15 Haziran 2007 00:00

halime annenin kedi mamaları

Bizim sokaktaki kediler accayip semirdi son günlerde, gözlerine fer, yüzlerine kan geldi hayvanların. Bir de yüzsüzleştiler, sırnaşıklaştılar ki, sormayın. “Pist!” diyorsun, “Sana pist ulan!” dercesine bakıyorlar insanın...

Paylaş

Bizim sokaktaki kediler accayip semirdi son günlerde, gözlerine fer, yüzlerine kan geldi hayvanların. Bir de yüzsüzleştiler, sırnaşıklaştılar ki, sormayın. “Pist!” diyorsun, “Sana pist ulan!” dercesine bakıyorlar insanın suratına arsız arsız. Dilimizi bilseler şöyle konuşacaklar herhalde: “Arkadaşım, bi sessiz olun, bi efendi olun! Ne gürültücü yaratıklarsınız yahu. Bakın, biz dinginlik seviyoruz doğamız gereği. Huzur verin biraz be huzur!”
Sermet Çağan’ın “Ayak Bacak Fabrikası” oyununun bir yerinde “Çöp medeniyettir” deniyor.
Bir memleketin çöp bidonları ne kadar doluysa, o memleketin o denli gelişmiş olduğu söyleniyor. Bizim sokakta, çöpler dolu olmasına dolu da, hep çerle, çöple... Bakıyorum da çöp atarken, hiç dişe dokunacak bir şey yok. Ne bileyim, şöyle eti sıyrılmamış pirzola kemiklerinden yahut kelleleri boncuk boncuk balık kılçıklarından falan eser yok. Hoş, olsa bile, bu eşşoleşşeğin çocukları artık tenezzül ederler mi o çöplere, bilmem. Neden mi? Halime anne yüzünden.
Halime annenin kedilerle ne ilgisi var demeyin! Kadın sokak kedilerini kedi mamasıyla besliyor. Hani şu renk renk, kraker gibi kedi mamaları var ya, onlarla...
Halime annenin, Ayşen Gruda’nın gençlik filmlerindeki gibi, ağzı iki parmak açık, şapşal bir bakışı; Adile Naşit gibi “keh keh keh” diye gevrek bir gülüşü var. Fakat sinirlendiği vakit Aliye Rona’ya taş çıkartır hani. İlkin ben sordum. “Halime anne, sokak kedilerine niçin kedi maması veriyorsun?” dedim. “N’apayım evladım, kendim mi yiyeyim?” dedi. Ardından da “keh keh keh” diye gülmeyi de ihmal etmedi. Ben dondum kaldım. O, pencereyi kapatıp içeri girdi. Sonra Kerime abla sormuş “Şunlara ne diye kedi maması veriyon be Halime anne? Pazar yapçak paran yok, durduk yerde büssürü masraf çıkarıyon kendine!” diye. “N’apayım, turşusunu mu kurayım Kerime!” diye cevaplamış bu kez.
Biz mahallecek, aylarca çözemedik bu kedi mamalarının sırrını. Kediler halinden memnun, Halime anneyse ser verip sır vermiyor, üstüne üstlük de adeta dalga geçiyordu bizimle.
Bir zaman sonra, nihayet işin aslını öğrendik. Halime annenin büyük oğlu Halil, Kartal’da bir kedi maması fabrikasında çalışıyormuş. Halil ve arkadaşları fabrikada sendikal direniş başlatmışlar. Patron ele başlarını kovmuş. Tabii Halil de ele başları arasında. Halil mahkemeye başvurmuş, patrona dava açmış, tazminat istemiş. Patron da tazminat olarak Halil’e 3 milyar değerinde kedi maması vermeyi teklif etmiş. Halil kabul etmemiş fakat mahkeme kararı onamış. Halil de ne yapsın onca kedi mamasını, satabildiğini satmış, kalanını da eşe, dosta akrabaya dağıtmış. İşte Halime annenin kedi mamalarının sırrı buymuş.
M. Öner
ÖNCEKİ HABER

ne iş olsa yaparım abi...

SONRAKİ HABER

Bir demir parçası yüzünden...!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...