26 Haziran 2007 00:00
RAMP IŞIKLARI
Maliye Bakanının yasal olmadığı gerekçesiyle geçtiğimiz sezon başında özel tiyatrolara yardımı durdurması ile zor durumda kalan Kültür Bakanlığı, sanatçılardan ve kamuoyundan gelen baskılarla geçici bir yasal düzenlemeyle...
Maliye Bakanının yasal olmadığı gerekçesiyle geçtiğimiz sezon başında özel tiyatrolara yardımı durdurması ile zor durumda kalan Kültür Bakanlığı, sanatçılardan ve kamuoyundan gelen baskılarla geçici bir yasal düzenlemeyle yardımları gecikmeli olarak açıkladı. Yardımların kesilmesi ile kimi özel tiyatrolar geçtiğimiz sezon ciddi sıkıntı yaşadı. Özellikle daha önce kesintisiz olarak perde diyen tiyatrolar, sponsor da bulamadıklarından gerek oyuncu bulma konusunda gerekse de kimi yapım giderlerinde kısıtlamaya gitmek zorunda kaldılar. Bu durum haliyle tiyatro ortamının geçici de olsa niteliğini etkiledi.
Ancak her yıl olduğu gibi bu yıl da Kültür Bakanlığının bünyesinde oluşturulan ve dağıtımı yapan kurulun niteliği, katılımcıları ve yardım almayı hak eden tiyatroların açıklanması ile faklı bir tartışma yeniden başladı.
Yıllardan beri özel tiyatroların devletin kapısında bir dilenci gibi beklemesi ve yardım almak için 40 takla atan tiyatro sahipleri ve yöneticilerin yaptığı kepazeliği, bağımsız tiyatro yapma ve kendi özerk yapısını koruması anlamında sakıncalı bulduğumu belirterek şimdilik bu tartışmayı bir kenara bırakıyor ve mevcut haliyle yapılan yardımın paylaşımında oluşan adaletsizlik ve eşitsizliği tartışmanın güncel olduğu için daha anlamlı olduğunu düşünüyorum.
Öncelikle; bakanlıkta oluşturulan bu kurulun içinde bulunan tiyatro sahipleri ve yöneticilerinin bulunması ne kadar ahlaki ve vicdani bir davranıştır? Bu durumun sorgulanması gerekiyor. Orada bulunan bir oyuncu (Ali Poyrazoğlu) aynı zamanda bir tiyatronun da sahibi. Ve bu kişi en büyük yardımı kendi tiyatrosuna ayırıyor. Poyrazoğlu, bu davranışının da kamuoyunda kabul görmesini bekliyor. Ayrıca Poyrazoğlu tiyatrosunun, oyuncu maaşları da dahil tüm masraflarını İş Bankasının Kültür Merkezinin (İşsanat) karşıladığını İşsanat yöneticileri açıkladılar. O halde bu utanmazlık ve arsızlığın manası sadece Poyrazoğlunun paragöz ve beleşten kazanma hırsı olarak mı açıklanmalıdır? Bu hırsı Poyrazoğlu biraz da Türkiyede tiyatronun gelişimi, değişimi ve uluslar arası sanat-tiyatro ortamında tanıtımı için kullansa, yeni yazar ve oyuncu yetişmesine ayırsa daha hayırlı bir iş yapmış olur.
Bakanlık yetkilileri, yardım dağıtan kurula tiyatro sahiplerini çağırırken hangi ölçüleri baz alıyor, bunu bilen yok. Ancak bilinen bir gerçek var ki o da şu; bakanlık yetkilileri bu objektif olmayan tavırları ile hem ayrımcılık yapıyor hem de yıllardır birlikte çalışan, aynı sahneyi paylaşan sanatçıları birbirine düşürüyor. Ancak bakanlık yetkilileri yasak savma babında, saçma sapan, kendilerinin bile inanmadığı bir açıklama yapıyor ve durumun ciddiyeti karşısında hâlâ suskunluğunu koruyor.
Ayrıca bu kurulun yardımları dağıtırken tiyatro konusunda neleri kriter olarak aldığı da ayrı bir tartışma konusu. Yıllarca yurtdışında ve Türkiyede tiyatro konusunda ısrar eden ülkenin hemen her bölgesinde oyunlar yöneten ayrıca İstanbulda açtığı tiyatro ile gençlere tiyatro yapma olanağı sunan Işıl Kasapoğluna yardım verilmiyor. Sebep çok basit ve yalın; Sen zaten devletten maaş alıyorsun. Yardım dağıtan kurulun ölçüsü bu olunca tabii kime yardım verileceği belli oluyor. Ama bu ölçü tiyatro yapma ve yapmama ölçüsü değil. Kurulun yaptığı ya da oynadığı Ali Cengiz Oyununa bir kılıf sadece.
Diğer yandan yazdığı ve yönettiği oyunlarla hemen her yıl ciddi kurumlar tarafından ödüllendirilen, sahne ve tiyatro hırsından başka bir kabahati olmayan ve sanatın bütün erdemlerini kendinde barındırma uğraşında olan Nesrin Kazankayanın tiyatrosuna da aynı gerekçeyle yardım verilmiyor. Bu gerekçe de aynen yukarda olduğu gibi sanatsal ya da teatral değil. Tiyatro konusunda samimiyet ve içtenliğini bildiğim ve sanatçı duruşunun, kişiliğinin yanında toplumsal duyarlılığıyla da öne çıkmış, bu ülkede yaşam bulmaya çalışan her türlü kepazeliğe söz söylemekten çekinmeyen bir başka oyuncu olan Mahir Günşiraya da yardım verilmedi. Bu üç örnekte sunduğum sanatçıların tiyatro yaşamlarına bir göz atılsın, bakanlık yetkililerinin ve yardım dağıtan kurulun niteliği, niyetleri, samimiyetleri ve tiyatro konusunda kriterleri açığa çıkar ve daha iyi anlaşılır.
Ayrıca bu yardımlardan yararlandırılmayan Anadolunun birçok köşesinde kendi olanakları ile samimiyet içinde ve her türlü entrikadan uzak amatör ve profesyonel tiyatro grupları var. Bunların da büyük çoğunluğu bu olanaktan faydalandırılmıyor. Oysa bu yardımların veriliş gerekçesi, tiyatro sanatını yaygınlaştırmak ve bu sanatın kuramsal ve pratik gelişimini sağlamak olduğu halde bu anlamda üretimde bulunanlar dışlanıyor ve yardımlar, daha ziyade tiyatroyu ikinci iş olarak yapan tacirlere ulufe dağıtır gibi dağıtılıyor.
Metin Boran