19 Haziran 2007 00:00
GERÇEĞİN GÖZÜYLE
Bu köşede haftada bir de olsa Evrensel okuruyla buluşmak sevindirici. Öneriyi aldığımda hiç düşünmeksizin kabul ettim. Sonraları ise bir tedirginlik başladı. Evrensel okuruna karşı duyduğum sorumluluğun ağırlığı.
Bu köşede haftada bir de olsa Evrensel okuruyla buluşmak sevindirici. Öneriyi aldığımda hiç düşünmeksizin kabul ettim. Sonraları ise bir tedirginlik başladı. Evrensel okuruna karşı duyduğum sorumluluğun ağırlığı. Biliyordum ki Evrensel okuru magazinleşen büyük medyanın sıradanlaştırdığı okur değildir. Satır aralarında, manşetlerde, köşe yazılarında kendisine dayatılmaya kalkışılan söylemlere karşı durur. Bir fikri tartmadan, irdelemeden, sorgulamadan kabullenmez. Gerektiğinde hesap sorar. Kanımca bir yazar için böylesine zorlu okura sahip olmanın ürkütücü bir yanı var elbette. Ama sayılamayacak kadar çok olan yararını da göz ardı etmemeli. Okurunun sürekli ilgisini hisseden, denetlendiğini bilen yazar, düşüncelerini açık yürekle ortaya sermekte daha özgür kılar kendini. Yapaylıktan kaçınır, olduğu gibi, doğal haliyle yansır sayfaya. Şöyle düşünürüm; bir gazetenin yazarı durmaksızın eleştiren değil çözüm de öneren bir kalemin sahibi olduğunu kanıtlamalı. Birikimini, donanımında onu bir yerlere getiren yazar ve yapıtları, okuruyla içtenlikle paylaşabilmeli.. İşte Evrenseldeki serüvenimde bunları da göz önünde tutmaya çalışacağım..
Yeni başladığınız bir gazetede ilk yazılar hep zordur. Şansım konularımın daha çok medya ile sınırlı olması belki de. Medya deyince geniş bir yelpazeden söz ediyoruz. Gazeteleri, televizyonları radyoları, reklamları ve interneti kattığınızda dev bir sektöre taktığımız ad. Ve bu alanda çalıştıranlarla çalışanlar arasında sorunlar her gün biraz daha büyüyorsa; sendikal örgütlenme giderek güç yitiriyorsa, sosyal güvencenin hemen hiç boyutuna indirgendiği sektördeki düşük ücretlere karşın işsizlik diz boyu ise devasa bir sorunla karşı karşıya bulunuyoruz demektir. Global medya ideolojisinin tek tip insan yetiştirmeye yönelik sistemli yayınlarını dikkate almaz altında yatan amacı anlamaya çalışmazsak medya sektörüne yönelik eleştirilerimiz havada kalır. Biz bize yaptığımız bir tür dedikodudan öteye gitmez.
İşte yazılarımda sizlerle bu sorunları deşelim istiyorum. Sektördeki tekelleşme olgusundan, ucuz emeğin yaygınlaştırılmasından, dağıtımdaki başıbozukluktan, reklamlarda insanların bilinç altına sızdırılan tüketime yönelik ben merkezci sloganlardan, televizyon dizilerinin halk yığınlarına yaptığı olumsuz etkilerden söz edelim. Çözüm önerileri üzerinde tartışalım. Dünyada ve bizde alternatif medya çalışmalarına göz atalım. Noam Chomsky, Ignazio Ramonet, Eduardo Galeano gibi insanlığın yüz akı düşünür ve yazarların bu alandaki farklı seslerine kulak verelim.
Bir usta şairin, Gülten Akının Aşk ve Pas şiirini anımsayalım sıklıkla:
Demire aşkla değer belki de nem
Günler birikir, pas damlar.
Bir kez daha Merhaba...
Turgay Olcayto kimdir?
1937 yılında İstanbulda doğdu. İstanbul Erkek Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesini bitirdi.
Gazeteciliğe 1961 1962 yıllarında Son posta Gazetesinde Polis-Adliye muhabiri olarak başladı. Daha sonra Yeni İstanbul Gazetesinde muhabir ve İstihbarat Şefi olarak çalıştı.
1967 de TRTye girdi. Bu kurumda uzun yıllar muhabir redaktör Haber Müdür Yardımcısı, TRT 2 Haber Sorumlusu olarak görev yaptı.
1992 yılında TRT Genel Müdürlüğünde Yayın Denetleme Kurul Üyeliğine atandı.
1998 Temmuzunda TRTden kendi isteğiyle emekli oldu.
Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin 1996-1998 döneminde yönetim kurulu üyeliğini yapan ve genel saymanlığını yürüten Olcayto 1998 Ağustos ayından itibaren de Türkiye Gazeteciler Cemiyetinin Profesyonel Genel Sekreteri seçildi. Halen TGCde Başkan Yardımcısı olarak görevini sürdürmektedir.
Turgay Olcayto