17 Şubat 2011 15:13

Erzurum, 27 Ocak Ve ÖTK’lar

Ve 27 Ocak buluşması beklendiği üzere yine öğrencilerin protestolarıyla karşılandı. Başbakan Erdoğan, seçilmiş (kendi seçtiği) 40 ÖTK başkanıyla, gözlerden (protestolardan) ırak bir diyarda, Erzurum’da toplandı. Buluşma için belirlenen ÖTK temsilcilerinin hikâyesi de ilginç doğrusu. Bu hikâyeyi daha ön

Erzurum, 27 Ocak Ve ÖTK’lar
Paylaş

Ve 27 Ocak buluşması beklendiği üzere yine öğrencilerin protestolarıyla karşılandı. Başbakan Erdoğan, seçilmiş (kendi seçtiği) 40 ÖTK başkanıyla, gözlerden (protestolardan) ırak bir diyarda, Erzurum’da toplandı. Buluşma için belirlenen ÖTK temsilcilerinin hikâyesi de ilginç doğrusu. Bu hikâyeyi daha önce Hayat TV’nin Gündem Özel programına katılan muhalif ÖTK temsilcilerinden dinlemiştik. Ankara’da, YÖK binasında yapılan ÖTK toplantısına 154 konsey başkanının tamamı çağrılmıştı. YÖK, en azından çağrı yaparken Başbakan’a göre daha “demokratik” davranmıştı! Ne var ki bu toplantının, Başbakan’la kimlerin sorun çıkarmadan görüşebileceğinin tespit edildiği bir toplantı olduğu kısa zamanda ortaya çıktı. YÖK ve hükümetin başı böylece “fişleme” konusunda ne kadar iyi bir takım çalışması yaptıklarını göstermiş oldu.

İktidar, ÖTK Buluşmalarına Neden Başvurdu?

Bir dönemdir üniversitelerde bilimsel özgürlük ve parasız eğitim için baş gösteren öğrenci eylemleri AKP hükümetini ve YÖK’ü güç durumda bıraktı. Fakat bununla birlikte üniversitelerde biriken ve patlamaya yüz tutan sorunlar ve gelişebilecek daha kitlesel hareketler ÖTK’ların ‘hatırlanmasını’ sağladı. Herkesimin “yandaş” diye adlandırdığı ÖTK’ların içinden de muhalif sesler çıkmaya başlayınca, bu sefer bir ayıklama ve ÖTK’lara balans ayarı çekme metoduna başvuruldu. İşte Erzurum buluşması bu metodun en açık halidir. Öte yandan ÖTK’lar, AKP eliyle üniversitelerin sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda dönüştürülmesinin bir aracı olarak kullanılmak isteniyor. Neoliberal politikalar, Bologna Projesine entegrasyon çalışmaları ve üniversitelerin yönetimlerine patron temsilcilerinin oturtulması için ÖTK’ya bir rol biçiliyor. Erzurum toplantısına, ÖTK’ların yanı sıra “genç iş adamları”, “genç girişimciler” ve onların sözcüsü “genç siviller”in de davet edilmiş olması bunun en açık ifadesi. Üniversite kampuslarında ve sokaklarda öğrenciler coplanırken, kışın ayazında tazyikli suyla ıslatılırken bir “demokrasi tiyatrosu” olarak ÖTK’larla görüşmenin epey prim yapacağı hesaplanmış anlaşılan. “Hükümetim sen çok yaşa!” diyenlerin elenerek Başbakan’ın huzuruna getirildiği bu oyun karşısında, iktidar olanlar seyir zevki bozulsun istemiyorlar. Peki, hükümet ÖTK’ları emelleri doğrultusunda kullanmak konusunda ne kadar başarılı? AKP’nin ve YÖK’ün bu konuda oldukça tahammülsüz ve sabırsız olduğunu söylemek gerek. Çünkü en küçük direnç ya da muhalefet alanı ortaya çıkınca orada hüküm edenlerin gözü dönüyor. Şuurunu kaybetmişçesine ardı ardına yapılan üç ÖTK toplantısında yaşanan rezaletler bunun en açık kanıtı. Bu nedenle ÖTK’ları ümit kesilmiş yerler olarak değerlendirmek büyük yanılgı olur. Tam aksine ÖTK’lardaki çatlağı büyütmek, muhalefet merkezini tabandan örgütlemek ve demokratik bir ÖTK’yı daha geniş kesimlerle talep etmek bugün daha mümkün hale geliyor.

‘Yediğin İçtiğin Senin Olsun, Gördüğünü Anlat’

“Üniversiteler arası kış oyunları” için Erzurum’a üşüsen devlet erkânı şatafatlı stat açılışıyla böbürleniyorlar. Gençliğin yaratıcılığı ve dinamizminin tamamen saf dışı bırakıldığı açılış gösterisi, satın alınmış şovlarla dolduruldu. 1500 kişilik Mustafa Erdoğan ekibi ne kadar para aldı bilmiyoruz. Kenan Doğulu ise işin cabası… Her neyse dışarıda bunlar olurken toplantıda kuruldu yine sofralar. Halk arasında bir deyiş vardır; “Yediğin içtiğin sesin olsun bari gördüklerini anlat” diye. Biz işin yeme içme kısmında değiliz. Ama Başbakan’ın çağrılı gençlere yaptığı konuşmalar tüyler ürperten cinsten. Başbakan Erdoğan, hükümetin icraatlarıyla övünürken ne kadar büyük adalet sarayları açtığıyla böbürlenebiliyor. Yeni yapılan cezaevlerinden dem vuruyor, öğrenci eylemlerine atıf yaparak terörle mücadelenin öneminden bahsediyor. “12 Eylül öncesinde arkadaşlarımızın cesedini morglardan tanırdık” diyerek protestocuların sonunun nerede vuku edebileceğine işaret ediyor. Kürt olan ÖTK temsilcileri davet dışı bırakılırken “tek millet” ve “milli birlik projesi” propagandasına devam ediliyor. Eh ne diyelim, hapishaneleri ve mahkemeleriyle gençliği gölgesine alan bir iktidar, “terörle mücadele” üzerine yazılan gerilim filmlerinin senaristliğini elden bırakmaya hiç de niyetli görünmüyor. Erzurum toplantısında da görüldüğü üzere gençlere, üniversite temsilcilerine model kimlik olarak iş adamları ve genç girişimciler gösteriliyor. Gençlere “ya bu yoldan yürüyüp kapağı sağlam yere atacaksın ya da Genç Siviller gibi yıldızlı iş dünyasının borazanlığını yapacaksın” deniyor. İdeal olan sadece para ve kariyer ise bu yolda yürümenin kuralları var; Arkadaşlarını, bilim davasını, üniversitesini gözünü kırpmadan pazarlayabileceksin! AKP ile yükselen saldırılara direnen öğrencilere “Marksist-Leninist” diyerek, temel öğrenci taleplerini geri plana itmek isteyen AKP, Erzurum toplantısında gençlere siyasete katılma çağrısı yapmayı da ihmal etmedi. Yaklaşan genel seçimlerin hatırlatıldığı bu toplantıda seçilme yaşının düşürülmesi ve gençlerin AKP’de milletvekili olmasının gerekleri de konuşuldu. Öyle anlaşılıyor ki, AKP ideolojik ve iktisadi dönüşümün yanında üniversitelerden güçlü bir oy desteği almayı da garanti altına almak istiyor.

Nerede Bir Yangın Varsa Orada CHP Var

Öğrenci gençliğin mücadeleci kesimleri Erzurum buluşmasını protestoya hazırlanırken Emek Gençliği diğerlerinden farklı bir yol izledi. YÖK’ün tecrit ettiği muhalif ÖTK temsilcileri etrafında bu protestoları örgütlemeye çalışan Emek Gençliği üyeleri kimi temsilcilerden “Önce Kılıçdaroğlu ile görüşmemiz var, sonra bakarız” yanıtını aldılar. Önce Kılıçdaroğlu ile görüşüldü ama sonra bakacak bir şey kalmadı! Çünkü CHP yangın söndürücü rolünü oynamaya devam ediyordu. Elbette temsilcilerin CHP ya da Kılıçdaroğlu ile görüşmesinde bir beis yok. Taleplerini herkese iletmekte de şaşılacak bir şey yok. Üstelik CHP’li milletvekillerinin öğrenci eylemlerinden kovulmak istenmesi de bir o kadar yanlış. Fakat Kılıçdaroğlu’nun ÖTK başkanları ile yaptığı toplantıda mücadeleyi yükseltmek ve somut bir tutum almak yerine, CHP iktidarında üniversitelerdeki sorunların nasıl aşılacağı öne çıkarıldı. YÖK kalkacak, herkese karşılıksız burs verilecek, yurtlar yapılacak, peki ne zaman CHP iktidar olunca! Öğrenciler ne yapacak peki? CHP’nin iktidar olmasını bekleyecekler. Başka, başka? Oylarıyla CHP’yi destekleyecek, CHP’de siyasete ’atılmanın’ yollarına bakacaklar! Sonuçta CHP fare doğurdu ve ÖTK temsilcileri Erzurum olayında öğrenci muhalefetinin aktif bir unsuru haline gelemediler. Oysaki İstanbul, İzmir ve Ankara’da protesto gösterileri yapan yüzlerce genç kürsüyü sokağa kurdu. Okullar kapalı olmasa bu kürsüleri okullara kuracaklardı. Bu kürsülerden İTÜ ÖTK başkanı ve Ege Üniversitesi Konservatuar Bölüm Temsilcisi de konuşma yaptılar. İzmir’de yerel inisiyatifini kullanarak CHP’li gençler de eyleme imza attı. Varın bir de siz 30 muhalif temsilcinin çağrı yaparak bu alanlara geldiğini ve kürsüleri kullandığını düşünün… Bu nedenledir ki, CHP gençliğini de işin içine alacak ve ayrım yapmadan tüm ÖTK temsilcilerine çağrılar yaparak ve onları parlamenterist, bürokratik beklentilerden kurtararak kitlesel bir öğrenci hareketini inşa etmek gerekiyor.

Üniversite Gençliğini Kim Temsil Ediyor?

Bu sorunun soranı da cevaplayanı da birden fazla bugünlerde. Hükümete ve YÖK’e sorsanız; kendisine yakın ve ses çıkarmayan temsilciler diyor. Muhalefet eden ÖTK temsilcilerine sorsanız; “Ulusal Öğrenci Parlamentosu bizi temsil edemez” diyorlar. Çünkü Sütçü İmam Üniversitesinde yapılan seçimler UÖP seçimleri tam bir skandallar hikayesi. ‘Sol’ gençlik gruplarının çoğuna göre ise ÖTK gençliği zaten temsil etmiyor, çünkü antidemokratik ve mücadele içinde değil! Bu değerlendirme içindeki gruplar işi ÖTK temsilcilerini toptan reddetmeye kadar götürüyorlar. Bu sol grupların belki de en uç örneği Öğrenci kolektifleri. Üniversite Konferansı’na kadar birleşik bir mücadele eğiliminde olan ve ÖTK’nın demokratikleşmesi için birlikte çağrı yapan Öğrenci Kolektifleri yine bir makas değişikliğine gitmiş bulunuyor. Üniversite konferans kararlarını ellerine alarak YÖK önünde eylem yapan Kolektifler, ÖTK’ların gençliği temsil etmediğini söylüyorlar. Peki, kim temsil ediyor? Öğrenci Kolektifleri! Bu iddia, öncelikle Konferansı birlikte düzenleyen 5 gençlik örgütünden 4’ünü yok saymak değil mi? Bunu bir yana bırakalım peki, içeride YÖK’ün baskısına direnen ve toplantıyı terk eden ÖTK temsilcilerini nereye koymalı? Ülke genelinde sayıları binleri bulan kol, kulüp ve topluluklara ne demeli? Örneğin sendikalar işçi ve emekçi örgütleri değil midir? Bu sendikalar büyük oranda sendikal bürokrasi tarafından yönetiliyorlar. Ama böyle olmalarına ve anti demokratik bir işleyişe sahip bulunmalarına rağmen sendikalara “siz işçilerin örgütü değilsiniz, onları temsil etmiyorsunuz, biz solcu işçiler temsil ediyoruz” denebilir mi? Denmiyor, denemez. ÖTK’lar elbette birebir sendikalara benzemiyorlar evet ama önemli bir bölümü öğrencileri temsiliyet vasfına sahipler. Onlar için “mücadeleyi temsil etmiyorlar, biz şöyle mücadele ediyoruz” denebilir. “ÖTK’ları şöylesi bir mücadeleye çağırıyoruz” ya da “bunu yapmadığı için eleştiriyoruz” da denebilir. Fakat “üniversiteleri ÖTK’lar değil biz temsil ediyoruz” gibi toptancı bir yaklaşım kabul edilemez. 27 Ocak’ta Erzurum meselesine yaklaşımda da bu tutum bir kez daha kendini göstermiş oldu. Öğrenci Kolektifleri ile sınırlı olmadığı anlaşılan bu yaklaşım, daraltıcı olduğu kadar AKP’ye yeni manevra imkânları açabilecek geleneksel bir alışkanlığa da sahip.

Bundan Sonra Ne Olacak?

Cumhurbaşkanı, YÖK başkanı ve Başbakan’ın ÖTK buluşmaları ile yükseköğrenim gençliği yeni bir yola girmiş bulunuyor. Bu ne iktidar ne de üniversite gençliği için kısa gün hesabı bir formalite olarak değerlendirilebilir. Siyasal iktidarı zorlayan gerici ve piyasacı hedeflerle, öğrenci gençliği zorlayan sorun ve talepler ÖTK’da bir iç çatışmayı da zorlayarak buluşmuş bulunuyor. Gelecek ÖTK seçimlerinin şimdiden çetin geçeceğini söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Birleşik ve fakültelere dayanan bir mücadele ÖTK’ları bundan sonra hem değişime zorlar hem de ÖTK’da güçlü mevzilerin ele geçirilmesini sağlar. Ayrıca bugünden, tabanda (sınıf, bölüm, fakülte) ÖTK temsilcilerini anti-demokratik ÖTK yapısının değişmesi için birleşmeye ve mücadele etmeye çağırmak gerekiyor. Ve elbette bütün üniversitelerde ikinci döneme ilişkin yeni bir mücadele planı çıkarmadan yürünemeyeceği açık. Yeni Anayasa tartışmaları, Genel seçimler, Tunus, Mısır ve bölgedeki halk isyanları, Torba Yasaya karşı emekçi eylemleri, üniversitenin diğer bileşenlerindeki hareketlenmeler, Newroz, 1 Mayıs, düzenlenecek öğrenci kongreleri vb gelişmeler üniversite gençliğine göz kırpıyor.

ÖNCEKİ HABER

Torba Yasada Bize Ne Çıktı

SONRAKİ HABER

Stajyer Öğrenciler de Torbada

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...