12 Haziran 2007 00:00
AKPnin Kürtlerle imtihanı
Türkiyenin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engellerden Kürt sorununda çözümsüzlük, yoğun çatışmalı dönemleri geri getirdi. Seçim öncesi bölgede OHALi hatırlatan güvenlik önlemleri ve operasyonlar artarken
Türkiyenin demokratikleşmesinin önündeki en önemli engellerden Kürt sorununda çözümsüzlük, yoğun çatışmalı dönemleri geri getirdi. Seçim öncesi bölgede OHALi hatırlatan güvenlik önlemleri ve operasyonlar artarken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın son açıklamaları, Kürt sorunu hepimizin sorunudur sözlerinin çok gerisine düşerek, terörle mücadele çizgisine geri döndü. Ancak AKPnin, Kasım 2002 seçimlerinden bu yana söylemlerine bakıldığında, aslında hiçbir zaman çözüm hedeflemediği ve Genelkurmay çizgisinin dışına çıkamadığı ortaya çıkıyor.
Seçim bildirgesinden belli
AKPnin 2002 genel seçim bildirgesindeki Kürt sorunu tarifi, hükümetin 5 yıllık politikasının özeti gibi. Bildirgede, Kimimizin Güneydoğu, kimimizin Kürt, kimimizin de terör sorunu dediğimiz olay maalesef Türkiyenin bir gerçeğidir denilerek adı konulmayan sorunun, Türkiyenin üniter yapısını bozmayacak politikalarla çözümü öneriliyordu. Programda, Türkçe dışında başka dillerde kültürel faaliyetlerin yapılması da yeterli görülüyordu.
Kürt sorunu vardır
Erdoğan ise başbakanlığının ilk yılında bir Rusya gezisi sırasında Kürt sorunu için düşünmezseniz sorun yoktur diyerek açılışı yaptı. Ancak Ağustos 2005te Gençay Gürsoy, Adalet Ağaoğlu gibi birçok aydınla görüşen Başbakan, olumlu sinyaller verdi. Birkaç gün sonra Diyarbakıra giden Erdoğanın bu gezisinden somut adım çıkmasa da, Geçmişte yapılan hataları yok saymak büyük devletlere yakışmaz. Büyük devlet, güçlü millet kendisi ile yüzleşerek, hatalarını ve günahlarını masaya yatırarak geleceğe yürüme güvenine sahip millet ve devlettir. (...)İlla ad koyalım diyorsanız Kürt sorunu bu milletin bir parçasının değil, hepsinin sorunudur. Benim de sorunumdur demesi özellikle bölge halkını umutlandırdı.
Sorunlu Kürtler vardır
Ancak Erdoğan iki ay sonra ekim 2005te Siirtte yaptığı konuşmada hatasından dönerek, bu kez Doğu sorunu ifadesini kullandı ve Kürt sorunu değil sorunlu Kürtler olduğunu söyledi. Erdoğan, Ülkemde birçok sorun vardır. Bu sorunlar içinde Doğu sorunu vardır, Güneydoğu sorunu vardır, Kürt vatandaşlarımın kendine ait sorunları vardır ama unutmayın ki aynı şekilde farklı etnik oluşumlara ait vatandaşlarımızın da kendine ait sorunları vardır. Bu sorunlar bizim birliğimizi, dirliğimizi tehdit eder hale getirilmemelidir dedi.
Hiç sorun yoktur!
Bu süreçten sonra Erdoğanın her açıklaması bir öncekini aratır düzeyde oldu. Siirtte sorunlu Kürt vatandaşlara kadar düşürdüğü meseleyi, bir yıl sonra da bu sefer hiç sorun olmadığına kadar getirdi. Mayıs 2006da AKP il kongresi için yeniden Diyarbakıra gelen Başbakan, bu kez, Kürt kelimesini, alt kimlik, üst kimlik, Türkiye vatandaşlığı gibi kavramları ağzına bile almadı. Aralık 2006da ise New Yorkta yabancı gazetecilerin sorusu üzerine Türkiyede Kürtlerin hak sorunu yoktur açıklaması yaptı ve buna kanıt olarak Siirtli eşiyle 29 yıldır hiç sorun yaşamamasını gösterdi!
Aynı ay içinde Meclis Başkanı Bülent Arınçın kendisiyle görüşmek isteyen DTPli belediye başkanlarını reddetmesi de çözümsüzlük politikasının başka göstergesiydi. Böylece Düşünmezsen Kürt sorunu yoktur çizgisine geri dönmüş oldu.
TMY, TCK...
2005te aydınlara demokratik haklardan geri dönüş olmayacağı sözü veren Erdoğan, bu sözü de tutmadı. Ard arda çıkar Tererlöe Mücadele Yasası ve Türk Ceza Kanunu Değişiklikleri ve son olarak da polislerin yetkisini orttıran yasalarla AKP hükümeti, herkesi terörist, her eylemi terör eylemi sayan uygulamaları hayata geçirdi. Gözaltı süreleri uzadı, basın cezaları arttı, 301. madde can aldı. Hakkari, Siirt ve Şırnakın yasaklı bölge ilanı ile ise OHAL geri getirildi.
Bunları da diyebildi!
Başbakan Erdoğanın bölgede yaşananlarla ilgili zaman zaman sarf ettiği bazı sözler de büyük tepki topladı. Bunlardan biri Şemdinlide Umut Kitabevinin bombalanması davası ile ilgili Şemdinli halkının tanıklığının sağlıklı olmayacağını söylemesi oldu.
Erdoğanın, Mart 2006da Diyarbakırda gerilla cenazeleri kaldırılırken çıkan ve çoğu çocuk 11 kişinin ölmesiyle sonuçlanan olaylarda çoluk çocuk demeden ateş açılması ile ilgili ise: Analar da çocuklar da vurulur diyebilmesi bölge halkına nasıl yaklaştığını ortaya koydu.
Ateşkes heba oldu
PKKnin 1 Ekim 2006da ilan ettiği ateşkes de tüm çabalarıa rağmen olumlu bir yanıt bulmadı. Türkiye Barışını Arıyor Konferansı yüzlerce ayrdını bir araya getirdi ancak hükümet barış taleplerini duymamayı tercih etti. 18 Mayısta fiili olarak ateşkesin sona ermesiyle bir diyalog ve barış şansı daha heba edilmiş oldu. (HABER MERKEZİ)