03 Temmuz 2007 00:00
DURUM
Erol Manisalı ulusalcılarımızın çok iyi tanıdığı bir isim. Cumhuriyet gazetesinde Bıçak Sırtı adında bir köşesi var ve geçtiğimiz günlerde burada Asker, Darbeyi Engellemeye Çalışıyor başlıklı bir makale yazdı.
Erol Manisalı ulusalcılarımızın çok iyi tanıdığı bir isim. Cumhuriyet gazetesinde Bıçak Sırtı adında bir köşesi var ve geçtiğimiz günlerde burada Asker, Darbeyi Engellemeye Çalışıyor başlıklı bir makale yazdı. Makalenin genel fikri şu, asker darbe yapma peşinde falan değil, içimizdeki oligarşinin Washington ve Brüksel ile yürütmekte olduğu sivil ve sessiz darbeyi nasıl engelleyeceğinin derdine düşmüş. Makale bu fikrin etrafında örülmüş ve ortaya bu fikri kanıtlayacak argümanlar konuluyor.
İlk olarak askerin darbe yapma peşinde koşup koşmadığından başlayalım. Asker niye darbe yapar? Ortada bir program varsa, bu program halk muhalefeti nedeniyle uygulanamıyorsa, kendisine aykırı gördüğü birtakım gelişmeler varsa darbe yapar, programı uygular, kendisine ters gelen işleri durdurur. 12 Eylül askeri darbesi 24 Ocak Programını uygulamak için yapıldı ve Washington patentliydi! Ülke emperyalizme ve ABDye bağımlılıkta geçmişte görülmemiş adımlar attı.
Peki askere ters gelen gelişme ne? Meclisin dinci bir cumhurbaşkanı seçmeye soyunması. 27 Nisan Muhtırasının amacı ne idi. Bu gelişmeyi önlemek. Asker başarılı oldu mu? Evet oldu. Dinci bir cumhurbaşkanı seçtirmedi, ülke seçimlere gidiyor ve bu süreçte asker milliyetçiliği körükleyerek şovenist, faşist partilerin yolunu açmaya çalışıyor. Yani ortada darbe ile yapacağı işleri muhtıra ile yaptığı bir durum var. Büyük basının önemli bir kısmı, yüksek devlet bürokrasisi ve kurumları -Anayasa Mahkemesi vb.- zaten emir komuta zincirine dahil oldu ve muhtıra derinleşerek devam ediyor. Seçimlerden CHP ve MHP güçlenerek çıkar, AKPnin gücü sınırlanırsa, asker amacını zaten gerçekleştirmiş olacak. Demek ki bu nedenle henüz darbeye gerek bulunmuyor.
Peki uygulanan programlar açısından bir sorun var mı? Bir sorun yok ve AKP Hükümeti zaten Washington, Brüksel patentli IMF programlarını uyguluyor. Askerin bu programa bir itirazı bulunuyor mu? Bulunmak bir yana onlar da etkilerindeki OYAKBANKı satarak, bu programla ne kadar uyumlu olduklarını bir kez daha gösterdiler. Yani ortada uygulanmayıp, ortada kalan ve uygulanması askerlere devredilmiş bir program yok. Demek ki açıkça askeri darbe yapmak için herhangi bir gerekçe bulunmuyor.
Gelelim diğer soruna; asker Washington ve Brükselde simgeleşen ABDye ve ABye, Manisalının deyimi ile Batı emperyalizmine karşı mı? Aslında bu soruların kapsamını genişletip, aynı mantığa sahip ulusalcılar bunlara karşı mı diye de sorulabilir. Askerden başlayalım. Genelkurmay onca tankı, topu ve askeri Irak sınırına yığarken, hareketlenmenin en fazla olduğu zamanda Konyada Anadolu Kartalı tatbikatı yapılmakta idi. Peki tatbikata katılanlar kimlerdi? Kestirmeden yanıtlayacak olursak Washingtonla Brüksel! Dahası var. Manisalı İsraili de AB ve ABD planlarına dahil ediyor ama İsrail ile yapılan askeri anlaşmalarla İsrail jetleri Konya Ovasını, Türkiyenin hava sahasını tatbikat ve eğitimleri için kullanıyorlar.
Sorularımızı biraz daha geliştirelim. Askerin ABD ve NATO ile yapılan ikili askeri anlaşmalara, onlara tahsis edilen vatan topraklarına bir itirazı var mı? Artık bir hükmü kalmamış Çekiç Güce itiraz ediyor! Peki İncirlike ilişkin tek itiraz var mı? Olmadığını biliyoruz, Manisalının yazısında da İncirliğin adı bile geçmiyor. Peki Türkiye ve askerler AB bünyesinde oluşturulan askeri birime katılmak istemiyorlar mı? İstiyorlar. Ama AB karar sürecinde Türkiyeye yer vermediği için muhalefet ediyorlar. Açıkçası ABD ve AB ile tüm ikili anlaşmalar yerli yerinde -askerlerin ABye ilişkin tek itirazları işlevlerinin ordunun doğal işlevine dönecek olması, günlük iktidar mevkiinden uzaklaşacak olmalarıdır- duracak, ama ulusalcılarımız ve askerlerimiz Batı emperyalizmine karşı olacaklar, hepimizden buna inanmamızı bekleyeceklerdir.
Peki ama ulusalcılarımızın asıl derdi ne? Dertleri Kürtler. Washington ve Brükselle bu konuda anlaşsalar, bölgede geçmiş statükoya dönüleceğinin, Türkiyeye bu konuda ilişilmeyeceğinin güvencesini alsalar, vatanın altının da üstünün de satılmasına bir itirazları olmayacak, Washington ve Brükselle birlikte her türlü lanetli işe koşturacaklar. Türk milliyetçiliği imparatorluk kalıntıları üzerinde yükselen bir milliyetçilik ve kendisinden ayrılmış olan, ayrılma potansiyeli taşıyan halklara karşı -Kürtler, Yunanlılar, Ermeniler- düşmanlık yaparak yaşayabiliyor. Bu halk ve ulusların felaketi için ulusalcılarımız ve milliyetçilerimiz Batı emperyalizminin kucağına oturmaya devam edebilir ve buna hiçbir itiraz yükseltmezler.
Ulusalcılarımızın savunduğu ulusal çıkarların geldiği nokta işte budur. Ama emperyalizmin oynama alanı bulduğu nokta da asıl olarak burasıdır! Orada kalmak demek, benimle oynayabilirsin diye emperyalizmin eline açık çek vermek anlamına gelmektedir. İşte bu nedenledir ki önümüzdeki dönemde askerlerin, dincilerin ulusalcıların hep birlikte emperyalizmin bölgedeki çıkarları temelinde bir araya gelmesi ve Batı emperyalizmine hep birlikte uşaklık etmeleri kimse için sürpriz olmayacaktır. Görünen o ki ulusalcılarımız gerçekten de bıçak sırtında duruyorlar!
Ahmet Yaşaroğlu