03 Temmuz 2007 00:00
DÖNÜŞÜM
Bundan 100 yıl önce, 18 Ağustos 1907de II. Enternasyonal, Stuttgartta Uluslararası Sosyalist Kongresini toplamıştı. Beş kıtadan 886 delegenin katıldığı kongrenin ana konusu Militarizm ve uluslararası sorunlar idi.
Bundan 100 yıl önce, 18 Ağustos 1907de II. Enternasyonal, Stuttgartta Uluslararası Sosyalist Kongresini toplamıştı. Beş kıtadan 886 delegenin katıldığı kongrenin ana konusu Militarizm ve uluslararası sorunlar idi. Bundan bir gün önce de, 17 Ağustos 1907de Uluslararası I. Sosyalist Kadınlar Kongresi toplanmıştı. Kongre önce 60 bin emekçi Sosyalist Enternasyonali, proletaryanın uluslararası önderlerini selamlamak üzere Stuttgartta görkemli bir miting düzenlemişlerdi.
Bütün ülkelerin işçileri ve ezilen halkları için olağanüstü önem taşıyan bu kongrenin 100. yıldönümü vesilesiyle Stuttgartta 22 Eylül 2007 tarihine kadar onlarca etkinlik yapılacak.
Bunlardan ilki, etkinlikler dizisinin açılışı olarak, cuma günü düzenlenen bir toplantıyla yapıldı. Bir gün sonra ise Sol Sendikacılar İnisiyatifinin 9. Kongresi yapıldı.
II. Enternasyonal, Stuttgart kongresinin 100. yıldönümü etkinliklerini düzenleyenler, sadece anma ve nostaljik etkinlikler yapmak yerine 100 yıl önceki kongrenin gündemine alarak tartıştığı konuları ve çıkardığı sonuçlar üzerinde durmayı ve bugün işçi ve emekçilerin gündemindeki sorunları ele almayı tasarlıyorlar. Bunda ne kadar başarılı olunacağını önümüzdeki hafta ve aylarda göreceğiz.
Etkinliklerin açılışında ve ardından yapılan sendikal konferansta dikkat çeken bir yan vardı. Her iki etkinlikte yapılan açılış konuşmalarında ve tartışmalarda Almanyada halkın ezici çoğunluğunun hükümetin politikalarına karşı olduğu belirtildi; Halkın yüzde 80i, Afganistan ve Irak işgaline karşı, yüzde 80i reform adıyla yapılan sosyal hak gasplarına karşı, yüzde 75i asgari ücretten yana. Ama bu çoğunluk ne yazık ki kendini alanlarda, protesto eylemlerinde ifade etmiyor.
Halkın çoğunluğunun böyle düşündüğü değişik kamuoyu yoklamalarıyla uzun bir süredir ortaya konuyor. Bütün bunlar doğru. Bunun yanı sıra düzen partilerine karşı güvensizliğin arttığı, sadece bu partilere seçimlerde verilen oylara değil aynı zamanda giderek düşen seçimlere katılım oranlarına da yansıyor.
Açılış etkinliğine katılan kişi bu sorunu tartışmak zorundayız derken mücadeleci sendikacıların düzenlediği kongreye katılan bir işçi temsilcisi ise Bu rakamların bizim için ne anlama geldiğine bakmalıyız diyerek doğru yöne işaret ediyordu.
Emekçi halkın çoğunluğu egemen politikalara karşı tepkiliyse ve bunu seçimlerde kendi tarzınca ifade ediyorsa, kamuoyu yoklamalarında bunu yansıtıyorsa o zaman sorunu, kendini emekçilerin örgütü, öncü örgütü veya seçilebilecek alternatifi olarak tanımlayanların politikalarına, strateji ve taktiklerine bakarak yapmak gerekiyor.
Sekiz yıldır Almanya çapında bir araya gelen ve değişik bölgelerde 20-30 yıldan bu yana muhalif sendikacılık yapan sendikacıların, işçi temsilcilerinin dönüp kendilerine bakmaları ve neden işçiler tarafından alternatif olarak görülmüyoruz sorusuna yanıt aramaları gerekiyor. Kendi kendini öncü ilan edip ardından proletaryanın peşlerine takılmalarını beklemenin doğru bir strateji olmadığı artık anlaşılmalı!
Diğer yandan yeni kurulan Sol Partiye, son dönemlerde ilginin artmasına karşın, geniş kitlelerin ilgisinin sınırlı olmasının nedeni de bu partinin içindeki kanatlar arasındaki güç dengesi ve özellikle Berlin Eyalet Hükümeti ortağı olarak politik icraatlarıyla ilintili.
Bu konuda, 100 yıl önce yapılan II. Enternasyonal, Stuttgartta Uluslararası Sosyalist Kongresine delege olarak katılan ve Militarizm ve Uluslararası Sorunlar Komisyonuna katılan V.I. Leninin eserlerini yeniden incelemekte fayda var. Sosyalist Enternasyonal içinde oportünizmin bütün türlerine karşı amansız bir mücadele veren Lenin, Sosyalist Enternasyonalin önde gelenleri arasında görünen ama en kritik durumlarda (emperyalist savaş döneminde olduğu gibi), proletaryaya ihanet ederek kendi sermayedarlarının yanında yer alan sendika ve parti önderlerini, Stuttgart kongresinde olduğu gibi ardından da mahkum etmişti.
Bugün de sınıfın karşı karşıya olduğu en büyük sorunların başında pratik oportünizm gelmektedir. Buna karşı amansız bir mücadelenin verilmesinden başka bir yol yoktur.
Serdar Derventli