18 Haziran 2007 00:00

GÜNDÖNÜMÜ

Dün ülke genelinde bir buçuk milyon öğrenci, geleceklerini belirleyecek önemde bir sınava girdiler. Bu öğrencilerin ezici çoğunluğu, herhangi bir yükseköğretim programına girme hakkı kazanamayacak ve elenecekler.

Paylaş

Dün ülke genelinde bir buçuk milyon öğrenci, geleceklerini belirleyecek önemde bir sınava girdiler. Bu öğrencilerin ezici çoğunluğu, herhangi bir yükseköğretim programına girme hakkı kazanamayacak ve elenecekler. Kazananların önemli bir kesimi ise sadece yükseköğretim mezunu işsizler olacaklar. Üniversite yıllarında da beslenme, barınma, öğrenim harçları, ders araç ve gereçleri için yapılacak harcamalar vb. giderleri karşılayabilmek için yoğun çabalar harcanacak.
Ulusal ve uluslararası hukuksal metinlere bakılırsa, herkes eğitim hakkına ve eğitim hakkı kapsamında yetenekleri doğrultusunda yükseköğrenim hakkına sahiptir.
Ancak hakların hukuk metinlerinde yazılması yeterli değildir. Eğer yaşamda karşılıkları yoksa, hukuk belgelerinde tanımlansa da haklar bir anlam ifade etmezler. Hakkın kullanılabilmesi için onu kazanmak ve kazandıktan sonra da korumak için mücadele etmek gerekir.
Herkesin fırsat ve olanak eşitliği içerisinde okul öncesinden başlayarak yükseköğrenim sonuna kadar parasız, bilimsel ve kendi anadiliyle eğitim görebilmesi hakkı da ancak birlikte ve kararlı bir mücadeleyle kazanılabilir.
Aksi halde tıpkı sağlıkta, sosyal güvenlikte, haberleşme ve diğer hak ve özgürlüklerde olduğu gibi eğitim de piyasa kurallarına göre ticarete konu olan bir metaya, sektöre dönüştürülür.
Eğitimin bilimsellikten uzaklaşması, ezberci ve elemeci bir eğitim sistemini gerekli ve zorunlu kılar. Öyle olunca da ilköğretimden başlayarak yükseköğretim aşamasına kadar özel dersler, dershaneler, etüt merkezleri vb. ile öğrenciler ve aileleri ekonomik bir sömürüyle karşı karşıya kalırlar.
Ezberci, elemeci ve baskıcı eğitim sistemi, sadece ekonomik açıdan değil sağlık yönünden de gençlerimize ve ailelerine önemli zararlar vermektedir.
İnsanca bir yaşam için eğitim yerine, sanayi patronlarının ihtiyacına uygun, elemeci eğitim anlayışı, gençlerimizi ve ailelerini artık ilköğretim aşamasına kadar inen bir yarışa yönlendiriyor.
İlköğretimden itibaren sınav baskısı altında kalan gençlerimiz, özellikle geleceklerinin üç saatlik bir sınava sığdırılmaya çalışıldığı ÖSS’ye hazırlık aşamasından başlayarak “en iyiler” arasında elenme kaygısı, gelecek güvencesizliği ve korkusu, sosyal yaşamdan uzaklaşma, bireycilik, yaşama sevincini yitirme ve hatta intiharlara kadar varan sağlık sorunlarıyla karşılaşmaktadırlar.
Çocuklarının bu durumu aileleri de türlü kaygılara sürüklemektedir.
Elbette tüm bu sorunları yaşayanlar da düşük ve orta gelirli emekçi aileler ve onların çocuklarıdır. Varlıklı aileler ise emekçilerin alın teriyle, onların sırtından kazandıkları paralarla çocuklarını özel üniversitelerde veya yurt dışında okutmaktadır. Varlıklı ailelerin çocukları, kaç puan alırlarsa alsınlar yerli ve yabancı özel üniversitelere girebilmekte ve bitirdiklerinde de iş kaygısı taşımamaktadırlar.
ÖSS sonucunda üniversiteye girildiğinde ise bilimsel ve yönetsel özerkliği olmayan üniversitelerde öğrenciler, bilimsellik yerine ezbercilik, demokrasi yerine baskı ve kışla mantığı ile karşılaşmaktadırlar.
O halde geleceğimiz olan gençlerimizin eğitim ve sağlık haklarının gerçekleşmesi için; ezbere ve sınava dayalı yarışmacı eğitimden vazgeçilerek gençlerin kendilerini gerçekleştirebilecekleri, yeteneklerini ve yaratıcılıklarını geliştirebilecekleri insanca yaşamı yaratma hedefli bir eğitim sisteminin oluşturulması,
üniversitelerin bilimsel, mali ve yönetimsel özerkliğe kavuşturulması, sanayiciler için proje üreten değil insanlık için bilim üreten kurumlar haline getirilmesi ve eğitimin herkes için fırsat ve olanak eşitliği içinde kullanılabilecek bir hak olarak gerçekleşmesi gerekir.
Böyle bir eğitim sistemini ancak emekçiler oluşturabilirler. Çünkü patronlar ve onların sağcı veya “solcu” partileri, daha çok kârdan başka bir şey düşünmezler.
Seçimde; yoksulluk ve işsizliği önlemek, emekçilerin ekonomik ve demokratik haklarını, barış ve kardeşliği gerçekleştirmek için çalışacak olan, halkın gerçek temsilcilerini, ortak bağımsız adayları Meclis’e göndermemiz gerek.
Hasan Hüseyin Evin
ÖNCEKİ HABER

‘Temsil sorunu yeni Meclis’te de yaşanacak’

SONRAKİ HABER

Taşerona karşı mücadele çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...