını ayakta tutmaya çalışmak, süreç içinde başat ögedir.
Nazım Hikmet devrimci bir atılımla, divan ve halk şiirini bileşimle, çağdaş şiirimizin görklü kapısını açmıştır. Uzam ve zamanın özgül ağırlığı, onda sığmazlık gerçeğiyle üstelenir.
Sığmazlık ve emeğin değeri gerçeğiyle taşan ayrıntıların deniz olduğu yerde göverir. Şiiri önce kitlelerin zevkine seslenmek, sonrası, belli bir sınıfın gereksinmelerinin savunmasını da yaparak, kitleleri, beğeni çizgisi üzerinde ve kanatlandırmak, coşturmaktır.
* * Verili olana onu getirip, yeni yol ve araçlarla birlikte gitmeyi öngörür. Değeri varlık bilinciyle özdekte ışınsal olup, sorunlarını özellikle düzyazılarında toplumsal bağlam içinde ele alınmasını sağlar.
* * Kendine karşı tutucularsa, çağdaş olmayan, edilgin, gene de kıskançlıkla-hayranlık duyarlar fakat durağandırlar.
* * Emekçi işçi sınıfının baskın düşünceleriyle ele alınmasını, terin içinden gül kokusunu damıtmasıyla örgüler.
* * Anamalcı uygarlığının, reel sosyalizmin uygulanmalarının gerçeğine bizzat tanık oldu. İçinde yaşadı.
* * Emek-ekmek, şiir, insana ulaşabilmenin üç ayağıdır. Belli bir sınıfı ayakta tutabilir. Bunu bildi. Yazdı yazdı, öldüğünde üç haziran, yazdı.
* * Ve aşağıdaki şiiri yazmışım.

Nazım’a ikibinbir baharı ve yaralı geyik
Seni öpersem tomurcuk değer yarama
Ağlama ah, ağlama alageyik
yemyeşil bir düş kırılır içimde
Bu koyaklar senin, sen sağol da
Başımızdan kanlı uçar üveyik

Seni öpersem ayışığı değer yarama
Göğ birgün mavisini solacak
ağlama ah, ağlama alageyik
Yarenliği sesinin yellerle
Nasıl olsa ay tepside gümüş bilezik

Seni öpersem sevdaluk değer yarama
Elinde kırbacı fırtına terli
duymadığım ses korkutur beni
yüreğime gömüyorum inlemeni
göğ, toprak ve özgürlük bizle

Seni öpersem ayrıluk değer yarama
Ağlama ah ağlama alageyik
Oğluuuuum, memeeet, bala
açelyalar açmayacak mı hâlâ?
incecikten şırıldar içerimde bir derecik...
Müslim Çelik
ÖNCEKİ HABER

Orhan Kemal’in Cemile karakteri

SONRAKİ HABER

Devrimci şair ve yazarlar Diyarbakır’da anıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...