13 Haziran 2007 00:00
Ben dememiş miydim?
Bayılıyorum şu Ben dememiş miydim sözüne. Söyledikleri gerçekleşen herkesin dediği gibi, ben de aynı sözleri söylüyordum.Örneğin, daha Mecliste Cumhurbaşkanlığı Turları başlamadan çok önce...
Bayılıyorum şu Ben dememiş miydim sözüne. Söyledikleri gerçekleşen herkesin dediği gibi, ben de aynı sözleri söylüyordum.
Örneğin, daha Mecliste Cumhurbaşkanlığı Turları başlamadan çok önce, Seçim 23 Temmuzda demiştim. Çıktı söylediğim Ya da Ahmet Necdet Sezerden sonraki cumhurbaşkanı, Süleyman Demirel olacak. O olmazsa Fetullah Güleni göreceğiz Çankayada Şimdi Süleyman Amcam yavaş yavaş ısınma turlarına başladı. Sanırım silindir şapkasının tozlarını alıyordur Güniz Sokakta, gizliden gizliye. O olmazsa ve seçimi AKP kazanırsa, bir af çıkartılır, Fetullah Gülen getirtilir ve aday olarak sunulur İkisi de ABD için kaymaklı kadayıf. Yetiştirdiği EEF bursiyeri Süleyman Demirel ya da yıllarca baktığı, beslediği Fetullah Gülen...
Üç vakte kadar; 3 ay mı desem, 3 yıl mı desem adım gibi biliyorum, camiler de özelleştirilecek. Zaten küçük küçük denemeler başladıydı; altlarına dükkan, tepelerine baz istasyonu kurulmalar gibi ya da yanlışlıkla satılmalar gibi Bizim 4 patronumuzdan adı AB olanı da yeri ve zamanı gelince, Şu sizin Diyanet İşlerini de Almanların Kiliseler Birliği gibi yapın diye emredecek. Bizimkilerin eli mahkum, borç aldıkları için emir de alacaklar. Üstüne üstlük elde de satılacak bir mal kalmayınca... Yalnız bu arada unutmadan söyleyeyim, hiç kimse üzerinde durmuyor ama sırada Topkapı Sarayı ile Dolmabahçe Sarayı da var. Dubai Şeyhine, Kuveyt Emirine ya da Suudi Kralına satılabilir, paket olarak. Alan da kışları Topkapı Sarayında, yazları Dolmabahçe Sarayında gül gibi yaşamını sürdürür. Bu kadarı da olmaz demeyin; bal gibi olur, çünkü burası Türkiye...
Acaba Almanlar, Haliçi ne zaman isteyecekler, 1950lerdeki koşullarla?
İşte bunun üzerine bir şey diyemem...
Neyse Son Ben dememiş miydimim, kadim dostum Masis Kürkçügilin 1 Mayıs 2007de Taksimde, Maskeli Polisten yediği tokat üzerineydi... Masise Maskeli Polis tokadı başlıklı yazımın (Evrensel gazetesi, 9.5.2007) son bölümünde şöyle diyordum: Şimdi de Maskeli Polisin tokatlamasıyla ilgili olayda... AKPlilerin Valisi M. Güler, Bu davranış asla doğru değildir deyip soruşturma başlatacaklarını söylemiş. Sanırım şöyle bir sonuç çıkacak: Polis maskeli olduğu için tanınamamıştır... O polis de Evet, lokantada eşiyle birlikte yemek yiyen kişiyi ben tokatladım diyecek kadar yürekli olmadığından, bu iş kapanmıştır...
Ve 1.6.2007de gazetelerde şöyle bir haber çıktı: Ancak 1 Mayıs günü İstanbulda görev yapan polislerden tokat atan ortaya çıkmadı. Çevik Kuvvet amirleri de 56 ilden 3 bin 500 polisin İstanbula geldiğini belirterek tokat atan polisin kimliğini açıklayamadı. Kamera çekimlerinden de polisin kimliği tespit edilemedi. Bu nedenle müfettişlerin hazırladıkları raporlarda, tokatçı polis ya da herhangi bir Çevik Kuvvet amiri hakkında ceza talep edilemedi... (Milliyet gazetesi.)
Bizim güvenlik güçleri bazı konularda çok başarılıdır. Örneğin işçi ya da gençlik mitinglerinde. O sırada tutukevinde olanların bile eyleme katıldığını belirtmişlerdir raporlarında. Hatta anımsarım; yıllarca önce, sorgu sırasını bekleyen bir gencin, oturduğu iskemleden düşerek öldüğünü bile söylemişlerdir... Ama bazı konularda da çok yeteneksizdirler. Örneğin 2006 yılında İstanbulda 83 bin hırsızlık olayı olmuş, bunların sadece 2 bin 500ünü yakalayabilmişler...
Şimdi fotoğrafa bir kez daha alıcı gözle bakıyorum da tokatçının ortaya çıkmamasına hak veriyorum. Adam göbekli, kafa yapısından da yaşlı olduğu anlaşılıyor. Emekliliğini falan düşünüp korkmuştur ortaya çıkmaktan. Oysa çıkıp Ben o yurttaşı dövmedim, yanağını okşadım o kadar. Dövmeye kalksaydım göçürtürdüm onu diyebilirdi. Şimdiki gizlenmesinden daha yiğitçe bir davranış olurdu, söylediklerini kimse yemese de...
Neyse Sevgili Masis; ben demiştim Bu iş kapanır diye. Kapandı
Bülent Habora