05 Temmuz 2007 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Günümüzde uluslararası ilişkilerin sıkça gelip düğümlendiği konuların başında enerji politikaları geliyor. Çeşitli araştırmalar; dünya çapında petrol rezervlerinin giderek azalmakta olduğunu, önümüzdeki 50 yıl içerisinde en çok...
Günümüzde uluslararası ilişkilerin sıkça gelip düğümlendiği konuların başında enerji politikaları geliyor. Çeşitli araştırmalar; dünya çapında petrol rezervlerinin giderek azalmakta olduğunu, önümüzdeki 50 yıl içerisinde en çok kullanılacak enerjinin doğal gaz olacağını gösteriyor. Kullanım bakımından daha temiz, çevreye zararsız ve az masraflı olması da doğal gazı cazip kılan diğer faktörler arasında sıralanıyor.
Enerji kullanımında doğal gaz giderek belirleyici enerji kaynağı olmaya başlayınca; ülkelerin stratejik önemi de yeniden tarif edilmeye, belirlenmeye başlanacak elbette. Doğal gaz rezervlerinin en fazla, uluslararası politikada etkili bir aktör olmaya çalışan Rusya gibi bir ülkede bulunması, bu ülkeye uluslararası ilişkileri biçimlendirme ve yeniden düzenleme olanağı kazandırıyor. Çeşitli tahminlere göre dünya doğal gaz rezervlerinin yüzde 26sı Rusyada, yüzde 16sı ise İranda. Doğal gazın en fazla bulunduğu diğer ülkelerin başında Katar, Türkmenistan ve Kazakistan geliyor.
Günümüzde enerji politikaları açısından en önemli soru şu: Rusya ve Hazar Havzasında yoğunlaşan doğal gaz ve petrolün ihtiyaç duyulan sanayileşmiş ülkelere hangi yollar üzerinden nakledilecek? Bu soruya verilecek yanıt hem geleceğin politikalarına hem de ülkelerin karşılıklı bağımlılık ilişkilerine yön verecek gibi görünüyor.
Rusya, son zamanlarda imzaladığı ve temelini attığı doğal gaz ve petrol boru hatlarıyla bir taraftan kendisine göre enerjinin daha güvenli yollardan istediği noktalara ulaşmasını sağlamaya çalışırken, diğer taraftan iyi ilişkiler kurma ihtimalini zayıf gördüğü ülkelerin stratejik önemini azaltmayı hedefliyor.
Yakın dönemde Rusya tarafından imzalanan ve temeli atılan enerji nakil hatları ve projelerine baktığımızda bu durum çok daha iyi anlaşılacaktır:
1- Kuzey Avrupa Doğal Gaz Hattı (NEGP): Almanya ile Rusya arasında Baltık Denizinin altından doğrudan bağlantı kuracak olan bu projeyle, ABDnin Avrupadaki sadık müttefiki Polonya ve Batı destekli turuncu darbenin yaşandığı Ukrayna, Rusya ile Batı Avrupa arasında enerji koridoru olma önemini yitirecek. Almanya, Rus gazının Kuzey Avrupaya pazarlanmasında merkez ülke olacak.
2- Burgaz-Dedeağaç Boru Hattı: Rusya, Bulgaristan ve Yunanistan arasında şubat ayında imzalanan Burgaz-Dedeağaç Boru Hattı projesi Rus petrolü ve doğal gazının Bulgaristanın Burgaz Limanından Batı Trakyadaki Dedeağaç Limanına aktarılmasını öngörüyor. 2009da tamamlanması beklenen projeyle Rus petrolü boğazları kullanmadan Akdenize taşınmış olacak. Bu projeyle, Azerbaycan petrolünün Gürcistan üzerinden Ceyhana taşınmasını amaçlayan BTC hattına ciddi bir rakip yaratılmış olundu.
3- Güney Akımı: Geçen hafta İtalyan enerji tekeli Eni ile Rus enerji devi Gazprom arasında Güney Akımı adı altında bir doğal gaz boru hattının yapılması anlaşması imzalandı. Karadenizin zemininden geçecek bu projesinin amacı Kazakistan, Türkmen ve Rus doğal gazını Bulgaristana, oradan da Güney Avrupaya ulaştırılması öngörülüyor. Bu hat açıkça, Hazar Denizi ve Ortadoğudaki doğal gazı Güney Avrupaya taşıma hedefiyle yapımına başlanan ve boydan boya Türkiye üzerinden geçen Nabuccoya karşı yapılıyor.
4- Rusya-Kazakistan-Türkmenistan Anlaşması: Üç ülke arasında kısa bir süre önce imzalanan anlaşmaya göre, Kazakistan ve Türkmenistan doğal gazı Rusya üzerinden dünya piyasasına nakledilecek. Her iki ülkenin doğal gazının dünya piyasalarına sürülmesini yetkisi Gazpormda olacak. Kazakistan Devlet Başkanı Nazarbayev de Naccubo üzerinden Güney Avrupaya doğal gaz vermelerinin söz konusu olmadığını açıkça söyledi. Bu anlaşma, Türkiye üzerinden Güney Avrupaya doğal gaz nakletmesi planlanan Nabbuco Hattının etkisini azaltmaya yönelik bir hamle. Bu hamle bir taraftan Türkiyenin enerji koridoru olma planlarını altüst ederken, diğer taraftan asıl olarak Avrupanın, Rusyaya bağımlı kalmamak için oluşturduğu seçeneği devre dışı bırakmayı amaçlıyor. Daha açıkçası, Rusya enerji bakımından ABnin kendisine bağımlı kalması için bu anlaşmayı imzaladı.
Son üç maddenin Türkiyeyi yakından ilgilendirdiği ortada. Oysa Türkiye egemenleri, BTC ve Nabuccoya dayanarak bir süreden beri ülkenin yeni jeopolitik önemini enerji koridorluğu ile tarif etmeye başlamışlardı. Eskiden bu jeostratejik önem petrolün bol olduğu Ortadoğu ülkelerine komşu, sosyalizme karşı mücadelede NATOnun güney kanadı olmak ile açıklanıyordu. Ancak, Rusyanın bu hamleleri enerji koridoru olma hesaplarını epeyce altüstü etmiş görünüyor.
Yukarıda belirttiğimiz projelerin çoğunun 2010 yılına kadar bitmesi hedefleniyor. Bu durumda 2010 yılından itibaren dünya enerji piyasasında ve ona bağlı olarak uluslararası ilişkilerde önemli değişmelerin olması, belirgin olmayan ortaklıklar, ittifaklar ve cephelerin netleşmesine vesile olacağı söylenebilir.
Rusya, doğrudan enerji hatlarıyla bir taraftan Almanya ve İtalya gibi Avrupanın büyük ülkeleriyle karşılıklı bağımlılığa dayalı stratejik ilişkisi yaratmanın adımlarını atarken, diğer taraftan kendisine sorun çıkarabilecek Türkiye, Polonya ve Ukrayna gibi ABD ile yakın ilişki içerisinde olan ülkeleri devre dışı bırakmanın hamlelerini yapıyor.
Rusyanın bu hamlelerinin gelecekte dünya enerji stratejilerini ve ona bağlı yeniden paylaşım planlarında önemli yer tutacağı bugünden görülüyor.
Yücel Özdemir