05 Temmuz 2007 00:00

“Şiire kan bulaştı”

Sivas’ta yaşanan katliam, şairler tarafından; Asım Bezirci, Metin Altıok, Asaf Koçak, Nesimi Çimen, Aziz Nesin, Behçet Aysan, Uğur Kaynar’a adanan şiirlerle olduğu gibi Sivas, Madımak, 2 Temmuz Sivas’ta yakılanlara vb. olarak çok ...

Paylaş

Temmuz, tam on dört yıldır acılı günlerin takvim yapraklarını getiriyor önümüze. Her gününü 2 Temmuz kılıyor. O nedenle temmuz ayının yazıları Sivas Katliamı ile ilgili şiir ve diğer ürünlerden oluşacak.
2 Temmuz Madımak vahşetinde yaşamını yitiren 35 aydının acılarını tüm ülke sanatçıları, şiirleri, sazları, sözleri, yazı ve çizileriyle paylaştı. Duygu ve düşüncelerini şiirle dile getirenler, ciltlerle kitap oluşturabilecek çoğunluktaydı. Kurtarılış anına kadar Aziz Nesin’in yanından ayrılmayan Lütfi Kaleli, olayı saat saat izleyerek Sivas şiir güncesini oluşturdu.
Zerrin Taşpınar, Zeki Büyüktanır, Abdulkadir Paksoy ve Mustafa Yıldız kitap oylumunda çalışmalar yaptı.
2 Temmuz, halkın böğründe derinine açılan bir katliam yarasının diğer adı oldu. O nedenle bu ülkede yaşayan yediden yetmişe tüm insanları ilgilendirir duruma geldi. O nedenle bugün de unutulamıyor. Çünkü bu yangın, şiir sesiyle kundakta tanışan çocukları da, o sesle yürüyüp ileri yaşlara gelenleri de yakıyor. Şiir yazanlar kadar, şiir okuyanları, şiir üstüne düşünenleri ve söz söyleyenleri de yakıyor. Bu nedenle;
“…Ve derken şiire kan bulaştı/ Ezan-Cuma –İmam/ Hatip/ Okul- Gösteriş- Oy- Ödün- Makam filân/ Kan tuttu karanlıkları hayınlıkları/ Otuz yedi kez kanadı ülkenin geleceği”,
diyen Nusret Kemal Otyam’ın şiirine verdiği adı yazıma başlık yaptım.
Susurluk gibi, Sivas ve Sivas’ta yaşayan insanlara da olayla ilgili suçun tümünü yüklemek yersiz ve haksızlık olur bana göre. Çünkü gerçek suçlu, bilincimizi karanlık odalara hapsedenlerdedir. Bu karanlık atmosferin şokuyla Rıfat Ilgaz, bir şey söyleyemeden aramızdan ayrılırken Aziz Nesin, gerçeği “Sivas Acısı” şiirindeki;
“…Ey yüreğimin olmaz acıları/ Ey yüreğimin dinmez sancıları/ Suç ne bende ne de sende/ Suç beni karanlıklara gömenlerde/ Ne de olsa yurttaşımsın/ Kapalı olsa da bütün vicdan kapıları yüzüne/ Bilmelisin bir yerin var can evinde”
dizeleriyle şiirleştirmiştir.
Sivas’ta yaşanan katliam, şairler tarafından; Asım Bezirci, Metin Altıok, Asaf Koçak, Nesimi Çimen, Aziz Nesin, Behçet Aysan, Uğur Kaynar’a adanan şiirlerle olduğu gibi Sivas, Madımak, 2 Temmuz Sivas’ta yakılanlara vb. olarak çok çeşitli biçimlerde dile getirilmiştir. Örneğin;
“…Kalkıp baksa inanmayacak kendi de/ Öyle bir güzel vermiş yanını soğuk paşa ki/ N’oluyor bre hiç mi yaslamadınız böğrünüzü/ Buzlara basmayı hiç özlemedi mi tabanlarınız/ Hiç yakmadı mı ekini, üzümü eriştiren temmuz sizi der gibi// Kaldırın başınızı gülün be/ N’oluyorsunuz geçin şöyle/ Sırayla bakacağım tümünüze/ Asık yüzleri sevmem bilmez misiniz?/ Haydi gülümseyin artık/ Kesiyorum uykuyu kalktım der gibi”
dizeleriyle Behçet Aysan’a seslenen Ümit Sarıaslan’ın sesine; Ali Püsküllüoğlu, M. Nejat Gacar, Ozan Telli, Hulki Aktunç, Bülent Güldal, Yılmaz Odabaşı, A. Ömer Erdoğan ve Kemal Gündüzalp de seslerini katmışlarsa da Şükrü Erbaş;
“…Bir otel odasında gencecik çocuklar/Çırpındıkça bir yudum soluk için/ Üzerine benzin döküp oynayanlar/ Onlar bir gün öpmeye eğilince çocuklarını/ Dudaklarında duman ve yanık et kokusu/ Boğum boğum tıkamaz mı soluklarını?//…Ayrılık herkesin kapısını çalar bir gün/ Dağlar kararınken ya da günün eşiğinde/ Onlar, saz kırıp şiir yakanlar/ İçlerinde gezinen kederi bir türküyle/ Bastırmak isterlerse derinden ve sessiz/ Çalmazlar mı duvara kirli bedenlerini// Kimse temizim demesin kimse/ Bütün bir ülke odun taşıdı Behçet’in yangınına./ Onlar, Secdesi küf, kıblesi korku olanlar/ Onlar, bir gün ölüm menevişlenince içlerinde/ Tütmez mi kirpiklerinde ‘dumanı lekesiz biri’?”
dizeleriyle kara yüreklileri ve kara düşüncelileri yargılamaktan geri durmaz.
“Asım, Nesin, Asaf, Uğur ve ötekilere” adadığı şiirde Sennur Sezer’in;
“…Kuş seslerini getiriyorum./ Çiçek kokularını/ ağıt yerine.//…İnanmıyorum yok olduğunuza/ yüzünüz düştükçe sözcüklere/ hep kanayacak bir soruyla:/ (Küllerinden doğarmış Anka/ Tüyüyle mi yazdınız adlarınızı)”
dediği ağıtsız dizelerine Hüseyin Topçugil, Haşim Kanar, İsmet Kemal Karadayı, Erdoğan Tanaltay, İ. Kuyumcu, Sıtkı Salih Gör, Celal Özcan, Zühtü Bayar, Mehrizat, Süreyya Eryaşar ve Celal Kıran eşlik ederler.
Tarih, iktidarda bulunanların yarattığı ileri-geri kavgalarını resmî bir ağızla dile getirirken, geride kalanların acılarına ve yıkımlara değinmez. İşte bu değinilmeyen acıları “Oğlu Sivas’ta yakılan ananın söylediği” şiirindeki;
“…Ben anayım oysa/ bilirim nereye giderse gitsin/ sesimin içindedir oğlumun sesi/ göç ettiğimizde İstanbul’a/ bilirim daha sekiz yaşında/ kalmak için nasıl gizlenmişti/ buğdayların arasına/ nasıl doldurmuştu ceplerini/ köyünün taşıyla toprağıyla//… Soruyorlar neden/ 2 Temmuz gününden sonra/ bir yangını dolaştırıyor/ parmaklarını neye değdirsen/ yansımış oluyor bütün bakışlara/ bir alev gibi ölüm acısı/ üstündeki o kapkara giysiden//…Ben anayım oysa/ bilirim nereye giderse gitsin/ elimin yanındadır oğlumun eli/ is karartır duman boğar ateş tırmanırken/ bilirim nasıl el ele verdiklerini/ direnç nasıl ulaştı birinden ötekine/ nasıl çoğaldı ufacık bir umut titreşimi/ o gün ben bir daha doğdum yananların külünden/ kendimi bir daha adadım doğurup yaşatmaya”
dizeleriyle Kemal Özer, en yakıcı bir biçimde dile getiriyor. Aynı acıların dili değişik şairlerde değişik söylemler kazanarak hayatımızın içine giriyor. Örneğin;
“…Ben de yanıyorum onlarla/ Elimde kalıyor duvakları/ Çağlayan su gibi semahlarla/ Anadolu’yu şenleten kızların/ Hacı Bektaş Dergahı ak kor/ Kanıyorum Sivas’ta/ Saplanmış böğrüme otuz yedi bıçak”
diyen Başaran’ın acısını;
“…Biz o gün Sivas’ta/ Aydınlanma yolunda/ Bir kez daha bilendik”
diyen Talip Apaydın karşılıyor.
Çoğu kimseler tarafından olayın öznesi yapılan Aziz Nesin’e karşı yürütülen kampanyaya kulak veren Ali Yüce ise;
“…Borcunu ödemek için halkına/ Çirkini güzelleştirmek için/ Uygarlaştırmak için barbarlığı/ Savaşmak için doya doya/ Ölümle barış imzaladı/ Sözünde durmadı ölüm/ Doymadı savaşmaya/ Aziz Nesin’in altıncı parmağı”
dediği bir tutam sözle yanıt veriyor.
Battal Keskin de;
“…Temmuz ateşini yaktınız/ Bir cümle tarihe / Sıcak insan küllerini/ Ve ezgili yüreğini/ Bıraktınız”
dizeleriyle Aziz Nesin’in, tarihi bir görevi yerine getirdiğine vurgu yapıyor.
Metin Altıok’la olan anısını “Çardakta oturup şiirler okuduk” diyerek dile getiren Metin Demirtaş’tan; Asaf Koçak’a;
“…Ölüm de aydınlanır/ Sindaşın ışık olunca”
diyerek seslenen Vecihi Timuroğlu’na, İbrahim Yıldız’dan Dinçer Sezgin, Sabahattin Yalkın’a ve de diğer tüm sanatçıların şiirleri Madımak yangınında kaynayarak bize ulaştı. Bundan sonra da kaynayacak şiirler. Ta ki insanların kardeşçe yaşayacağı bir dünya oluşuncaya kadar kaynayacak ve insan bilincinin sağlıklı ışıyacağı yere kadar uzayacak. Çünkü bu bilinç sağlanmadan, Sivas’ta yaşanan kıyımı unutmak, bu toprakta yaşayanların kendilerine yaptıkları en büyük ihanet olacaktır.
Not: Konuyla ilgili yazı sürecek
Güngör Gençay
ÖNCEKİ HABER

‘Sığınan’ kadınların çığlıkları

SONRAKİ HABER

Kemal Sunal’a gülmek 2

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...