16 Haziran 2007 00:00

Bağımsız adaylar konuşuyor 9

Kocaeli Bağımsız Milletvekili Adayı Mustafa Avcı ile seçim sürecini ve Kocaeli’nde nasıl bir çalışma yürüteceklerini konuştuk

Paylaş

Emek, barış, demokrasi güçlerinin ortak adayı, Kocaeli bağımsız milletvekili adayı, KESK eski Genel Sekreteri Mustafa Avcı; 22 Temmuz’da yapılacak genel seçimlere bağımsız adaylarla girerek emekçi halkın iradesini Meclis’e taşımayı hedeflediklerini dile getirdi. Seçim süreci boyunca emek, barış, demokrasi güçleri ile güçlü bir propaganda çalışması yürüteceklerini belirten Mustafa Avcı ile seçim sürecini ve Kocaeli’nde nasıl bir çalışma yürüteceklerini konuştuk.
Bin Umut Kocaeli bağımsız milletvekili adayısınız? Neden Bin Umut ve neden bağımsız milletvekili adayısınız?
Yıllardan beri özellikle siyasal program, yani parti kimliği ile seçime giriliyordu. Dolayısıyla Türkiye’deki antidemokratik seçim sistemi ve baraj sistemi, sistemin dönemsel olarak baskılarından kaynaklı tabanımızın iradesini bir türlü Meclis’e yansıtma olanağı bulamadık. Aslında o süreçlerde güçlü ittifaklar da yapıldı. Geçmişteki ittifaklara ilişkin eleştirel yaklaşılabilir ama o ittifak anlayışı bir şeyler ekti, bir kültüre dönüştü. Emek, barış, demokrasi ve özgürlük bloku adı altında bir hukuk oluştu. Dolayısıyla biz bu hukuk üzerinden, bu bloklaşma üzerinden sürekli denedik. Dolayısıyla kitle tabanımızın iradesini Meclis’e yansıtırız dedik, çok çaba sarf ettik. Maalesef başarılı olamadık.
Bir de bu seçim sürecine girmeden önce hatta Demokratik Toplu Partisi partileşmeden önce daha hareket halindeyken halk irademiz Meclis’e yansısın talebinde bulunuyordu. Oturduk, tartıştık ve bağımsız adaylarla bu süreci götürme kararı aldık. Kürt sorunu artık Kürtlerin sorunu olmaktan çıkmış. Dolayısıyla Türkiye’nin sorunu, hatta dünyanın sorunu. Sadece Kürtlerle çözülebilecek bir sorun olmaktan çıktığı için Kürtlerin öz örgütlülüklerine dayalı bir çözüm anlayışı da doğal olarak aşılmış durumda idi. O yüzden sorunun çözümünü de Kürtleri aşan bir zeminde aradık. Dolayısıyla Ankara Barış Konferansı’nın hukukunu bir platform şeklinde oraya taşıyabilir miyiz dedik. Emek Barış Demokrasi Bloku’nun hukuku, Ankara Barış Konferansı’nın hukuku işletilecekti. Şimdi bu anlayışla biz dedik ki arkadaşlarımızla da görüşelim. İttifak güçleri ile ortak bir paylaşma süreci yaşansın ve bağımsız adaylarla seçime girilsin. Görüşmeler sürdürüldü. Yeterli oldu mu olmadı mı o ayrı bir tartışma ama şu söylenebilir belli ölçüde bir başarı var. Sonuç itibariyle biz bağımsız adaylarla bu süreci yaşarken hedeflediğimiz iki nokta var. Bir özellikle antidemokratik baraj sistemine sarılmış onu bir zırh olarak gören siyasal anlayışlara biz aşarız mesajını vereceğiz. İkincisi bu halkın iradesini, inisiyatifini Meclis’e taşımayı hedefledik.

Genel seçimlere giderken önünüzde nasıl bir Türkiye tablosu var? Nasıl bir seçim süreci yaşanacak?
Şimdi biz bu seçim sürecini sadece halkın iradesini, Meclis’e taşımayı esas alan bir yerden yürütmeyeceğiz. Biz yürüteceğimiz seçim çalışması ile Türkiye’yi topluma tanıtacağız. Güçlü bir propaganda süreci yaşamayı düşünüyoruz. Belki zaman dardır ama bu 40 günlük süreçte biz büyük iş başarabiliriz. Yani toplumsal kesimleri, emekçileri, ezilen halkları bekleyen tehlikeleri biz halkın nezdinde bilince çıkaracağız. Bu tehlikeleri püskürtebilmek için halkın nasıl bir örgütlü güce, nasıl bir karşı duruşa ihtiyaç duyduğunu biz halkın nezdinde bilince çıkarmayı esas alacağız bu süreçte.
Biz bağımsız adaylarla seçime girme kararı aldıktan sonra düne kadar adeta birbirlerini boğazlayanların nasıl ittifak yaptıklarını, bağımsız adayları birleşik oy pusulasına nasıl yerleştirdiklerini gördük. Cumhurbaşkanı’nın da özellikle paketin içinden o maddeyi onaylayıp yürürlüğe koyması, yargının bu temeldeki mevcudiyeti, Genelkurmay başkanının gece yarısı muhtıralarında özellikle 1. muhtırada vermek istediği ne mutlu Türküm demeyen herkes düşmandır gibi göstermesi 1. muhtırada teröre karşı toplumsal tepkiyi açığa çıkarma çağrısı ve onun hemen sonrasında başlayan linç girişimleri ve yeniden bizim parti binalarımızın taşlanması. Bu şu demektir bugüne kadar kana doymamışların oluk oluk kan akıtmayı projelendirip, pratikleştirdiği bir süreci yaşayacağız. Tek taraflı ateşkes talepleri gelişti geçen sene bu aylarda. Aydınlardan, partilerden, emek, barış, özgürlük blokundan ve bu kitlesel talep durumuna geldi. Fakat tüm çabalarımıza rağmen operasyonlar durmadı. Bir iyi niyet gösterisi olmadı. Doğal olarak kapsamlı operasyonlar ve operasyonların beraberinde getirdiği şehit cenazeleri. Dolayısıyla sınır ötesi harekatı bir yıldır kamuoyunun gündeminde sıcağı sıcağına tutan ve kamuoyunu bu temelde ajite eden hem siyasal programlar açısından başta kızılelmacılar ve AKP’nin ürkek, korkak duruşu ondan sonra da Genelkurmay’ın kendisini dayatması.
Şimdi bütün bunlar bir araya getirildiğinde bu seçim sürecinin çok kolay geçmeyeceğini, özellikle bu sorunları seçim propagandasında dile getirenlerin çok rahat bir süreç yaşamayacağını biliyoruz. Bedelleri ağır olabilir ama bu bedeller ağır da olsa ödemeyi göze almış olan arkadaşlarımızla yola çıkmışız biz buna inanıyoruz.
OHAL geri geldi. Hakkari, Şırnak, Siirt’teki arkadaşlarımızın çok rahat çalışamayacaklarını görüyoruz. Belki resmen ilan edilmemiş ama doğal olarak bu taraftaki illeri de metropollerdeki seçim çalışmamızı da etkileyecek durumları da biz gözlemliyoruz. Çünkü sokaklarda cumhuriyet mitingleriyle şovenizmin körüklendiği mitingler örgütleniyor. Şimdi böylesi bir süreçte birileri onların siyasal rantını toplamaya çalışırken doğal olarak bizler de onların bedelini ödemeye hazır olacağız. Ama biz gene de doğru bildiğimiz yoldan dönmeyeceğimizi beyan ediyoruz.

Nasıl bir Türkiye istiyorsunuz? Milletvekili seçildiğiniz takdirde Meclis’te hangi temel sorunları dile getireceksiniz?
Türkiye’nin temel sorunları var. Başta demokratikleşme sorunu. Bu noktada çözüm projeleri geliştirelim derken kesinlikle Kürt sorununu çözmek zorundasınız. Kürt sorunu çözülmeden Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkün değildir. AB kriterlerine uyup, uymama noktasında “Kürtlere yararı var mıdır, yok mudur” tartışması üzerinden hareket ediliyor. Böyle bir zihniyetle siz Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayamazsınız. Biz diyoruz ki Türkiye’nin demokratikleşmesi mümkündür. Bunun için de çözüm projelerimiz vardır. Biz Meclis’te bunun ısrarcısı olacağız. Diğer temel sorunlar nedir işte işsizlik sorunu 11 milyon işsizden söz ediliyor. Etkilediği nüfus Türkiye’nin üçte biri. Açlık, yoksulluk sınırı ortada. Bugün Kürt sorunundan kaynaklı bir çatışma yaşanıyor ülkede. Bunun ekonomiye faturası var. Biz şu ana kadar 400 milyar dolar harcamışız buraya. Kalkacaksınız IMF’ye mahkum olacaksınız. 16 milyar doları IMF’den taksitlerle almak için IMF’ye el avuç açacaksınız. Öbür taraftan da siz kalkacaksınız 400 milyar doları savaşa harcayacaksınız. Şimdi buna bağlı olarak eğitim, sağlık paralı hale geldi. Siz bu parayı istihdama, eğitime, sağlığa harcamıyorsunuz dışardan borçlanıyorsunuz ve getiriyorsunuz savaşa harcıyorsunuz. Şimdi bu noktada biz diyoruz ki bu kaynağı keseceğiz. AKP övünüyor diyor ki bizim zamanımızda yabancı sermaye ülkeye şu kadar geldi. Peki hangi sermaye geliyor üretici sermaye mi geliyor kapkaççı sermaye mi geliyor? Gördük bir gecede 40 milyar dolar, yabancı sermaye tarafından bir anda çekiliyor, bunun neyi ile övünüyorsunuz. Şimdi ne yapılabilir, borçlar ertelenir. Üretim teşvik edilir, istihdam sağlanır. Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü kaynakları bize yetiyor. Hortumcular, yolsuzluklar olmazsa.

Son olarak seçmenlerinize nasıl seslenmek istersiniz?
Siz şimdiye kadar kafanızda şekillendirdiğiniz milletvekili profilini artık değişik izleyeceksiniz. Yani yeni bir profil çizilecektir. Dolayısıyla siz bu profile tanıklık edeceksiniz diyoruz. Meclis’te bu milletvekilleri gerçek milletvekilleriniz olacaktır. Sorunlarınızı sizlerle birlikte tartışıp, projelendirip, Meclis’e taşıyacağız. Sokaktan ve sizden kopma olmayacaktır. Çünkü biz demokratik mücadele anlayışımızı terk edersek bindiğimiz dalı kesmiş oluruz, kaynağımız kurur. Sözümüz pratiğimiz olacaktır ve seçmen bunu çok yakından takip edecektir ve bunu yakından görecektir.
YARIN: Adana Bağımsız Milletvekili Adayı Nazmi Gür
Emekçilerin sorunlarını bildiğiniz noktada çözüm projeleri üretebilirsiniz
Kocaeli bir sanayi kenti. Siz de KESK eski genel sekreterisiniz, kamu emekçilerinin sendikal hak ve özgürlükler mücadelesi içinden geliyorsunuz. İşçi emekçi kenti Kocaeli’nde nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?
Kocaeli benim için bir tercihti. Çünkü ben bir emekçi olarak emekçilerin sorunlarını biliyorum. Bir emekçi aileden geldim öyle okudum öyle büyüdüm. Öğretmenlik yaşamına atıldığım andan itibaren hep mücadele içinde aktif oldum. Dolayısıyla emekçilerin sorunlarını bildiğiniz noktada çok rahat çözüm projeleri de üretebilirsiniz? Kocaeli’ndeki emekçilerin sendikal hak ve özgürlükleri kullanma sorunlarını çok yakından biliyorum. Şu anda çektikleri sıkıntılar özelleştirmedir, taşeronlaştırmadır. IMF programları çerçevesinde esnek çalıştırmadır. Asgari ücretin mevcut durumu biliniyor. İşçi ve emekçilerle bu sorunları bizzat tartışarak, o sorunların çözümüne ilişkin süreçleri de birlikte yaşayarak ve onların bizzat sesi olmak için Meclis’te görev almayı istiyorum. Biz orada bir zihniyet değişikliğini hedefledik. Meclis’e girmeyi hangi kesimler adına olursa olsun bir görev olarak kabul ettik. Dolayısıyla ben de işçi, emekçilerin Kocaeli’nde bana verecekleri görevi layıkıyla yerine getirmeye gidiyorum.
Arzu Sarpkaya
ÖNCEKİ HABER

Kimi sevindi kimi üzüldü

SONRAKİ HABER

Sendika nedir?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...