10 Haziran 2007 00:00

kötü bir hikaye:amerikan sağlık sistemi

Cynthia Kline, Cambridge’deki evinde kalp krizi geçirdiğinde başına ne geldiğini biliyordu. Ambulans aramaya vakit buldu ve ona böylesi bir acil durumda yapılması söylendiği gibi “nitroglycer”in tabletlerini alıp gelecek yardımı beklemeye başladı.

Paylaş


Cynthia Kline, Cambridge’deki evinde kalp krizi geçirdiğinde başına ne geldiğini biliyordu. Ambulans aramaya vakit buldu ve ona böylesi bir acil durumda yapılması söylendiği gibi “nitroglycer”in tabletlerini alıp gelecek yardımı beklemeye başladı. Kağıt üzerinde her şey oldukça iyiydi. On milyonlarca ABD’linin aksine sağlık sigortası da vardı. Ambulans hemen geldi. Özel bir eğitim hastanesi olan Mount Auburn sadece birkaç dakika uzaklıktaydı. Sorun acil servisin kalabalık olmasıydı. Ve onu geri çevirdiler. Ambulans onu yakınlardaki başka bir hastaneye götürdü ama ona yapılması gereken kalbe sonda sokulması müdahalesinin orada yapılması mümkün değildi. Telefon trafiği sonuçsuz kaldı. Cynthia birkaç saat içinde, ünlü tıp uzmanlarının bulunduğu bir ABD kentinde öldü. Ve bunun en büyük sebebi 50 milyon insanın sağlık sigortasından yoksun olduğu ve on binlerce insanın ihtiyaç duyduğu tedaviyi görmek için çabaladığı ABD’nin bozuk sağlık sistemi. Sağlık sorunları kriz haline gelene kadar göz ardı ediliyor. Bundan sonra hastalar kanuna göre geri çevrilemeyecekleri acil servislere koşuyor. Bu, sistemin iyice karışmasına neden oluyor. Doktorlar, hastalar, tüm politikacılar bu durumun akıllıca olmadığı konusunda hem fikir.

Tek başına kalmak
Elizabeth Hilsabeck, Teksas’ta ikizlerini doğurduğunda başka bir mantıksızlıkla yüz yüze geldi. Onun da bankada iyi bir işe sahip olan kocası sayesinde sigortası vardı. Ama ikizler 6 aylık doğdular. Erkek olanı Parker’da beyinsel hareket bozukluğu vardı. Doktorlar fizik tedavi önerdiler ve bebeğin yürüme şansının zor olduğunu belirttiler. Sigorta şirketi masrafları ödemeyi kabul etmedi. Aptalca bürokrasi mantığına göre sigorta poliçesi sadece “rehabilite” terapisini kapsıyordu yani hastanın fiziksel olarak kaybettiği bir yeteneğini kazandırmayı. Parker, hiç yürümediği için tedavi ona yeni bir yetenek kazandırma yönündeydi ve poliçe kapsamına girmiyordu. Hilsabeckler durumu protesto etti, geçici kazanımlar elde etti, ama sonunda evlerini satmak ve tedavi masrafları için bir römorka taşınmak zorunda kaldılar. Elizabeth’in kocası Steven, çareyi daha iyi maaşlı bir iş bulmakta aradı ama sağlık sigortasının kapsamını iyice incelemedi. “Bebeğiniz ne zaman beyinsel hareket bozukluğundan kurtulacak?” sorusuna hiçbir zaman tam olarak iyileşemeyeceği cevabını veren Elizabeth “o zaman tek başınasın” cevabını aldı.
ABD’deki herkes, korkunç bir sağlık öyküsüne sahiptir ya da yaşayan birilerini tanır. İşler çok kötü gitmese bile hayatta kalmak için insanlar dişini tırnağına takıp çabalamak zorundadır.
Son 15 senedir halen çözümsüz bir sorun olsa da artık sağlık sistemine dahil olmaya çalışan yoksul insanlar hakkında daha az hikaye duyulur oldu. Hikayeler daha çok tedavi olabileceklerine emin olanlar hakkında.

‘Deneysel’ tedavi
Michael Moore’un son belgelesel filmi Sicko’da anlatmaya çalıştığı bataklık da bu. Moore filmin büyük bir bölümünü sigorta şirketlerini ve ilaç şirketlerini zengin edip geri kalanları dolandıran sistem hakkında daha hayati ya da gerekli bir şey olamayacağı.
Moore’un belgeseli Fransa, İngiltere, Kanada ve hatta Küba’daki sağlık sistemlerine göz atıyor. Korkunç öyküleri bizimle paylaşıyor. Film; sigortası olmayan bir marangozun, kopmuş olan iki parmağından hangisini diktirmeye karar vermesiyle başlıyor. 12 bin dolar harcayıp kopan yüzük parmağını mı? Yoksa 60 bin dolar harcayıp orta parmağını mı? Daha sonra Moore, kocası ilik nakline ihtiyaç duyan bir hastane görevlisine odaklanıyor. Çiftin sağlık sigortasını yapan şirket giderleri ödemeyi reddediyor çünkü nakil tedavisini “deneysel” olarak kabul ediyor. Çift ölüyor.
Bunlar gibi başka öyküler Jonathan Cohn tarafından yazılan “Hasta: Amerika’nın Sağlık Krizinin Anlatılmayan Hikayesi” adlı kitapta toplandı. California’da Nelene Fox adlı biri ilik nakli tedavi bedelleri sigorta şirketince reddedilince göğüs kanserinden öldü. New York’ta Bryan Jones adlı bir bebek sigortanın anneyi ve bebeği doğumdan 24 saat sonra hastaneden atması nedeniyle kalp bozukluğu sonucu öldü. Süre testlerin yapılması için çok kısaydı.

Sistemin paradoksu
Amerikan sağlık sisteminde büyük bir paradoks var. Tıbbi teknoloji ve hastalıkların bilimsel teşhisi konusunda ABD sisteminin üstüne yok. Doktorlara dünyanın hiçbir yerinde bu kadar iyi maaş verilmediği için en iyilerini de buraya çekiyor. Ama yine de hepsi olmasa da ABD’lilerin çoğu bunların avantajlarından faydalanamıyor.
NY Times köşe yazarı Paul Krugman’ın da ortaya koyduğu gibi araştırmaların ve yüksek teknolojiye sahip aletlerin artması imtiyazlı bir kesim ile gittikçe artan hizmet alamayan kitlelerin arasındaki dengesizliğin sebeplerinden biri.
Sistemin kâr güden sigorta şirketlerince yürütülmesi sistemi etkisiz, pahalı ve insanlık dışı kılıyor. ABD’nin kişi başına düşen sağlık gideri harcaması Fransa’nın 2, İngiltere’nin ise 2.5 katı. Ama kamu sağlığı konusundaki ana kriterlerde belki de en şaşırtıcı olanı İngiltere’den yüzde 36 fazla olan bebek ölümleri. Yönetim danışmanlığı şirketi McKinsey tarafından yapılan bir araştırmaya göre özel sigorta poliçelerini yönetmenin bürokratik işlemlerinin maliyeti yıllık 98 milyon doları buluyor. McKinsey sadece bu bedelin bile ABD’de sigortasızların sigortalanması için gereken 77 milyar doları karşılayabileceğini ortaya çıkardı. Ve hükümet ilaç şirketlerinin fiyatları kendilerinin belirlemesine izin vermek yerine toptan fiyatı belirse bu da 66 milyar dolar ek tasarruf sağlar.
İlginçtir, Clinton döneminden bu yana ciddi tartışmalar da yaşanmıyor ama 2008 Başkanlık seçimlerinde bu durumun değişmesi bekleniyor. Sistemin çöktüğünün herkes farkında.
Şirket yöneticileri, artık artan özel sigorta giderlerini karşılamaya yanaşmıyor. Sağlık giderleri neredeyse kârlarla aynı. Belki de bu durum Wal-Mart Genel Müdürü Lee Scott’un, şirketin emek düşmanı politikalarını sert eleştiren sendikaya 2012’ye kadar sağlık sistemine devletin el koyması yönünde çağrı yapılması için katılmasını açıklıyor. Bu, zor bir savaş olacak. Sigorta şirketleri ve ilaç tekelleri çıkarlarını korumak için milletvekillerince bu yönde başlatılan kampanyaları baltaladılar.

(*)The Independent’tan kısaltarak çeviren Özge Kuru

Andrew Gumbel*
ÖNCEKİ HABER

cızırtı

SONRAKİ HABER

Görme engelliler çadır kurdu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...