01 Temmuz 2007 00:00

KİRVEME MEKTUPLAR

Kirvem,
Kim ne derse desin, kim şom ağızlık ederse etsin, gerçek olan şu ki;

Paylaş

Kirvem,
Kim ne derse desin, kim şom ağızlık ederse etsin, gerçek olan şu ki; memleketimizin bozkırlarına, kel dağlarına, "su suu, suuu!" diye inleyen çorak tarlalarına, kuş uçmaz kervan geçmez mezralarına ya da gitmesek de gelmesek de yine de "orda bir köy var uzakta! O köy bizim köyümüzdür!" diyerek teselli bulduğumuz "kutsal" topraklarımıza vakti zamanında göz dikmiş küffar taifesini, ayaklarımızdaki keçi derisinden yapılmış çarıklarla, çakar almaz paslı tüfeklerimizin yanı sıra keza göğüs kafeslerimizin altındaki "iman" gücüyle Anadolu'nun bağrında analarından doğduklarına pişman edip hepsinin ağzının payını verdikten sonra, "kanla, irfanla" kurup el bebek, gül bebek büyüttüğümüz cumhuriyetin hemen ardından "Bir Türk Dünyaya bedeldir" düsturuyla çıktığımız "medeniyet" yarışında, gelmiş geçmiş bunca yılın muhasebesini özellikle şu son günlerde halkın önüne konacak seçim sandıklarının arifesinde değerlendiren siyasi "elit"imizin iktidar kanadına göre memleket güllük gülistanlık, parklarımızın her biri lale bahçelerini bile sollamışken, beri taraftan bilumum muhalefet cenahına göre de battı balık yan gidoor!
Çok partili demokrasiyle birlikte ve özellikle soğuk harp yıllarında, kıbleleri Moskova'ya dönük dinsiz, imansız "gomonist"leri her fırsatta kodese tıkıp zindanlarda çürüterek veya kimilerini sınır boylarında pusuya düşürüp "faili meçhul cinayet"ler safında öte tarafa postalayarak ya da yazdıkları iki kıta şiir veya üç makaleyle memleketin birlik, beraberlik ruhunu gölgeleyen bilumum "murdar" düşüncelerini, toptan, tüfekten, mitralyözden daha zararlı niteleyip böylece memleketi düzlüğe çıkarmak için uğraşıp ter dökerken, gel zaman git zaman, köprülerin altından akıp giden su misali şimdilerde geldiğimiz şu günlerde yakında yapılacak millet vekili seçimlerinde sürüsüne bereket siyasi partilerin yanı sıra aynı listelerin kuyruğuna takılmış Türkiye Komünist Partisi'nin de bu "demokratik" ortamda duvarlara yapıştırdığı "Şimdi sürüden ayrılma zamanı" sloganlarına bakılırsa, yine kim ne derse desin biz bu "demokrasi" meselesini galiba çözdük zo!
Nitekim bir zamanlar kırtıpil, cavalacoz "ince" hesaplar sonucunda, birbirlerine çürük çarık iplerle ister istemez teğellenip, böylece memleketin "ali menfaatleri" doğrultusunda kurdukları koalisyonlarla ülkemizi "nurlu ufuklar"a doğru yönelteceklerine dair "Büyük Millet Meclisi"nde yemin billah edenlerin cemi cümlesinin mumu, her defasında yatsı namazına bile yetişmeyip çok daha erkenden sönünce, eninde sonunda anladık ki, adı gibi kendisi de gâvur icadı olan "koalisyon"ların kulpuna takılıp bunca zamandan beri oyalanırken, nurlu ufukları yakalamak bir yana da, Boğaz'ın sularında akıntıya kapılmış Halaskâr vapuru misali Kandilli İskelesi'ne bodoslamadan bindirmek üzereydik alimallah!
Sonra?
Sonra bu "acemi" kılavuzların ipliğini her birimiz kendi kavlimizce pazara çıkarıp bu kez de kimilerimiz "takke, takunya, terlik, türban, tespih" saflarında yerimizi alırken, kimilerimiz de illa da "silindir şapka, papyon, frak" diye tutturunca, memleket "katar"ı "geldi gitti tahtasına dönerek" rayından çıkınca, ol vakit gelsin zinde, hazır kuvvetler korosunun kulakları on yılda bir çınlatan borazan sesleri:
"Tatara, titiri! Tatara, titiri!!!"
Tamam Kirvem! Öküzün altında buzağı aramaya gerek yok! Kimilerimiz her ne kadar da bu ülkede "sakıncalı piyade"ler kategorisinde damgalanıp, "andıç"lanıp, bu minvalde boyumuzun ölçüsünü alsak da, geride kalanlarımızın tümü zaten anadan doğma elhamdülillah "asker millet" olarak bu ülkenin özbeöz "safkan" neferleriyiz ama, yine de "kışla"ların vesayetinden, onun gölgesinden sıyrılıp, gerçek anlamıyla "sivilleşip" böylece kendi rüştünü ispat etmek için bu âlemde daha ne kadar oyalanıp daha nereye kadar boşa kürek çekeceğiz monşer?
Eskiden başımıza musallat olan gomonist gâvurlarının seslerini soluklarını kesmeyi hüner bellerken, bugün şayet becerebilirlerse Meclis'e kapağı atabilmelerinde "sakınca" yokken, beri taraftan da hâlâ aynı "nato kafa, nato mermer" aymazlığıyla illa da memleketi bölüp parçalayacaklarına "peşinen" karar kıldığımız kimi "gafil"lerin önlerine yüzde on barajlarıyla set çekerek böylece deveye hendek atlatma çabalarını çağrıştıran antidemokratik "seçim yasaları"yla tezgâhlanan sözde demokrasi oyunlarından medet umanların hali acaba gerçekten de içler acısı mıdır, yoksa bana mı öyle geloor kim bilir…
Mıgırdiç Margosyan
ÖNCEKİ HABER

Mültecilere ateş açıldı!

SONRAKİ HABER

şükrü erbaş,ankara’dan türkiye’ye yürüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa