13 Haziran 2007 00:00

GERÇEK

Partilerin seçimlere hangi adaylarla katılacağının ilan edilmesinden sonra, işçi ve kamu emekçileri sendika konfederasyonlarının başkanları, “listeleri” değerlendirmişler.

Paylaş

Partilerin seçimlere hangi adaylarla katılacağının ilan edilmesinden sonra, işçi ve kamu emekçileri sendika konfederasyonlarının başkanları, “listeleri” değerlendirmişler. Türk-İş’in Hak-İş’in, DİSK’in KESK’in, Kamu Sen’in, Memur-Sen’in ve BASK’ın genel başkanları, hiçbir zaman ve hiçbir konuda varamadıkları kadar ortak bir görüşe varmışlar: “Siyasi partiler adaylarını belirlerken toplumsal kesimleri gözetmiyor. Listelere popüler kişiler ve işveren temsilcileri alınmış. Listelere alınan birkaç sendikacı aday ise seçilecek sıralara bile konmamışlar!”
Vah vah! “Günaydın ve geçmiş olsun” demek gerek herhalde.
Böyle tüm konfederasyon başkanlarının aynı gün basın karşısına geçmesi bile gösteriyor ki konfederasyonların sayın başkanlarının siyaset tarzları, sermaye partilerinin bir şey yapması; onlar bir şey yaptıktan sonra da beylerin “bu iyidir şu da kötü” gibi fikirlerini ifade ederek üyelerini aydınlatmalarıdır! Sanki sayın başkanlar, sendika mücadelesinin yetkili kişileri değil de birer eski geleneğe bağlı akademisyen, “seyredalıcılık” akımının izleyicisi birer “filozof”turlar!
Oysa sendikal mücadeleye, önderliğe soyunanlar; olayları izleyen gözlemciler, gazeteciler ya da akademisyenlerden farklı olmak; sınıf mücadelesinin başında bulunanlar olarak, olaylara önceden müdahale etmek ve gidişatı, temsilcisi oldukları sınıfın istek ve ihtiyaçlarına uygun hale getirmek üzere ellerindeki gücü devreye sokmak zorundadırlar. Eğer birazcık bile sınıfın, sendikal mücadelenin sorumluluğunu duyuyorlarsa, bunu yapmak durumundadırlar. Çünkü ellerinde önemli bir güç vardır ve bu güçle gidişatı etkileyebilirler.
Hele seçimler gibi çok önceden belli ve yarım yüzyılı aşkın bir seçim deneyiminin olduğu göz önüne alındığında; sendikalar da işçi ve sendikacı adayların Meclis’e girmesini istiyorlarsa(*), yapmaları gereken; partileri baskı altına alacak bir mücadele çizgisinden hareket etmek, işçi ve kamu emekçilerini talepleriyle mücadeleye çekmek, ellerindeki büyük gücü harekete geçirmekti. Eğer bu olsaydı; partiler, emekçileri bugünkünden daha çok sevmeyeceklerdi ama listelerine bir hayli işçi ve sendikacı aday almak zorunda kalacaklardı. Üstelik bunların seçilecek sıralarda olmasına da özel bir önem vereceklerdi.
Çünkü, sermaye partilerinin emekçilere karşı tutumu; örneğin sendikacıları ya da işçileri listelerine almaktaki amaçları, işçi ve emekçi yığınlarına; “Bakın sizin adaylarınızı da Meclis’e seçtirdik. Onlar sizin çıkarlarınızı savunacak. Meclis sizin de Meclis’iniz. Ona itaat edin!” diyerek onları zapturapt altında tutabilmektir.
Ancak öyle anlaşılmaktadır ki bugün sermaye partileri, bu göz boyamaya, dünkü kadar bile ihtiyaç duymamaktadırlar. Çünkü sendikacılar da emekçiler de yeterince uysaldır ve Meclis’e girmeseler bile işçileri zapturapt altında tutmak için üstlerine düşeni yapmaktadırlar. Partilerin tutumundan anlaşılması gereken budur. Yoksa dün emekçileri severken bugün sevmez duruma gelmemişlerdir. Peki bugünkü durumun asıl sorumlusu kimdir?
Şunu açıkça kabul etmeliyiz ki sendikaların, sendikacıların böylesi acınacak duruma itilmesinin baş sorumlusu, bizzat basının karşısına çıkıp da “Bu partiler sendikacıları listelere almadılar, bizi niye önemsemiyorlar” diye ağlayan sendikacılardır. Bu yüzden de bu konuda, sendikacılar başta olmak üzere kimse suçu sermaye partilerinde aramasın. Onlar zaten sermayenin partileri. Eğer bir suçlu varsa -ki vardır- ve bu suçun en çoğu, sendikacıların kendilerine aittir. Ortaya çıkan sonuç ise sermaye ile uzlaşmada vardıkları aşamanın seçimlere yansımış halidir.
Siz sermayeye hizmette kusur etmemeye devam ederseniz, adamlar sizi neden milletvekili yapsın ki? Hiçbir sermayedar, “oltadaki balığa yem verecek kadar aptal değil”dir.

(*) Burada sermaye partilerinden sendikacıların ve işçilerin aday olmasının sınıfın mücadelesine bir şey katmayacağını, asıl olması gerekenin; bunların, kendi partilerinin, kendi sınıflarının adayı olarak seçime katılmaları olduğu gerçeğini tartışma dışında bırakıyoruz.
İ. Sabri Durmaz
ÖNCEKİ HABER

Tuncay’ı ikna edemedik

SONRAKİ HABER

Sorumlular cezalandırılsın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...