17 Haziran 2007 00:00

darbeciler yargılanabilir

Eğer maksat yargılamaksa engel yok. 1 ve 2. fıkraları yürürlükte, fakat hukuk tekniği açısından darbecilerin yargılanmasına engel değil. Geçici 15. maddenin konuluş amacına baktığımızda, 1983 yılında seçimler yapılancaya kadar konulan bir yasaklamadır.

Paylaş


sacit kayasu
27 yıllık hukuk adamı Sacit Kayasu, 28 Mart 2000 yılında Adana Cumhuriyet Savcısı iken Kenan Evren ve komutanlar hakkında; “ihtilal yapmak ve ihtilale kalkışmak”tan iddianame hazırladı. Takipsizlik kararı verildi. Ancak Kayasu görevden alındı. Hakkında “orduya hakaret” ve “görevi kötüye kullanmak” suçlarından dava açıldı. Bir yıl hapis ve üç ay memuriyetten men ile cezalandırıldı. Bu süreci, Çiviyazıları Yayınevi’nden çıkan “Günaydın Savcı Bey” adıyla bir kitapta toplayan Savcı Sacit Kayasu ile konuştuk.

Kitabınızın yayınlanma serüveninden biraz bahsedebilir misiniz?
Kenan Evren’in yargılanmayacağına dair bir önyargı var. Tanzim ettiğim iddianeme ile darbecilerin yargılanabileceğini ve hazırladığım iddianamenin hâlâ geçerli olduğunu ortaya koymak istedim. Kitabı okuyan savcılar, darbecilere karşı dava açmalarına engel olmadığını görsünler, aynı zamanda bir belge olsun istedim. Karşılaştığım güçlükleri okuyucularla, halk ile paylaşmak için. Cumhuriyet’in içinin doldurulması için demokratikleşmesine katkı olur diye halkın anlayacağı bir dille, bundan sonraki ikinci ve üçüncü kitapları da yazmayı düşüneceğim.

İddianameyi 2000 yılında hazırladınız. Bunca yıl neden beklediniz?

Savcılığa 1988’de başladım. Daha önce avukattım. Mesleğe girer girmez bu davayı açsaydım, “Dünkü çocuk ne anlar” diye itirazlarla karşılaşabilirdim. Bu bakımdan ikinci sınıfa ayrılmayı bekledim. Aynı zamanda rüştümü ispat ettikten sonra davayı açtım.

Kitapta darbenin uluslararası zemini olduğunu söylüyorsunuz. Yeşil kuşak projesi ve asıl aktörün ABD olduğu tespiti var...

Türkiye’deki hiçbir darbe ABD’den habersiz yapılmamıştır. Ya icazet alınmıştır, ya da haber verilmiştir.

27 Nisan muhtırası; “e-darbe” de buna dahil mi?

Her muhtırayı darbeyle karıştırmak doğru değildir. Fiilen yönetime el koymak, mutlak surette ABD’nin bilgisi dahilinde olmuştur. Muhtıralarda bu söz konusu olmayabilir. Çünkü fiili durum yaratılmayabilir.

İç Hizmet Kanunu nedir?

TSK’nın iç hizmetini düzenleyen kanundur. Ordunun darbe yapıp yönetime el koymasına yetki vermez.

Yargı-yürütme ilişkisi nasıl işliyor? Ve yargının durumunu şu an nasıl görüyorsunuz?

Yargı, yürütmenin denetiminde değilse de paralelindedir. Çünkü Türkiye’de yargı da maalesef demokrasi gibi tam manasıyla yerine oturmuş bir kurum değildir. Cumhuriyet ile beraber tüm kurumlar, emekleme safhasından ayakta kalma safhasına geçmek durumundalar. Ayakta durduğu zaman problem kalmayabilir.

1987’den 2004’e kadar yapılan yasal değişiklikler, askeri vesayet rejimini değiştirebildi mi?

Ciddi bir değişiklik olmadı. Kısmi de olsa Türkiye’de en azından AB uyum sürecinde, bazı kurumların geriye çekilmesi gerektiği fikri yavaş yavaş yerleşti. Bu kurumlar içinde ordu da yer alıyor.

HSYK ve YAŞ kararları yargı denetiminin dışında hâlâ...

Bunun benzeri ne Avrupa’da ne de dünyada yok. Anayasa’da yer almasına rağmen insan haklarına aykırı bir durumdur. Çünkü hiç kimse, tabii hakim ilkesinden mahrum bırakılamaz. Mutlak suretle kendisini etkin bir yargı mercii önünde temsil edebilme, hakkını arayabilme hakkına sahiptir. İnsan hakları olarak herkese tanınmıştır. İki kurumun verdiği kararlara karşı, yargı önüne gidilemiyor. Gerek yargı mensupları gerekse de Silahlı Kuvvetler mensupları haklarını arayamamaktadır. Kitabımda belirttiğim gibi, adalet dağıtanlar kendileri adalet arayamıyorlar, yurdu savunmak durumunda olanlar kendi haklarını savunamıyorlar, bu durumda.

Yeryüzünün en uzun süreli darbesi hâlâ bizim topraklarımızda. İspanya, Portekiz, Yunanistan askeri süreçlerden demokrasiye geçti. Biz neden normalleşemiyoruz?

Darbeler, Türkiye toplumunda derin tahribatlar açmadı. Peki nasıl? Elbette darbede mağdur olan insanlar çok büyük acılar çekti. Ama toplum katmanlarını geniş yelpazede etkilemedi. Birçok kişi, darbeye maruz kalan ve onun sillesini yiyen kişileri; bunu hak etmiş, olarak gördü. Bu çok önemli bir nüanstır.

Bir nevi kanıksama mı?

Hayır, kanıksama değil. 1980 öncesi olayları yaratan kişilerin yargılanması veya herhangi bir şekilde işkenceye maruz kalması; hak etmediği cezaları alması vatandaş nezdinde, “Onlar zaten o cezayı almayı hak etmişlerdi” şeklinde bir intiba yarattığı için önemsenmedi.

Şemdinli olayları sonrasında yaşananlara gelelim. “Tanırım iyi çocuktur” ifadeleri iddianamede geçti. Savcı Ferhat Sarıkaya da sizin akıbetinize uğradı. Bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?

Bu olay tamamen bir kırılma noktasıdır. Şöyle ki HSYK’nın, toplum nazarında sorgulanmasına yol açan bir olay. Aslında bu sorgulamanın daha önce yapılması gerekiyordi. Geç dahi olsa bu noktaya gelmesi, bence olumsuzluklara rağmen olumlu bir gelişme.

Savcı Sarıkaya ile iletişiminiz oldu mu?

Hayır. Kendisini sadece ismen tanıyorum.

Basının tutumunu da çok eleştiriyorsunuz kitapta?

Diğer kurumlar gibi demokrasi yeni yeni oturuyor. Son zamanlarda bir değişimin başladığını gösteriyor.

Kenan Evren’in yargılanabileceğine dair umudunuz var mı?

Elbette var. Çünkü iddianameyi tanzim etmekle dava zamanaşımını on yıl uzattım. Başsavcının verdiği takipsizlik kararının kanuni, hukuki hiçbir gerekçesi ve dayanağı yoktur. Kanundaki hükmü yok hükmündedir. Yani yok sayılır. Herhangi bir işlem yapılmamış sayılır. 2010 yılına kadar iddianamem geçerlidir. Sadece benim iddianamem işleme koyulsa bile Evren yargılanabilir. Diğer darbeciler ve görev almış resmi-sivil kim varsa yargılanabilir. Diğer savcılar, bunu özellikle görsünler, iddianamenin hâlâ geçerli olduğunu fark etsinler.

Anayasa’nın geçici 15. maddesinin bazı fıkraları değiştirildi. Peki Evren’in yargılanması için tamamen kaldırılması mı gerekiyor?

Eğer maksat yargılamaksa engel değil. 1 ve 2. fıkraları yürürlükte, fakat hukuk tekniği açısından darbecilerin yargılanmasına engel değil. Geçici 15. maddenin konuluş amacına baktığımızda, 1983 yılında seçimler yapılancaya kadar konulan bir yasaklamadır. Ondan sonrası için bir yasaklama yoktur. Ceza ve Anayasa hukukçularının genel kabul ettiği bir tarihtir. Onun haricinde kanun tekniği açısından 90 günlük boşluk vardır. Bu boşluk dolayısıyla ‘83’ten önce bile olsaydı dava açılabilirdi. Ama sadece, hukuku hukuk olarak aldığınız müddetçe.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında muhtıra verildi. Bu sırada Başbakan, Genelkurmay Başkanı’nı görevden alamaz mıydı?

Alamazdı. Hukuken almasına engel yok. Siyaseten alamazdı. Çünkü siyaseten alabilmesi için siyasetin ona uygun zemininin hazırlanması lazım. Türkiye’de Genelkurmay Başkanı, Savunma Bakanlığı’na değil Başbakan’a bağlıdır. Genelkurmay Başkanı’nın atanması Cumhurbaşkanı’nın yetkisi ile olur. Alamazdı derken her şeyden önce onu söylemek istiyorum. Alma yetkisi Cumhurbaşkanı’nın. Sembolik olarak da olsa karar Cumhurbaşkanı’ndan çıkar. Başbakan’ın kendi vereceği karar olsa belki her şeyi göze alır, onu görevden alırdı.

Ama iki yıl önce İspanya’da Katalanların ayrı bir ulus olarak tanınmasının ülkeyi böleceğine dair beyanat veren Genelkurmay 2. Başkanı görevden alındı. Bizde neden alınamıyor?

Onlardaki kanunları bilmiyoruz. Elbette yaptıkları şey doğrudur. Alınmakla kalmadı, hakkında dava açıldı.

Evren, “Eyalet sistemi tartışılabilir” dedi. Darbenin lideri gerçeği mi gördü?

Hangi gerekçeyle söyledi bilemiyorum. Fakat herkes her konuda fikir beyan edebilir. Doğru ya da yanlış fikirlerin geçerliliği konjonktüre göre cevaplanabilir.

Yönetenlerin-egemenlerin kafası mı karışık?

Kafa karışıklığından ziyade insanların zamanla olgunlaştığını ve fikirlerinin değişebileceğini düşünmek daha mantıklı. İnsanlar hiçbir yeniliğe açık olmayan, geri zekalı olarak nitelenmemeli. İnsanlar düne kadar yanlış bildikleri şeyi anladıklarında o doğruyu söylemelidir.

Sınırdaki üç il (Siirt, Şırnak, Hakkari) “geçici güvenlik bölgesi” ilan edildi. Seçimler arifesinde, bölgede bağımsız adayların önü kesilebilir mi?

Baskı her zaman karşısında şiddeti getirir. Baskıya maruz kalan kişi, sesini duyurabilmek için bir yerde tabiri caizse köşeye sıkışan kedi gibi senin üzerine atlar, tırmalar. Yani kediyi köşeye sıkıştırmamak gerekir.

Davayı AİHM’e götürdünüz. Sonuç nedir?

Sonuçlanmadı. Benim davam sebebiyle AİHM içtihat değişikliğine gitti. Hakimler, savcılar ve askerlerin dava açabileceğini kabul etti.

Siz ve aileniz tehdit edildiniz mi?

Edildik. Hakim ve savcı, ben tehdit aldım diye korkuyorsa zaten yapmamalı. Türkiye’de insanlar politik konularda duyarlı olmalı, katılımcı olmalı, bana ne dememeli, elini taşın altına koymalı. Problemin başkası tarafından çözülmesini beklemek, onun hiçbir zaman çözülmeyeceğini kabul etmektir.

Yakınlarınız arasında asker kökenliler var. Bu avantaj mı, dezavantaj mıydı sizin için?
Dezavantaj. Bu davayı en son açması gereken kişiyim.
Ben hukukçuyum ve hukukçu da babası dahi suç işlese, onun gözünün yaşına bakmadan dava açması gereken kişidir.

İnan Kızılkaya
ÖNCEKİ HABER

kadın ve bilişim

SONRAKİ HABER

‘kurtarılmış haziran’ın anlattığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...