1 Temmuz 2007 00:00
evkadınlaştırma
Dünya teknolojik, ekonomik, kültürel, siyasal değişimlerin yoğun olduğu bir süreçten geçiyor.
İnsanları yerinden yurdundan eden, onları başka diyarlara-kentlere, ülkelere-göç etmeye zorlayan bir süreç bu.
Teknolojik devrimle birlikte çok uluslu şirketler, üretimi dünya çapında yeniden düzenlemeye başladılar. Dünyanın dört bir köşesinde yeni işyerleri kurulurken yeni işgücü devreye sokuluyor.
Artık kadrolu ve tam gün çalışma giderek yerini yarı zamanlı çalışmaya bırakıyor.
Uygulamalar en çok da kadın işgücü üzerinde etkisini gösteriyor. Örneğin uzmanlar, yeni teknolojinin modern sanayide -tekstil gibi- kadın işi denilen emek yoğun işleri azalttığını belirtiyorlar.
Taşeronlaşma, kadınların küçük atölyelerde, evlerde kayıtdışı istihdamı; ücretlerin en düşük düzeyde tutulmasının yanı sıra, iş güvencesi, emeklilik, tatil izni, ikramiye vb. sosyal hakları ortadan kaldırıyor; sendikaya üye olmayı olanaksız hale getiriyor.
Maliyeti düşürdüğünden işverenin kârına kâr katan yarı zamanlı çalışma, ailesinin tüm sorumluluğunu yüklenmiş olan kadın tarafından da benimseniyor. Çünkü kadın çaresiz.
Yalnızca bizde değil, gelişmiş ülkelerde de kadınlar hâlâ hem evde hem işte, çifte yük altında eziliyorlar. Bu yüzden iş ve aile yaşamını bağdaştıracak koşulları yaratmaya uğraşıyorlar. Başka deyişle, iş süresinin esnekleşmesine sıcak bakıyorlar.
Demek ki bu kesimin, ücretli çalışan hemcinslerinden farklı olarak, koruyacak yasal kazanımları yok Ne toplusözleşme, ne sendika, ne sosyal güvence
Bunlar dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan kadınların ortak sorunu.
Ancak bize özgü ekonomik, toplumsal, kültürel etmenler -bilgi eksikliği, tabular, tutucu gelenekler vb- sorunları ağırlaştırıyor.
Örneğin bizde işe başlama yaşı ve eğitim düzeyi birçok ülkeye oranla daha düşük.
Evlilik oranı daha yüksek.
Özellikle kırsal kesimde kadınların çoğu, çocuk sahibi olma -en çok da erkek çocuk- isteği, eşinin bu yönde kendisine baskı yapması gibi nedenlerle Aile Planlaması yöntemini kullanmak istemiyor.
İşyerinde çalışma saatlerinin uzunluğu, kötü fiziksel koşullarda -temizlik, havalandırma, ışıklandırma vb- çalışma zorunluluğu
Çoğunluğu, kırsal kesimde ücretsiz aile işçisi olarak çalışırken kente göç edenler oluşturuyor.
Ev, büro, işyeri, okul, fabrika, restoran, otel, alışveriş merkezi vb. yerlerde temizlik işlerinde çalışanlar, eve iş alanlar, evlerde çocuk, yaşlı, hasta bakanlar Çoğu kredi kartı, cep telefonu, çamaşır makinesi gibi çağdaş yaşamın olanaklarından yararlanacak maddi güce sahip değil. (İyi tüketici olabilmeleri ise zayıf bir olasılık.)
İş karşılığında alınan ücret hak değil, işverenin insafına kalmış.
Aile ve çocuklardan uzakta ya da gece çalışma... Çalışma saatlerinin belirsizliği Öte yandan bazı işlerde çalışmaları aileleri tarafından uygun görülmez. (Gece vardiyası, işyerinin uzak oluşu, servisin bulunmayışı vb. gerekçelerle)
Çoğu da buna itiraz etmez. Zaten iş yaşamını kadın özgürlüğü için bir adım olarak görenlerin sayısı yok denecek kadar azdır. Kaldı ki geleneksel rollere aykırı davranan kadınlar suçlanır, özgürlük arayışı içinde olanlar kınanır.
Kadınlar için iş olanakları sınırlıyken cinsiyet baskısı durumu daha da zorlaştırıyor. Kimi araştırmacılar sistemin kadınları ev kadını olmaya yönlendirdiğini iddia ediyor.
Kimileri ev kadınlığı kayıtdışı ekonomidir diyor.
Aslında yarı zamanlı çalışmanın yaygınlaşması, 90lı yılların başında feminist literatüre Almanca Hausfrauzirung (Evkadınlaştırma) kavramının neden girdiğini çok iyi açıklıyor!
Uzmanlara göre yarı zamanlı çalışma, kadınların üretimin, ekonominin dışına itilmesi anlamına geliyor.
Evkadınlaştırma, işsizliği gizlemeye yarıyor.
Toplumda kadının işsizliği ise erkeğinki kadar önemsenmiyor!
Sorun, yukarıda da değinildiği gibi, her ülkede farklılık gösteriyor ve yalnızca kadınları değil, tüm toplumu ilgilendiriyor.
Ülkemizde kayıtdışı çalışan kadın oranı yüzde 66ya ulaştı. ( 27.6.2007 basın)
Dünya Ekonomik Forumunun Cinsiyet Uçurumu Endeksi sonuçlarına (2006) göre Türkiye 115 ülke arasında 105. sırada bulunuyor.
Acaba seçim kampanyalarında politikacılarımız bu konuya değinecekler mi?
Kadın milletvekili adaylarımız bu konuda ne düşünüyorlar?
Ama küreselleşmeyle uyumlu bir kadın bakış açısı, kadın işgücünün sömürüsü ile ne ölçüde ilgilenebilir? Neoliberal politikaları savunmak üzere ortaya çıkanlar; örneğin yuva, kreş gibi kamusal hizmetlerin yaygınlaştırılmasını destekleyecekler midir?
Ya ücretsiz ev işinin ücretli iş olarak kabul edilmesi görüşünü nasıl değerlendiriyor kadın milletvekili adaylarımız? Ev kadınlarının ağırlıkta olduğu bir toplum olduğumuza göre bunu mutlaka düşünmüş olmaları gerekir.
Tülin Tankut
Evrensel'i Takip Et