13 Haziran 2007 00:00
Direniş olmaksızın bağımsızlık kazanılamaz
FHKC olarak biz, direnişin sürekliliğine inanıyoruz ve direniş olmaksızın bağımsızlığın kazanılamayacağını biliyoruz. Filistin direniş örgütlerinin, saldırılara seyirci kalması mümkün değildir ve emperyalist güçlerin,bizi terör ile suçlaması geri adım attırmamalıdır.
Filistinde dengeler, Hamasın zaferle çıktığı son genel seçimlerin ardından tamamen altüst oldu. Bugün El Fetih ile Hamas arasındaki iç çatışmanın ortasında kıvranan Filistin halkı, diğer yandan da kanlı İsrail saldırılarıyla baş etmeye çalışıyor.
İsrail, Gazzeye yönelik düzenlediği hava saldırılarının bir sonraki adımı olarak kara operasyonu için düğmeye yeniden basmaya hazırlanıyor; ülkenin en güçlü iki gücü ise Filistin Davasını bırakıp, birbirlerini boğazlıyorlar. Böylece ABDnin Ortadoğu halklarını tıpkı Irak, Afganistan ya da Somalide olduğu gibi birbirine kırdırma planlarına hizmet ediliyor ve İsrail işgal rejiminin ekmeğine de yağ sürülüyor.
Filistinde bu çatışmalara karşı FKÖ temelinde birliğin yeniden kurulması için çaba harcayan ve Filistin için tek yolun düşmana karşı direnişten geçtiğini vurgulayan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Politbüro Üyesi ve Uluslararası İlişkiler Sorumlusu D. Ahmed Davud El Mrgy ile Filistindeki son durum, İsrail işgali, Lübnandaki ordu ile Fetih El İslam çatışmaları ve bölgedeki diğer gelişmeleri konuştuk. El Mrgy, İstanbulda Evrensel Kültür Merkezince düzenlenen Ortadoğudaki Emperyalist Saldırılara Karşı Halkların Direnişi Konferansının da katılımcılarındandı.
Sayın El Mrgy öncelikle İstanbulda yapılan Ortadoğudaki Emperyalist Saldırılara Karşı Halkların Direnişi Konferansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Marxist-Leninist bir örgüt olarak FHKC, bölgedeki bütün devrimci örgütlerin karşılıklı ilişkilerinin güçlenmesini istiyor. Bu diyalogun geliştirilmesi, Filistin Davasına da büyük bir fayda sağlayacaktır. Bu ayrıca, emperyalizm ve siyonizme karşı da bir direniş ile destek noktası olacaktır.
Öte yandan şu bir gerçek ki, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (GOP) gibi planlar ve Medeniyetler Çatışması gibi tezler, ABDnin Ortadoğuyu parçalamaya yönelik planlarıdır. Ve bu tip planlar ve tezlerle bölgede İsrailin elinin daha da güçlendirilmesi ve siyonist rejimin, lider haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Zira hedefte olan sadece Filistin veya Araplar değil, Ortadoğunun tamamıdır.
ABDnin amacı; Ortadoğu ülkelerinde iç çatışmaya dönüşecek huzursuzluklar yaratmak ve bölgemizi mezhep ve etnik temelde parçalamaktır. Irakta, Filistinde Afganistanda ve hatta Somalideki gibi iç çatışmalarla ABD, kendi çıkarlarını korumak istiyor.
Bu noktalardan hareketle konferans, bahsettiğim konular üzerine yoğunlaşarak ve Filistinden Iraka geniş bir alanda çalışmalar yapmaya hizmet ediyor.
Bugün Filistin bir yandan kanlı İsrail saldırılarına öte yandansa Hamas ile El Fetih arasındaki çatışmalara sahne oluyor? Sizce bu çatışmaların temelinde neler yatıyor?
Filistindeki durumu anlamak için bugüne nasıl gelindiğini anlamak gerekiyor. Bugün yaşananların özünde, Filistindeki son genel seçimlerin ardından Hamasın, El Fetihe karşı üstünlük sağlaması yatıyor. Ancak bu, halkımızın demokratik bir seçim ışığında verdiği karardır. FHKC olarak bizim düşüncemiz bu yöndedir. Kaldı ki bizim örgüt olarak amacımız Filistinde demokrasiyi tesis etmektir. Ancak Hamasın seçimlerin galibi olmasının ardından Filistine yönelik uluslararası ambargo uygulama başladı. Yani Filistin halkı, bu demokratik kararından dolayı cezalandırıldı.
Ambargonun başını çeken ülkeler ise, Ortadoğuda sözde demokrasi getirme iddiasında olan ülkelerdir. Ama bu ülkeler demokrasi kendi demokrasileri olmayınca, halkları cezalandırma yolunu seçiyorlar. Bu, ABD başta olmak üzere diğer ülkelerin, gelişmekte olan ülkelerde demokrasi istemediğinin de açık bir göstergesidir.
Diğer yandan Hamas ile El Fetih çatışmasının birçok başka sebebi de var. Nihayetinde bu, bir iktidar savaşı! Ayrıca ABD, AB ve Arap ülkeleri, Filistindeki değişimden rahatsızlıkları nedeniyle bu çatışmayı körüklemeyi tercih ettiler. Tabii bu sorunlara direniş konusundaki fikir ayrılıklarını da katmak gerekir. İç çatışmalar tüm bu sebeplerin ardından patlak verdi. Fakat bu çatışmalara sadece bu iki örgüt dahil oldu. Çok fazla sayıdaki sivilin canına mal olan bu çatışmalar aynı zamanda, Filistin Davasına da büyük zarar verdi ve kötü yansımaları oldu.
Biz FHKC olarak şuna inanıyoruz, en büyük savaşımız düşmana yani İsraile karşıdır. Bu nedenle iç çatışmalar sona ermeli ve Filistindeki bütün güçler, sağcı, solcu ya da İslamcı demeden bir araya gelmelidir. Nitekim FHKC olarak bu çatışmaları sürekli kınadık ve bununla da yetinmeyerek diğer Filistinli örgütlerle bu çatışmaları engellemeye de çalıştık. Ateşkes için elimizden geleni halen yapıyoruz.
Filistindeki iç çatışmalar Mekkede Suudi Arabistanın arabuluculuğunda imzalanan ulusal birlik hükümeti anlaşmasına rağmen devam etti. Hatta bu çatışmalar hükümetin içinde de çatlakların oluşmasına neden oldu. Bu gelişmelerin ışığında Filistinde bir liderlik sorunu olduğundan bahsedebilir miyiz?
Kuşkusuz. Liderlik sorunu, bugün Filistindeki en büyük sorundur. Merkezi bir yönetim, bir kurum olmaması birliğin de olmamasına neden olmaktadır.
Öncesinde bu birliği Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) yerine getiriyordu. FKÖ, Filistindeki tek karar mekanizmasıydı. Ancak FKÖ ve kurumları geri plana itildi ve örgüt zamanla atıl bir hal aldı. Bu, Filistinde bugün belirsizliğe neden oluyor. Biz bu sorunların aşılması ve birliğin yeniden sağlanması için FKÖnün yeniden yapılandırılması gerektiğine inanıyoruz. Ancak FKÖ, demokratik temeller üzerinden yeniden kurulmalıdır. Filistin halkı, kendi temsilcilerini seçerek, Filistin Meclisini oluşturmalı ve bu meclis, bütün Filistinlilerin meclisi olmalıdır. Bugünkü meclis, sadece 3.5 milyon Filistinliyi temsil etmektedir. Fakat olması gereken bu kurumun 10 milyon Filistinliyi temsil etmesidir.
Diğer yandan biz, Mekke Anlaşmasıyla Hamasın siyasi anlamda geri adım attığı tespitini yaptık. Bu anlaşmaya göre Hamas, İsrail ile imzalanan tüm anlaşmaları kabul etti ve bir anlamda bu devletin varlığını tanımış oldu.
Peki FHKC ne öneriyor? Siz hükümet içerisinde de yer almadınız...
Kahirede Mısır ile Filistinli yetkililerin katılımıyla görüşmeler yapılıyor ve bu görüşmeler Filistindeki iç çatışmanın sona erdirilmesini ve gerçek bir ateşkes ilan edilmesini amaçlıyor. Bu toplantılarda biz, en önemli noktanın FKÖnün yeniden yapılandırılması olduğunu belirtmeye devam ediyoruz. Görüşmeler, Filistindeki bütün örgütlerin katılımıyla ay boyunca sürecek.
Öte yandan biz o günlerde dahi Mekke Anlaşmasının, Filistin için çözüm olamayacağını belirttik, bu anlaşmaya rağmen iç çatışmaların süreceğini ifade ederek, karşı durduk. Bizden bu anlaşmaya bağlı olarak birlik hükümetinde yer almamızı istediler ancak biz siyasi nedenlerle katılmadık.
FHKC olarak biz, direnişin sürekliliğine inanıyoruz ve direniş olmaksızın bağımsızlığın kazanılamayacağını biliyoruz. Siyonist güçler, Filistine yönelik saldırılarını, katliamlarını ve yıkımlarını her yeni gün sürdürüyor. Filistin direniş örgütlerinin, bu duruma seyirci kalması mümkün değildir ve emperyalist güçlerin, bizi terör ile suçlaması bize geri adım attırmamalıdır. Çünkü biz özgürlük savaşçılarıyız!..
Eylemlerimizin bu şekilde anılmasına karşı biz teslimiyetimizi ilan etmeyeceğiz ve ne İsraile ne de saldırılarına teslim olmayacağız. Bugün Filistindeki İsrail işgalinin üstünden tam 60 yıl geçti. 60 yılın zorluklarıyla Filistin halkı, vatanının özgürlüğüne kavuşması için bugüne kadar bulunduğu fedakarlıkların kat ve kat fazlasını bulunmaya hazır.
Bölgedeki son gelişmeler, Suudi Arabistana bölgede daha aktif bir rol kazandırılmak istendiği yönünde. Filistinden, İrana ve Iraka kadar birçok konuda Suudiler girişimlerde bulunuyor. Sizce bu durumun arkasındaki ne yatıyor?
Bildiğiniz gibi bir süre öncesine kadar Ortadoğudaki en büyük oyuncu Nasr yönetimindeki Mısırdı. Fakat ne zaman ki Enver Sedat İsraili ziyaret etti ve masaya oturdu; Kahire geri planda kaldı. Daha sonra Mısır yeniden bu rolüne geri dönmek istese de, bunu tek başına yapamazdı ve kozları; Suudi Arabistan ve Suriye ile birlikte paylaşmak zorunda kaldı. Ancak Mısır kendi iç meselelerine yoğunlaşıp, Sudan Sorununda da ABD açısından başarısız olunca; ABD, Suudilere verdiği desteği artırdı.
Fakat bugün Suudilerin bölgedeki girişimleri de başarısız olacak. Çünkü ABD, ne Filistin ne Lübnan ne de Irakta gerçek bir çözüm istiyor. Sonuçta da bu ülkelerin aldıkları rol gerçek dışı roller haline geliyor. Mesela Suudiler kendi arabuluculuklarında yapılan Mekke Anlaşmasını bile çok fazla önemsemedi.
Siz, Iraktaki gelişmeleri de yakından takip eden birisiniz. ABDnin Iraktaki durumunu nasıl görüyorsunuz?
Bugün ABD yönetimi, gücünün büyük bir bölümünü Iraka ayırmış durumda. Çünkü Iraktaki savaşı kaybetmeye yakın olduklarını biliyorlar. Ve bu yenilgi, Vietnam yenilgisinin yanında mütevazı kalacak. Ve yakın bir zamanda ABD yenilginin tadına bakacak. Bu yenilgi, ABDnin Ortadoğuya yönelik GOP gibi planlarının da yenilgisi anlamına geliyor.
Bugün Filistin Davasına verilen uluslararası destek ABD ve İsrail eliyle baltalanmaya çalışılıyor ve hatta başarılı da olunuyor. Bu duruma karşı neler yapılmalı?
Şu bir gerçek ki ABD ve İsrail, Filistin Davasına desteği engellemeye çalışıyor. Ve ABD, bölgede öyle sorunlar yaratıyor ki, Filistin meselesi geri planda kalıyor. Batı medyasında da Filistinlerin durumuyla ilgili haberler giderek azalıyor ve hatta Arap basınına da Filistin Davasına yer vermemeleri için baskı uygulanıyor. Böylece İsrailin istediği gibi rahat davranmasına olanak sağlanıyor.
Ancak halkımız, bölgedeki tüm halkların desteğini bekliyor. Biz, İsrail siyonizminin ve Amerikan emperyalizminin sadece bize yönelik bir tehdit olmadığını, tüm Ortadoğu halklarına yönelik olduğunu her fırsatta belirtiyoruz. Ve bölgede başta komünistler ile devrimciler olmak üzere halkların tamamının Filistin Davasına desteğini yükseltmesini bekliyoruz.
Kaldı ki, bütün dünya bizim haklı bir davamız olduğunu kabul etmişti. Ayrıca dünya biliyor ki, BM Güvenlik Konseyinin İsraile yönelik yüzlerce kararı kağıt üstünde kaldı. ABD ve İsrail, Ortadoğuda çözüm istemiyor. Filistin meselesinde de gerçek bir çözüm arzu edilmiyor. Suriyeye Golan Tepelerinin iadesi ya da Lübnana Şeba Çiftliklerinin geri verilmesi söz konusu bile değil. Gazzeye bombalar yağmaya, Filistin ekonomisi yerle bir edilmeye devam ederken, İsraile karşı uluslararası arenada herhangi bir kınama olduğu zaman ABD, İsraile kalkan oluyor...
Sonuçta bizim sorunumuz İsrail ile olduğu kadar ABDyle de. Tüm zorluk ve baskıya rağmen bizim tek kurtuluşumuz direnmek ve savaşmaktır. (İstanbul/EVRENSEL)
Fetih El İslam, Filistin çıkarına bir örgüt değildir
Bugün Lübnandaki Nahr El Bared Mülteci Kampında, El Fetih El İslam adlı bir örgüt, Lübnan ordusu ile çarpışıyor. Fakat bir sene öncesine kadar adı bile bilinmeyen bu örgüt hakkında birçok iddia var ve örgütün ilişkileri belirsizliğini koruyor. İlk olarak bize Fetih El İslam ve ilişkileri hakkında bilgi verebilir misiniz?
Lübnandaki Fetih El İslam, Filistinli bir örgüt değildir ve kesinlikle Filistinlilerin çıkarı için mücadele etmemektedir.
Örgüt militanları ile yöneticileri, Nahr El Barede bir Filistin örgütü adı altında yerleşti. Ama bütün Filistinli örgütler ile Filistinliler, bu örgütün Filistinli bir örgüt olmadığına oybirliği ile karar verdi. Zira örgütün kadroları genelde Suudi, Yemenli, Iraklı ya da Lübnanlıdır. El Kaideye yakın bir örgüttür ve radikal İslamcıdır.
O halde Filistin Davasına hizmet etmiyorsa, neye ve/veya kime hizmet ediyor Fetih El İslam?
Fetih El İslamın tek meselesi, İsraile karşı savaşmak değil, Lübnanda bir iç çatışmayı zorlamaktır. Ve en önemli görevi de Hariri ailesine ve ABD destekli Beyrut hükümetine yardımcı olmaktır. Ayrıca Hizbullah ile karşı karşıya gelerek bu örgütle çatışmaya girmenin yollarını aramaktadır. Ancak Lübnan hükümeti ile ABDnin desteği geri tepti ve çatışmalar patlak verdi.
Örgütün amacı, Lübnandaki Filistin mültecilerinin durumunun sorgulanmasına, Filistinlilerin geri dönüş hakkının ortadan kaldırılmasına ve hatta mültecilerin Lübnanın dışına çıkarılmasına dayanak sağlamaktır.
Ayrıca Filistinliler ile Hizbullahı silahsızlandırmak için bir yaratılacak ortamın fitilini ateşlemeye çalışmaktadır.
Biraz önce bahsettiğim gibi ABD, bugün her ülkede bir iç çatışma istiyor. Yaşananlar da bundan bağımsız değil.
Cihan Çelik