26 Haziran 2007 00:00

KENT YAZILARI


Üç “S” bugünlerde olanca yoğunluğuyla gündemde; “sıcak, susuzluk ve seçim”. Liderler seçim için meydanlara çıkarken, öldürücü sıcaklar nedeniyle uzmanlar, zorunlu olmadıkça dışarı çıkılmamasını, bol su içilmesini, sık sık duş alınmasını öneriyorlar. Diğer yandan, başta başkent Ankara olmak üzere yurdun dört bir yanından “kentsel susuzluk” haberleri gelmeye devam ediyor.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, uzunca bir süredir Ankara’nın barajlarında su kalmadığını belirterek, kısa süre içinde su kesintisine başlanabileceğini söylüyor. Kasım, aralık aylarında basına yansıyan açıklamaların üzerine kış ve bahar ayları geçtiği ve bu süre içinde barajları dolduracak bir yağış gerçekleşmediği halde, Melih Gökçek’in söz ettiği kesintiler her nedense bir türlü başlamadı.
Gökçek’in aralık ayı içindeki açıklamalarında bir ay içinde kesintilere başlanabileceği söyleniyordu. Geçen zaman içinde, kentin her an susuz kalabileceği, bu nedenle belediyenin Kızılırmak suyunu Ankara’ya taşımaya karar verdiği de pek çok kez basına yansıdı. Aslında yalnızca bu yıl değil, bundan önceki yıllarda da Melih Gökçek yönetimindeki belediyenin su konusunda en düzenli olarak yaptığı iş “barajlarda suyumuz kalmadı, yakında su kesintilerine başlayabiliriz” yönündeki açıklamaları oldu.
Artan hava sıcaklığı ve yaşanan kuraklık nedeniyle tüm Ankaralılar korku içinde susuz günleri beklemeye başladı. Açıklamalara rağmen kesintilerin başlamaması, seçimin gündeme gelmesi ile ilişkilendiriliyor, her ne kadar bu konuda net bir açıklama olmasa da, kasım, aralık aylarında haber verilmiş olan su kesintilerinin başlamaması, Ankara kentinin tümüyle susuz kalmasına neden olabilecek riskli bir politikanın seçim nedeniyle izlendiği izlenimini yaratıyordu.
Ve nihayet bomba doğrudan Başkan Melih Gökçek’in ağzından patladı, kesinti için yeni bir tarih verildi. Gökçek, Hürriyet gazetesinin Ankara ekinde Yalçın Bayer’in köşesinde yer alan “Ankara’daki su sıkıntısının asıl sebebini biliyor musunuz” başlıklı yazıya yanıt vermek amacıyla geçtiğimiz günlerde düzenlediği basın toplantısında; bir yandan haber içinde yer alan Kızılırmak’ın ağır metallerle dolu, kirli bir su olduğuna yönelik iddiaları yalanlamaya çalışırken, diğer yandan kentin 5 aylık suyunun kaldığını ve ağustos ayında (!) kesintilere başlanabileceğini söyledi.
Barajlarında su kalmamış olan ve ekim, kasım ayına kadar ciddi bir yağışın gerçekleşme olasılığının sıfır olduğu bir kentte, yıllık ortalama tüketim hesaplarına dayanan verilerle 5 ay idare edeceği belirtilen suyun, su tüketiminin ve suda buharlaşmanın arttığı, yılın en sıcak ve kavurucu günlerinin yaşandığı bu günlerde hızla tüketileceği de dikkate alındığında, kısa süre içinde su açısından kritik günlerin yaşanması kaçınılmaz görünüyor. Oysaki, seçim öncesi eksi puan almamak telaşıyla izlenen popülist politikalarla, su kesintilerini ağustos ayına ötelemek, bir yandan kenti önemli bir risk altına sokarken, diğer yandan ağustos ayında ve eylül ayında okulların açıldığı günlerde oldukça uzun süreli kesintilere neden olacaktır.
Diğer yandan, Yalçın Bayer’in köşesine taşıdığı iddialara bakıldığında; Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin DSİ tarafından 1968 yılında hazırlanan Master Plan gereği kuzeyde yapılması gereken yeni baraj çalışmalarına başlamadığı, bunun yerine kentin su arıtma tesislerinin bulunduğu kuzey yönünün tam tersinde, güneyde yer alan Kızılırmak’tan su getirmeye çabaladığı, bu suyun da “dipte biriken ağır metaller, Kızılırmak Nehri’nin doğal yapısından kaynaklanan sertlik, sülfat ve klorür değerlerinin yüksekliği” nedeniyle içme ve kullanma suyu olarak kullanılmaması gerektiği anlaşılıyor.
Konu ile ilgili habere çok kızdığı anlaşılan Melih Gökçek yaptığı açıklamada, bir yandan Yalçın Bayer’i dava edeceğini söylerken, diğer yandan kendi ağzından suya ilişkin bazı bilgileri açıklıyor; “Sudaki sülfat oranı maksimum 250 miligram olması gerekirken burada 330 miligram var. Ancak Dünya Sağlık Örgütü’nün zorunlu hallerde kabul ettiği rakam 500 miligramdır.” “Suyun süper kalitede olduğunu söylemedik”, “mecbur olmasak bu suyu getirmezdik.” Başkan Gökçek’in verdiği bilgilerden bizim anladığımız, Ankaralılar için belediye tarafından getirilmeye çalışılan su içilmez, ancak içilse de öldürmez...!
Yalnızca Ankara değil elbette susuzluk ile karşı karşıya kalan tek kent. İstanbul ve İzmir de gerekli önlemler alınmazsa kısa süre içinde susuz kalacak. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu konuda başlattığı kampanya ve baraj yapım projeleri umut verici. Ancak özellikle bazı AKP’li belediyelerin kafalarını battı-çıktı alt geçitlerden çıkarıp, su sorunu ile daha yakından ilgilenmeleri gerekiyor. İhmal ve beceriksizlik sonucu kentlerde ortaya çıkan susuzluğun, giderilmesi olanaksız sorunlara, hastalıklara ve hatta ölümlere neden olacağı günler artık çok uzak değil...
Necati Uyar

Evrensel'i Takip Et