05 Temmuz 2007 00:00

‘Sığınan’ kadınların çığlıkları

Küreselleşme...
İnsan hep sığınılacak bir yer arar. Sımsıcak bir yuvaya sığınmak ister kimileyin. Sevgiyle saracak bir kola, kucağa sığınmak ister daha çok.

Paylaş

Küreselleşme...
İnsan hep sığınılacak bir yer arar. Sımsıcak bir yuvaya sığınmak ister kimileyin. Sevgiyle saracak bir kola, kucağa sığınmak ister daha çok. Birine sımsıkı sarılmak, içindeki mutsuzluğu, üzüntüleri alsın diye… Kim istemez? Ama hiçbir insan mağdur olduğu için sığınma evine sığınmak istemez. Hele hele hep sevilmek isteyen kadın asla!
Küreselleşme, yoksul insanların zararına olacak bir işleyiş oluşturdu, dünyada ve ülkemizde. İşsizlik, açlık ve yoksulluğu da getirdi. İnsanımızı derinden sarstı. Evlerdeki huzuru bozdu, mutluluğu tuzla buz etti. Çünkü küreselleşmenin hiçbir etik değeri yok. Çok, daha çok kazanmak varken insanı düşünmek?..
Belgin Sarmaşık, yapıt için yazdığı önsözde; “Küreselleşen dünya, çalışanlara eşit haklar tanımazken bir kesim kadınlarımızın kurtuluş yolunun da önünü aynı eşitsizlikle kapatmıyor mu” diye soruyor. Doğru söze ne denir?!
‘Sığınan’ Kadın Fotoğrafları, (Yaşamları Sığınma Evinde Kesişen Kadınların Öyküsü), Ayşe Küçükkurt’un sığınma evlerindeki kadınlarla yaptığı görüşmelerden oluşan bir çalışma. Bu yapıt için belgesel diyebileceğimiz gibi, roman ya da öykü de diyebiliriz. Çünkü sığınma evlerindeki kadınlarla yapılan görüşmeler olduğu gibi aktarılmamış. Yazar duyarlılıklarını da katmış. İşte bu noktada belgeselden ayrılıp roman ve öykü kalıplarına doğru yol almaktadır. Bence bunların hiçbirisi önemli değil. Ayşe Küçükkurt’un böyle güzel bir çalışmayı yapması önemsiz bir şey değil.
Önce aile
‘Sığınan’ Kadın Fotoğrafları’ndaki kadınların hepsi de haksızlıklara uğramışlardır. İrdeleyip baktığımızda sorun ailelerinde başlamaktadır. Sağlıklı evlilik yapamamaları, iyi ilişkiler kuramamalarının nedenleri arasında, geldikleri aile yapılarının sağlıklı olmaması bulunmaktadır.
Sığınma evlerindeki kadınların anne babaları ya boşanmıştır ya da ayrı yaşamaktadırlar. Birlikte olanlar ise evliliklerinde sevgi, saygı süresini çoktan tamamlamıştır. Evin içinde her gün kavga dövüş olmaktadır. Daha sonra kocaları, kaynanaları, görümceleri, kayınlarınca (kocanın erkek kardeşi) dövülecek kadınları önce babaları ve ağabeyleri döver. Her şeyleri yasak sınırları içine ve kontrol altına alınmıştır.
Ayşe Küçükkurt’un anlattığına göre, görücüsü gelen kızı babası döver. Neden mi? Yanıtını o versin: “Babamla annem ayrı. Babam bizi sürekli döverdi. Eve dünür gelirdi, sandalyeyi kafamızda kırıp onunla döverdi. ‘Birine kuyruk mu salladınız, neden geldi’ diye. Annem sonunda dayanamadı, kardeşlerimi aldı, babamdan ayrıldı.” (s.84)
Sokağa düşmüş değil sokağa atılmış
‘Sığınan’ Kadın Fotoğrafları’ndaki Ayşe Küçükkurt’un yazdığı kadınlar, son çare olarak sığınma evlerine gelmişlerdir. Genellikle eşlerince sokağa atılmış, baba evine de gidememiş; gitse de huzur bulamamış kadınlardır. Bunların altında eşlerin alkol ve kumar bağımlılığının yanı sıra geçim sıkıntısı, kocanın kabul edilemeyecek istekleri, aldatma, dilenciliğe, fuhuşa zorlama (yaptırma), kültürel farklılıklar vb. yatmaktadır.
Babasını tanımayan çocuklar
Aile içi şiddete uğrayan kadınlar, çocuklarıyla birlikte sokağa atıldıktan sonra hiçkimse onlara sahip çıkmaz. En acısı da çocuklar babasız büyür. Biraz büyüdüklerinde annelerine babalarının kim olduğunu sorarlar. Hatta babasını duvarda asılı fotoğraftaki Atatürk sanan çocuklar da vardır.
“Şu an, kızım babasını tanımıyor. Duvarda bir Atatürk fotoğrafı var. Bir gün kızım Atatürk fotoğrafını gösterip ‘baba’ dedi. ‘Kızım o baba değil’ dedim. ‘Baba’ diye ısrar etti.” (s.81)
Kadın onuruyla yaşamak istiyor
Şiddete maruz kalan, fuhuşa, dilenmeye zorla sürüklenen kadınların bir isteği vardır: Çalışıp kendi ayakları üzerinde durmak. Çocuğuyla yeni bir yuva kurup onurluca yaşamını sürdürmek istiyor kadın.
“Buraya geldim. Şiddetten uzaklaştım. Çocuğum, kendini yeni toparlıyor. Orada kalsaydık, hayata devam edebileceğimizi sanmıyorum. Çocuğumla bir yuva kurup yaşamak istiyorum.” (s.85)
Bir başka kadın ise “…En büyük amacım bir iş bulup çalışmak. Böylece kimseye yük de olmam” diyor. (s.119)
‘Sığınan’ Kadın Fotoğrafları Ayşe Küçükkurt’un yapıtı, kadınlarımızın çığlıklarını duymamız için iletiyor. Bir yerde onların sesi olmuş.
Bu kitap, kadın araştırmaları yapanlar için önemli kaynaklardan birisi.
Mustafa Aslan
ÖNCEKİ HABER

Eylem sürecek

SONRAKİ HABER

“Şiire kan bulaştı”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa