14 Haziran 2007 00:00
TABLO
Seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde, yaşamımızdaki olumsuz sonuçları ve bu sonuçları yaratan nedenlerin tarif edilmesinde bir takım sorunlar yaşandığı anlaşılmaktadır.Bir bağımsız milletvekili adayının konuk olarak katıldığı ...
Seçim sürecine girdiğimiz şu günlerde, yaşamımızdaki olumsuz sonuçları ve bu sonuçları yaratan nedenlerin tarif edilmesinde bir takım sorunlar yaşandığı anlaşılmaktadır.Bir bağımsız milletvekili adayının konuk olarak katıldığı televizyon programında seçim üzerine yaptığı sohbette, bir dinleyicinin telefon aracılığıyla programa katılarak, Sayın adayım, IMF ve neo-liberal politikalar ifadenizden bir şey anlamıyoruz.Bunları daha açık ifade ederseniz seviniriz... türünden, samimi ve bir o kadar da yol gösterici uyarısı bu yazıyı yazmamızda teşvik edici oldu.
Bu uyarıya katılmamak mümkün değildir.Çok zaman terminolojik ifadeler içine boğularak anlatmak istediğiniz sorunu ve kaynaklandığı nedenleri kafanızda özetleyerek çeşitli sembollerle anlatmak pratik bir yol haline gelebilir.Ancak usunuzda özet haline getirdiğiniz bu düşünceyi veya bilgiyi çeşitli kısaltılmış ifadelerle kitlelerle paylaştığınızda ne anlatmak istediğiniz anlaşılmayabilir.Çünkü her emekçinin iktisadi ve sosyolojik terimleri bilmesi olası değildir.Bu nedenle bu alanda uzman olanın karşısındakinin anlayabileceği bir dil ve detayla aktarması kaçınılmazdır.Kişi ne kadar bilgi sahibi olursa olsun, bilgisi karşısındakinin anladığı kadarıyla sınırlı kalmaktadır.
Bu anlamda, yaşamımızda bir çok olumsuzluğa neden olan uygulamanın baş aktörü durumundaki kapitalist kuruluşlardan IMFnin amacı nedir, kuruluş hedefleri ve dayattığı politikalar nelerdir kısaca hatırlamaya çalışalım.
İkinci dünya savaşı sonrası bir araya gelen ve çoğu batılı gelişmiş 45 ülkeyi temsil eden liderler, ABD de New Hampshire Bretton Woodsda toplanırlar.Görevleri, ikinci dünya savaşının yıkıcı etkilerinden sonra, Batı Avrupa ekonomilerinin canlandırılması için bir yol çizmekti.IMF (International Monetary Fund- Uluslararası Para Fonu) ve Dünya Bankasını yaratan da bu toplantı oldu.Bu kuruluşlar 1940lı yılların sonunda Washingtonda faaliyetlerine başlar.Üye sayısı 183 olan IMF, işleyiş olarak bir tür anonim şirket statüsündedir.Kuruluş ve işleyişi bu esaslar üzerinde yürümektedir.Her ne kadar 183 ülke üye ise de büyük sermaye payına sahip olan ülkeler söz sahibidir.En büyük paya sahip ülke ABD olurken, Almanya, Japonya, İngiltere ve Fransa da büyük paya sahip diğer ülkelerdir.1945 yılında kurulan ve 1 Mart 1947 yılında finansal operasyonlara başlayan IMFnin, kuruluş aşamasında belirlediği altı temel amaç ise şunlardır:
1.) Uluslar arası parasal işbirliğinin teşvik edilmesi, 2.) Uluslar arası ticaretin genişletilmesi, 3.) Doviz kurlarında istikrarın teşvik edilmesi ve üyelerin rekabetçi devalüasyonlara başvurmalarına engel olunması, 4.) Üye ülkeler arasında çok taraflı bir ödemeler sisteminin oluşturulması, 5.) Dış ödeme güçlüğü ile karşılaşan üye ülkelere gerekli yardımda bulunulması ,6.) Üye ülkelerin açıklarının azaltılmasına yardımcı olunması
Sıralanan bu amaçlar ile kuşkusuz, yoksul ülkeler derin bir borç batağına çekilerek dünyadaki ekonomik bağımlılığı pekiştirmek istenmiştir.Bunun en canlı örneği ülkemizdir.Sıralanan bu amaçların bir program dahilinde kapsama alına 89 ülkede uygulanan IMF reçeteleri başarısızlıkla sonuçlanmış, uygulanma öncesi dengeler bile alt üst olmuştur.
IMF talimatlarını uygulayan ülkeler büyük ekonomik krizler yaşarken, neden hala bu talimatlara uymakta ve ekonomik gelişimlerini bu yönde planlamaktadırlar? Bunun nedeni dünyada artık ödenemeyecek hale gelmiş bir borç zincirinin oluşmasıdır. Kısacası artık ülkeler IMFye bağımlı hale gelmişlerdir. 1947den 1989 yılına kadar geçen sürede altı ülke IMFden 30 yıl, 24 ülke 20-29 yıl arası ve 47 ülke 10-19 yıl arası bir süre yardım talebinde bulunmuşlardır. Bu borçlar, bir ülkenin kalkınması ve ödemeler dengesini düzeltmek için değil, o ülkenin kaynaklarını yağmalamak amacıyla verilmektedir.
Yapılan bir araştırmada IMF politikalarını uygulayan 89 az gelişmiş ülkenin 1965den 1995e kadarki ekonomik büyümesi incelenmiş ve ilginç sonuçlar ortaya çıkmıştır. Bu ülkelerden 48i borç aldığı yıla göre kişi başına düşen zenginlik açısından bir ilerleme kaydetmemiş, bu ülkelerden 32si daha çok fakirleşmiş, bu ülkelerden 14ünün ekonomisi ise borç aldığı yıla oranla en az yüzde 15 oranında küçülmüştür. Bu sonuçları ülkemiz üzerinde de görmek mümkündür.Borç batağına çekilen Türkiyeye gözden geçirme programları Stand-by anlaşmaları adı altında dayatılan programlar sonucu içi boşaltılmış hale getirilmiştir.Gelinen aşamada bu programları uygulamada zirveye çıkan AKP Hükümeti, kendisinden önceki bir önceki bütün sermaye hükümetlerini bile geride bırakmıştır.Kuşkusuz bu ağır ve yıkıcı sonuçların oluşmasında IMFnin dayattığı programlar neden olmuştur. Ancak IMFyi hedef haline gtirip, bu programları uygulayan işbirlikçi tekelci sermaye hükümetlerini masum kılma yanlışlığına düşmemek gerekir.
Özalla başlayan bu yıkıcı süreç özellikle 1990lı yıllarda hız kazanmış 2000li yıllarda doruğa çıkmıştır.İstikrar programı olarak dayatılan IMF programları ile sömürülen bir çok yoksul ülkede olduğu gibi ülkemizde de IMF şu anlama gelmektedir.
1.) Mezarda emeklilik olarak ifade edilen emeklilik yaşının yükseltilmesi, 2.) Çiftçilerden devlet desteğinin çekilmesinin yanı sıra, pancara, tütüne kota getirilmesi ile tarımın çökertilmesi,
3.) SSK ve Kamu hastanelerinin ticari işletme haline dönüştürülmesi, 4.)Önemli ve stratejik öneme sahip, Tüpraş,Telekom, Petrol Ofisi,Tekel gibi önemli kuruluşların yağmalanması
5.)Kamu bankalarının özelleştirilmesi , 6.) Emekçilerin açlık sınırında ücretlerle çalışmaya zorlanması, 7.)Köleci çalışma koşullarını yaratan İş Kanununun çıkarılması ve özelleştirme ile yaratılan işsizlik ve sendikasızlaştırmanın hız kazanması , 8.)Emekçilerin sırtından alınan dolaylı vergilerin arttırılmasının yanı sıra emekçilerin ücretlerindeki vergileme oranları sabit tutulurken, patronların gelirlerindeki vergileme oranlarını düşürerek adaletin ortadan kaldırılması , 9.)Yoksulluğu yaratan borçlanmanın sürekli artması ve üretmek yerine dışardan alıma (ithalata) yönelen ülkemizin dış ticaret açığında rekor kırması gibi yıkıcı sonuçlar IMF programının istikrasızlığa neden olan sonuçlarıdır.
Kısaca çiftçinin tarlasından ürün alamaması, emekçinin açlık sınırında ücretlerle çalışması, üretimin terk edilmesi ile istihdam ve yatırımın gerçekleşmemesi sonucu milyonlarca işsizin oluşması gibi yaşamımızda yaşadığımız bir çok olumsuz sonuçların sorumlusu uluslar arası sermayenin en önemli finans kuruluşu olan IMF ve işbirlikçileridir.
Hasan Hüseyin Kırmızıtoprak