06 Haziran 2007 00:00
UFUK
22 Temmuz seçimleri, siyasal alanda büyük bir çözülmeye sahne oluyor. Baraj engeli gibi antidemokratik seçim düzenlemelerine, son olarak 27 Nisan muhtırası örneğinde olduğu gibi siyaset dışı kurumların zorlamaları da eklenince ortalık toz dumana dönüştü.
22 Temmuz seçimleri, siyasal alanda büyük bir çözülmeye sahne oluyor. Baraj engeli gibi antidemokratik seçim düzenlemelerine, son olarak 27 Nisan muhtırası örneğinde olduğu gibi siyaset dışı kurumların zorlamaları da eklenince ortalık toz dumana dönüştü.
Muhtıracılar, AKPyi sınırlamak için merkez sola ek olarak öngördükleri merkez sağ birleşmesini sağlamayı başaramadılar.
Merkez soldaki birliğin de bir psikolojik savaş ittifakından öte, halk açısından siyaseten neyi ifade ettiği, neyi vaat ettiğine dair ortalıkla ilgili hiçbir ibare yok. Baykal, piyasalara güven vermeyi ve generalleri siyasete taraf olarak tutmayı amaçlayan açıklamalar dışında, halkın yoksulluğuna, demokrasi ihtiyacına ilişkin tek bir açıklama yaptı mı? Biz duymadık. CHP ve arkasındaki güçlerin AKP ile temel kutuplaşma noktası olarak öne çıkardıkları laiklik konusunda sağlam bir politikaları olmadığı biliniyor. Bugün CHPde ve arkasındaki askeri-sivil güçlerde temsilini bulan laiklik anlayışı, Soğuk Savaş döneminde sosyalist kampa karşı kullanılan yeşil kuşakın izlerini ve ülkede büyük yıkıma yol açan darbe süreçlerinin izlerini taşıyor. Demokrasiyi tamamen dışlayan ve statükonun tesisi amacıyla kullanılan pragmatist ve militer bir laiklik bu.
Ancak AKPnin pragmatist ve neo liberal çizgisi ile CHP ve arkasındaki güçlerin statükocu politikaları arasındaki büyük alan, gerektiği gibi değerlendirilebildi mi? O alanın içinde insanca bir yaşam isteyen bu ülkenin yoksullarının; ürettiğinin maliyetini bile karşılayamaz hale gelen, icralık olan üreticinin, akan kanın durmasını ve gönüllü birlik temelinde bir barışa kavuşulmasını isteyen Kürdün beklentileri ve özlemleri var.
Antidemokratik seçim sistemi, o sistemin belirlediği baraj engeli, doğal bir sonuç olarak bağımsız aday seçeneğinin bu seçimlerde öne çıkmasına yol açtı. Ancak bu bakımdan da işin şirazeden çıktığı görülüyor. Arkasında emek, demokrasi ve barış güçlerinin örgütlü desteği bulunan adayların yanında, kendisine yer verilmemesine alınan aday adaylarının şansını zorlayarak aday olması ve muhtemelen birçoğu bölge illerinden halkın kafasını karıştırmak için, yani manipülasyon amaçlı olarak gösderilen adaylar söz konusu. Yüzlerce bağımsız aday var. Elbette alanda siyasal çalışma yaparken halkı bu konularda aydınlatmak için özel bir gayret gösterilecektir.
Emek, demokrasi, barış, özgürlük güçlerinin desteklediği bağımsız adaylar, AKPnin pragmatist ve neo liberal politikalarıyla CHPnin statükocu çizgisi arasına sıkıştırılan büyük alanı doğru bir biçimde değerlendirdiklerinde, 23 Temmuzda oluşacak yeni Mecliste bunun sonuçlarını göreceğiz. Çok çeşitli etkenler, alanlarda birlikte davranan emek, demokrasi ve barıştan yana güçlerin bu seçimlerde -en azından şu ana kadar- ortak taleplerle güçlü bir hava estirmelerini engelledi. Dönemin özellikleri ve dışarıdan yaratılan baskılanmaların yanı sıra içeriden kaynaklı çeşitli türden zaafların da bu durumda etkili olduğunu yadsıyamayız. Yani dönemin çözücü etkisi bir biçimde bu alana da sirayet etmiş durumda. Ancak, tüm bu gerçeklerin, önümüzdeki bir buçuk aylık dönemi gölgelemesine izin vermemeliyiz.
Burukluklardan kaynaklanan hayıflanma duygusu, çalışma azmimizin önüne geçmemeli. Ortak bağımsız adayların olduğu bölgelerde halkın beklentilerine ve dönemin ihtiyaçlarına uygun bir tutumla hareket etmek durumundayız. Ortak adaylar, hepimizin adaylarıdır. Parti merkezlerinin ortak olarak desteklediklerini açıkladıkları adaylar konusunda, bizimkiler ona oy vermez, ben onun için çalışmam gibi tutumlar, ilkel grupsal keyfiyetlerdir ve devrimci bir tutumla asla açıklanamaz. Bu çalışmayı zayıflatacak en küçük bireysel bir yaklaşımın, hakim siyasal gericiliğin partilerini güçlendireceğini unutmamalıyız.
Fatih Polat