18 Haziran 2007 00:00

Aday listeleri ve düşündürdükleri

Kaç gündür gelen maillere bakıyorum da seçim listelerinde kadın adaylara gereken yerin verilmemesi, yapılan hesapların tutmaması, bir kez daha “başkanların kadınları”nın (sevimsiz söz ama) listelere; maalesef seyirlik ve vitrinlik serpiştirilmesi, herkeste bir düş kırıklığı yarattı.

Paylaş

Kaç gündür gelen maillere bakıyorum da seçim listelerinde kadın adaylara gereken yerin verilmemesi, yapılan hesapların tutmaması, bir kez daha “başkanların kadınları”nın (sevimsiz söz ama) listelere; maalesef seyirlik ve vitrinlik serpiştirilmesi, herkeste bir düş kırıklığı yarattı. Feryatlar, ahlar vahlar arş-ı alaya yükseldi. Gözünüze kurban. Nedir bizleri bu kadar düş kırıklığına uğratan? Mevcut sistem bu işte. Ne bekleyebiliriz ki?
Aksisi, tecavüzcüden medet ummaya benzer. Aday listelerinde kadınlara yeterince yer verilmemesi; kadın hareketi olarak kendimizi gözden geçirmemizi, olaylara nasıl baktığımızı, bakış açımızı sorgulamamızı gerektirmez mi? Kadın sorununa hangi pencereden bakıyoruz? Nasıl bir perspektifle yaklaşıyoruz? Bu soruların yanıtlarını tartışarak, nasıl bir yol almamız gerektiğine hep birlikte karar vermeliyiz diye düşünüyorum.
Bence uzağa gitmeden, tek başına bu olay bile; kadın sorunun bir sınıf sorunu olduğunu; aynı zamanda sınıf sorununun özü, merkezi olduğunu göstermiştir.
İnsanlık tarihinde ezen ve ezilenin, sömürenin ve sömürülenin bulunmadığı; eşitsizlikle, savaş ve şiddetle insanlık olarak henüz tanışılmadığı, ilkel-komünal, anasoylu topluluklardan sonra ilk özel mülkiyetin tarih sahnesinde görülmesiyle birlikte, ilk özel mülkün kadın oluşu; ilk ezilenin, ilk sömürülenin, ilk emekçinin kadın oluşu ve ilerleyen süreçte sınıflı toplumlarda (köleci-feodal-kapitalist); ezilen sınıfların başında ve ana gövdesinde geniş kadın yığınlarının varlığı, 8 Martları yaratanların, 1 Mayısların, Paris komünarlarının, tüm kurtuluş hareketlerinin, toplumsal tüm hareketlerin başını çekenlerin kadınlar olması, bu gerçeklikten kaynaklanan tarihsel bir olgudur.
Tek başına bu olay bile; olaylara sınıfsal perspektifle yaklaşırsak, ancak menzile erişmede yol alabileceğimizi açık seçik göstermiştir. Yani bu sorun erkeklerin, erkek parti liderlerinin geninde, tabiatında, biyolojik yapısında, kanında, iliklerinde olan bir kötü genden ya da virüsten değil tam tersi, “erkek kötülüğünün” çok ötesinde “ataerkil, vahşi kapitalist-emperyalist bir virüs, bir kötülüktür”. Bu virüs, tüm egemenleri sarmış durumda. Öyle olmasaydı Çiller, Çubukçu, M. Theatcer, C. Rice farklı süreçler işletirlerdi. Bu, kadınları erkeklerden çok erkek yapan, elbette mensubu oldukları (emekçi kadınların da sırtından elde edilen artı değer rantıyla geçindikleri) egemen ataerkil sistemin ta kendisidir. Gerek bugünkü sistem partilerinin kadın aday konusundaki ketumlulukları, gerekse bu “egemen sınıf kadınlarının” icraatları birer sınıf tavrıdır. Kendileri de kendi egemen sınıf erkeklerinin aşağılamasına maruz kalmalarına, ikincilleştirme politikalarının mağduru olmalarına rağmen bu böyle. Şaşırmamak gerekir.
“Hal böyle olunca listelerde seçilebilir yerlerden kadınlara yer verilmemesinden düş kırıklığına uğramak yerine, benim de içinde bulunmaktan gurur duyduğum, kadın hareketinin bir bütün olarak kendini gözden geçirmesi, strateji ve taktiklerini biraz daha sınıfsal ve halkçı bir perspektifle ele alarak kadın taban hareketi geliştirmek üzere milyonlarca yoksul emekçi kadınlarla bütünleşmesine evrilmesi gerekmektedir. Bu evrilmenin ipuçları da aslında uç vermeye başladı. Kadın koalisyonunun bölge ve il toplantıları ile tabana nüfuz çalışması, çiçeği burnunda KEİG platformu eksilikleri ile birlikte bunun en taze örneği aslında.
Nüfusun yarısından fazla olan biz kadınların oy gücü, muazzam bir itici güç olacaktır. Yapılanları asla küçümsemiyorum. Tam tersi, çok önemsiyorum. Bu ülkede kadın hareketi ayakta ve arı gibi çalışıyor hiç kuşkusuz. Ve birçok kız kardeşimiz gece gündüz yollarda toplantılardan toplantılara koşuyor, uykusuz geceler, yorucu günler geçiriyor. Fedakarca çırpınıyor, tüm yoksunluklara rağmen. Ancak bu yeterli mi? Yeterli olmadığını, partilerin aday listelerindeki kadın azlığı ile bir kez daha yaşamış olduk.
İnternet üzerinden bir örgütlenmenin, internet olanağı olmayan milyonlarca yoksul kadın göz önüne alındığında güdük kalacağı açıktır. En geniş yoksul kadın yığınlarını, tabandan ev ev, mahalle mahalle, semt semt, fabrika fabrika, atölye, atölye, tarla, tarla, bahçe, bahçe yüz yüze örgütlersek, bu yüksek oy gücü ile istediğimizi kabul ettirme gücüne erişmiş oluruz. O zaman tüm partiler; kadın hareketinin taleplerini programlarına almakta; yerine getirmekte, kadın hareketinin adaylarını liste başı etmekte daha bir yarışır içinde olurlar. Aksi takdirde “Oynaca umutlu olan, ersiz kalır” sözünde olduğu gibi, her seferinde hüsranları oynarız. “Ayy inanmıyorum!”şaşkınlıkları geçiririz.
Kızbes Aydın (İZMİR)
ÖNCEKİ HABER

Bağımsız adaylar konuşuyor 11

SONRAKİ HABER

Kokunun sorumlusu belediyeler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa