12 Haziran 2007 00:00
Maden-İş kongresinin ardından
Genel başkanın şekillendirdiği ve sonuçlandırdığı yöntemle biten bir seçim geçirdik. Soma delegasyonunun Genel Merkezin Somaya yaptıklarını sorgulayan bir kıyafete bürünmesi isteğimiz ise ne yazık ki gerçekleşmedi.
Genel başkanın şekillendirdiği ve sonuçlandırdığı yöntemle biten bir seçim geçirdik. Soma delegasyonunun Genel Merkezin Somaya yaptıklarını sorgulayan bir kıyafete bürünmesi isteğimiz ise ne yazık ki gerçekleşmedi. Her ne kadar Ankara yöneticilerinden biri cezalandırıldı ise de, bu cezalandırma cezayı hak ettiği gerekçeler yüzünden ve açık açık sorgulayan bir yöntemle değil, aynı cezaya çarptırılması gereken genel başkan eliyle ve klasik Maden-İş kongre yöntemleri ile yapıldı.
Bunun içindir ki bana, bu sonucu nasıl değerlendiriyorsun diye soranlara; H. Hüseyin Kayabaşının diktesi ve diktasıyla, onun kanatları altında elde edilen koltukta kimin oturduğu benim için çok önemli değil cevabını veriyorum. Ama şunu da söylüyorum; o koltukta bugün, Soma Karanlıkdere Ocağı konusunda suçlu olanlardan farklı olarak suçu olmayan biri oturuyor.
2 Haziran günü, Ankaraya bir öneri yolluyorum. Genel başkanın karşısına Somadan bir aday olursa ikinci bir arkadaş başka bir makama aday olmasın, olduysa da çekilsin diye. Bunu iki gerekçe ile istiyorum; birincisi, böyle bir hareket hak etse de etmese de, planlansa da planlanmasa da Somanın genel başkanın Somadaki işyerimize bakışına karşı olarak hesap sormayı ortaya koyacağı için Somanın birlik ve bütünlüğünü sergileyecektir ve bu yüzden önemlidir. İkincisi ise, kendi karşısına Somadan biri aday olursa, genel başkan Somadan kendine oy gelmeyeceğini çok iyi bildiği için başka bir şubeden oy alacağı birini listesine alacak ve tüm delegasyonun tanımadığı diğer Soma adayının seçilme şansı zaten olmayacaktır. Ve ben inanıyorum ki eğer Soma, genel başkanın karşısına aday çıkarabilseydi bugün Ankarada olan arkadaşımız aday olmazdı.
Peki, genel başkanlığa aday olunsa kazanılabilir miydi? Elbette kazanılırdı. Belki bu kazanç koltuk olmazdı ama, Somanın 92den beri sendikal anlamda sergilediği duruş ve tek derdi koltuk değil işçi adına hiçbir şey yapmayanlara karşı gerektiğinde koltuğu feda edip hesap soran bir anlayışın geri dönmesi kazancı olurdu bu kazanç. Keşke bu önemli fırsat değerlendirilebilseydi. Ama, kaybeden arkadaşın ve şubemizin vizyonu ve misyonu ne yazık ki buna yetmedi. O, 99 yılındaki olağanüstünde, fincancı katırlarını ürküttüm diye adlandırdığı genel başkanın kanatları altında durup, onun icazetiyle koltukta kalabilmeyi denedi. Eğer çıkıp, adayım deseydi ve kaybetseydi, Somaya gelince söz söyleme hakkı da olurdu. Ama o tercihini sığınmaktan yana kullandı ve kaybetti.
Umarım, herkes tarafından iyice anlaşılmıştır; bu işler haydi yarim Kayabaşına, Kayabaşına, al beni yanına yanı başına türküsünü söylemekle olmuyor! Ha, oluyor tabii ama, gidişi öyle olanın, dönüşü de böyle oluyor.
Eyüp Gülmez - E.L.İ. Cenkyeri atölye işçisi (Soma/MANİSA)