14 Haziran 2007 00:00
HAYATIN İÇİNDEN
Türkiye yakın gelecekte bir seçime gidiyor. Ufak tefek guruplar esnafı dolaşmaya başladı ama sokaklarda, yazılı ve görsel basında seçimle ilgili en küçük bir heyecan dahi yok.
Türkiye yakın gelecekte bir seçime gidiyor. Ufak tefek guruplar esnafı dolaşmaya başladı ama sokaklarda, yazılı ve görsel basında seçimle ilgili en küçük bir heyecan dahi yok. Bunun yerine, ordunun Kuzey Iraka girme, girmeme konusu neredeyse tüm haber yorum programlarının en çok reyting alan konusu.
Ben Büyük Ortadoğu Projesi gibi sloganların gerçek olduğuna inanmayanlardanım. Bir kere ABDnin yakın ve uzak gelecekteki emperyalist ve saldırgan politikalarla beslenen varlığını sürebilmesi, daha çok savaş, daha çok kan, daha çok kargaşa denklemine dayanıyor. ABDnin devlet ve askeri yapısını elinde tutan, yönlendiren büyük sermaye guruplarının temel uğraşı alanı silah üretmek, satmak, dünya servetlerini bir şekilde ABDye aktarmak. ABD ile kıyaslanacak kadar büyük olmasa bile Avrupalı yandaşlarının da temelde ABDden farklı düşündüğü yok. Onlar sadece ara sıra düdüklü tencerenin buharının alınması gerektiğini, yoksa 1917 Ekiminde yaşanan kapitalist çöküşün tekrar başlarına gelebileceğinin korkusu içindeler.
Yakın gelecek ne yazık ki yeni bir büyük savaşa, hem de daha tahrip edici bir savaşa gebe. ABD bu savaşa çok iddialı hazırlanıyor. Kendisini doğudan ve batıdan koruyan okyanusların ötesinde toptan yok oluşu bile göze almış. Bir uzay aracını kuyruklu yıldızın kalbine gönderip ortaya çıkacak tahribatı ölçmesi aynı planı dünyanın her hangi bir noktasında, örneğin Rusyada ya da Çinde uygulamak hevesinin göstergesi. Onlar yok olursa ne kadar zarar göreceğinin hesaplarını yapıyor.
Ve geleceğini savaşların sürmesine bağlayan bu savaş makinesinin dünyanın her hangi bir bölgesinde barış, huzur, özgürlük sloganlarıyla süslenmiş bir uydurma projeyi hayata geçirmek çabası içinde olduğunu düşünmek bana biraz saflıkmış gibi geliyor. Kimin ne kadar insan kaybettiğinin, Afgan gencinin, Arap kadınının, Kürt çocuğunun hayatını kaybetmesinin zerre kadar önemi ve değeri yok. ABD ve işbirlikçileri ile vücut bulan emperyalizmin en sevmediği şey olsa olsa barış olmalı.
İşte tüm bunlar ortada iken, ülkenin orasında burasında bombaların patlaması, insanların hayatını kaybetmesi bu işten kazancı kesin belli olanların ekmeğine yağ sürüyor. Her patlayan bomba ile ülkenin biraz daha kargaşaya sürükleneceğinin ve bu kargaşa ortamından bu ülkede yaşayan hiç kimsenin en ufak bir fayda sağlamayacağı gibi, çok ciddi acılar yaşayacaklarının bilinmesine rağmen, bombalar patlamaya devam ediyor.
Bu ülkede yaşayan büyük çoğunluk barış istiyor. Şehrin sokaklarında, dağlarında, mezralarında, özgürce, korkmadan dolaşmak istiyor. Bu ortamın yaratılması, kanla beslenenlerinde sonunu getirecek.
Her yerde her şartta barışı savunacağız. Miami açıklarında teknesinde güneşlenen dürzünün, yaşadığı bu lüks hayatı doğulu gençlerin, kadınların katledilmesine borçlu olduğunu hiç unutmayacağız. Ve ortak düşman emperyalizme ve onun sopası işgalci ordulara direneceğiz.
Ya da hep birlikte yok olacağız.
Arif Nacaroğlu