16 Haziran 2007 00:00
sağlık olsun / gürültüyle sağaltım
Türlü ve çeşitli de olsa hemşirelerin gürültüsü, genel gürültünün büyükçe bir parçasını oluşturuyordu, ama yine de bir parçasıydı. Evet önemli bir parçası, bu yadsınamaz.
Türlü ve çeşitli de olsa hemşirelerin gürültüsü, genel gürültünün büyükçe bir parçasını oluşturuyordu, ama yine de bir parçasıydı. Evet önemli bir parçası, bu yadsınamaz. Gürültünün küçük sayılabilecek bir parçasını da, sayrıevindeki diğer görevliler yaratıyordu. Örneğin yemek dağıtan görevli, günde üç öğün Yemmeeekk! diye öyle bir çığlık atıyordu ki ortaya, sayrı korkudan yemeden içmeden kesilebilirdi. Kalın, sert ve buyurgan bir tonla bağırıyordu ve Gelin ve yemeğinizi alın der gibiydi. Ve sanki adam bir sayrıevinde yemek dağıtmıyordu da 19 Mayıs Stadyumunda ciğer ekmek satıyordu. Bu çığlık, birkaç kez bölümün orta yerine atılmasının dışında birer kez de her odanın ve koğuşun içine bırakılıyordu.
Günde üç öğün, aşağı yukarı ayna saatte atılan bu çığlıktan başka sayısı ve zamanı pek belli olmayan bir başka çığlık daha vardı. O da bölümün çaycısından çıkıyordu: Çaaayyyı! Tiz bir sesle a ve y harflerinin altını çizmek için olanca becerisiyle uzatarak bağıran adam, sözcüğün sonuna geldiğinde hızını alamıyor ve ancak bir ı harfi ekleyerek durabiliyordu. Bu bağırtı, elinde askısıyla çarşı esnafına çay dağıtan kahveci çırağını çağrıştırsa da görünen adam elinin altında arabası olan, sıcak suyu, sıcak, soğuk her türlü içeceği, ayrıca türlü çeşitli yiyecekleri de olan çağdaş bir çaycıydı.
Gün içinde belirli aralıklarla ve aşağı yukarı belirli saatlerde duyulan yemmeek ve çaaayyı seslerine dayanmak kolaydı da, uzun süreli ve çok az aralıklı gürültülere katlanabilmek çok zordu. Bir üst katta, sabahın erken saatlerinde başlayıp akşamın geç saatlerine dek süren bakım ve onarım çalışmalarının gürültüsüne örneğin... Ne var ki sayrıların kırık ve çıkıkları üzerinde yapılan çalışmalardan kaynaklanmıyordu sözü edilen gürültü. Sayrıevinin içsel yapısında oluşmuş kırık ve çıkıklar üzerinde yapılan yenileme çalışmalarıydı. Ve bu çalışmalar sırasında kullanılan balyoz ve matkaplardan çıkan gürültülerdi. Bir sayrıevinde gürültü olmasının; hem de türlü çeşitli gürültü olmasının bir anlamı, bir amacı olmalıydı. Belki de gürültüyle sayrılıkları unutturuluyordu sayrılara. Onlar da bu gürültüde kendilerinin duyurabilmek için bağırarak konuşuyorlar, gürültüye bir gürültü de kendileri katıyorlardı. Yani, gürültü yapan çoktu da, bir Hişşşttt!... diyen yoktu.
Üstün Yıldırım