26 Haziran 2007 00:00
GÖZLEMEVİ
Biliyor musun tırnak ucum, yurdumda aç açık insanlar milyon artı milyon dert doğurdukça ben seni eksiksiz sevemem.
İnsanları birbirine düşman eden, toplum içindeki bağları kopararak...
Biliyor musun tırnak ucum, yurdumda aç açık insanlar milyon artı milyon dert doğurdukça ben seni eksiksiz sevemem.
İnsanları birbirine düşman eden, toplum içindeki bağları kopararak parçalanmaya iten bu ötekileştirici, bu olamazcasına düşmanca politikalar sürdükçe sevgimi sana huzur içinde veremem.
Her türden etnik, dini ve benzeri kimliklerin özgürce yaşayabildiği, farklı kültürlerin ve düşüncelerin kendilerini ifade olanaklarının olacağı ortam yaratılmadıkça sana aşkımın sıcaklığından söz edemem.
Özgürlükçü laiklik anlayışı bu topluma egemen olamazsa, bir arada kardeşçe yaşama kültürüne yeniden kavuşulamazsa, toplumsal barış ve huzur tek reçete sayılamazsa, artık ben sana rahatlıkla seni seviyorum diyemem.
Ülkenin dört bir tarafını yeni cenazeler sararken, ağlayan anaların babaların, kardaşların, yavukluların acısı yüreklerimizi dağlarken ve de ben onların göz külhanlarının altında ezilirken, seni ne çok sevdiğimi günde üç kez yineleyemem.
Son yirmi yılı aşkın bir süredir sorunu şiddete dayalı politikalarla çözemediklerine göre, silahların konuştuğu ortamlarda demokrasinin esamisi okunamayacağına göre, bizler sorunların barışçıl ortamda ve demokratik yöntemlerle çözülebileceği inancından inatla uzaklaştırılıyorsak, senin ellerinin sıcaklığını eskisi gibi hissedemem.
Şiddet ve gerilim ortamlarının yarattığı kitlesel kamplaşmalar bir yana, bir de kitlesel refleks çağrıları toplumu kamplaştırma ve çatışma ortamı yaratırken, sensiz bir dakika ayrı kalamayacağımı heyecanıma heyecan katarak söyleyemem.
Kardeşçe bir arada yaşamayı sağlayacak iklimi yaratmak istemeyen; IMF ve Dünya Bankasından on üzerinden on puan almakla övünen AKP, demokrasiyle çelik çomak oynarken; polisin görev ve yetkilerini düzenleyen yasada olduğu gibi antidemokratik ne kadar uygulama varsa Meclisten geçiri geçiriverirken seni düşlerimde büyütemem.
Yürütülen sosyo-ekonomik politikaların sonucu çözülmeler ve çökme, geçici ve kısmi önlemlerle aşılamazken; ilkesizleşmiş ve birbirinin aynası siyasi partiler Türkiyenin sorunlarına köklü çözüm üretemezlerken; antidemokratik yasalar, emek karşıtı özelleştirmeci politikalar halkı karar mekanizmalarından uzaklaştırırken, seni içime daha çok, daha da çok yerleştiremem.
Ülke halkı, kendisini yönettiğini sandığı kısır beyinlerin yönetiminde yoksulluğa, ırkçılığa ve gericiliğe teslim edilirken; dayatılan sahte çözümler halkımıza yol olarak kakalanmak istenirken; ırkçılığa varan milliyetçi söylemler, sosyal ve siyasal yaşamı din temelli anlayışa göre kurgulamayı düşlerken, seni yüreğime sindiremem.
Genel seçimlere şunun şurasında tamı tamamına yirmi altı gün kalmışken eşit, özgür, bağımsız, demokratik ve laik bir Türkiyede bir arada kardeşçe yaşam anlayışının egemen olmasını sağlayacak yürekli, yurtsever bağımsız milletvekilleri Meclise doluşamazsa, kucağımdaki başını okşarken, kulağına aşk sözcükleri üfleyemem.
Seni sevemem
Okurlarıma açık mektup
Geçen salı günü bu köşede yayımlanan Onlar var ya onlar, bizlerden çok korkuyorlar başlıklı yazım ile ilgili olarak gönderilen övgü dolu, destek amaçlı onlarca e-postaya yürekten teşekkür ederim. Dediğim gibi, yıllardır süren ve artık keskin kılıç olan, toplumdaki kültürel bölünmeden türeyen iki farklı yaşam biçiminin giderek birbirlerine daha da fazla düşman olmalarını uzaktan timsah gözyaşları dökerek seyredengillerden gelen, kimi tehdit kokan, kimi ağzı bozuk üç beş kıytırık iletiyse yazdıklarımı haklı kılıyor: Onlar var ya onlar, bizlerden gerçekten korkuyorlar.
Üstün Akmen