07 Temmuz 2007 00:00
ZEUS SUNAĞI
Ahilleusun savaş ganimeti olarak payına düşen güzel Briseisi Başkral Agamemnon alıp kendi barakasına götürdü. Haliyle tepeden tırnağa öfke kesilen Ahilleus da savaştan çekildi.
Ahilleusun savaş ganimeti olarak payına düşen güzel Briseisi Başkral Agamemnon alıp kendi barakasına götürdü. Haliyle tepeden tırnağa öfke kesilen Ahilleus da savaştan çekildi. Bir süre sonra cephede durmadan yenilgiye uğrayan Agamemnon, savaşa katılması için ona elçiler gönderdi; servet ve kadın köleler önerdi. Ne var ki Ahilleus hep hayır dedi! Ama son anda, gemilerini yakılmaktan kurtarmak üzere can arkadaşı Patroklosu kendi yerine cepheye göndermeye razı oldu... Patroklos da Ahilleusun dillere destan silahlarını kuşandı; gene onun ölümsüz ve konuşan atlarını koştu arabasına. Sonra da bir kasırga gibi daldı Troyalı askerlerin arasına!.. Önüne geleni acımasızca deviriyordu. Arabasını çeken ölümsüz atları bile, biraz yavaşlamasını öğütlüyorlardı ona. Bu arada ta Antalya taraflarından ordusuyla Troyalıların yardımına gelen Baştanrı Zeusun oğlu kral Sarpedon da Patroklosun kılıcıyla can verdi!... Bunun üzerine Kazdağının doruklarından savaşı yönlendiren Zeus da ilk kez uzun uzun gözyaşları döktü oğlu için... Hemen yanındaki tanrı Apollonu; oğlunun ölüsünü Likyaya, ana toprağına göndermekle görevlendirdi... Apollon da Kazdağının doruklarından inip kargı yağmurları altından Sarpedonun ölüsünü kaçırdı; Menderes Nehrinin serin sularında yıkadı. Merhemler sürdü yaralı bedenine. Tanrısal rubalar giydirip ikiz tanrılara; Uyku ve Ölüm tanrılarına emanet etti onu...
Ahilleus; can dostu Patroklosu kendi yerine cepheye gönderirken buncasına hırslanmamasını; işini bitirir bitirmez hemen dönmesini tembihlemişti... Ne var ki o sözleri çoktan unutmuştu Patroklos!.. O yüzden de yazgı yumağı hızla çözülüp boşalmaya başladı... Çünkü çok sevdiği oğlu Sarpedonu yitiren Zeus, öfke ve hüznün tetiklediği bir tutkuyla savaşın bütün dizginlerini eline aldı. Bu arada Patroklos, Troyalıları tepeleye tepeleye ilerlerken, Apollon da hemen surların üstüne dikildi. Üç kez surların üstüne tırmanmaya kalkan Patroklosu, her seferinde toprağa doğru fırlatıp yuvarladı. Dördüncü kez yeniden tırmanmaya kalkınca; Çekil artık Patroklos! diye gürledi Apollon. Tanrılar senin Troyayı düşürmeni istemiyor! Sen değil, ünlü arkadaşın Ahilleus bile düşüremeyecek onu!.. Böylesine gürlemesinden tanrı Apollonu tanıyan Patroklos, geri geri gidip askerlerinin arasına karıştı can havliyle...
Bu sırada da Troyalıların ünlü komutanı Hektor, Batı Kapılarından göründü. Atlı arabasıyla... Ne var ki Hektor; Acaba askerlerimi savaşa sürmeyip içeride sonucu beklesem mi gibi ikircikli şeyler geçirmeye başladı gönlünden. Hemen o anda tanrı Apollon da onun dayısı kılığına girip karşısına dikildi. İçinden geçirdiklerinin doğru olmadığını, atlarını doğruca Patroklosun üstüne salmasını öğütledi. Bakarsın tanrı Apollon sana bağışlar zaferi... diye onu yüreklendirdi. Sonra da yeniden Troyalı askerlerin arasına karıştı. Hektor da önündeki Yunanlı askerlere dokunmadan, son hızla Patroklosun saflarına doğru sürdü atlı arabasını...
Hektorun üstüne geldiğini gören Patroklos, hemen arabasından atladı yere. Sol elinde sıkı sıkıya tutuyordu kargısını. Yere eğilip pürtüklü kocaman bir taş alıp ona doğru savurdu. Ve bu koca taş, hemen Hektorun önüne gerilen seyisin alnına yapıştı. Ve Hektorun çok sevdiği seyisi; süslü arabasından sağılıp bir dalgıç gibi toprağa seriliverdi... Artık Troyalı yiğitlerle Akhalı erler kıyasıya vuruşmaya başladılar seyisin ölüsü başında. Patroklos da kudurmuş gibi saldırıyordu erlere... Ürkünç naralar atıyordu bir yandan da... Ve bu naralar, Troya göklerinden yankılanıp doğruca Kazdağının doruklarından savaşı yönlendiren Baştanrıya ulaşıyordu... Patroklos, son bir kez daha Hektora doğru saldırıya geçince, koyu bir bulutla örtünüp geldi tanrı Apollon. Tam Patroklosun arkasına dikildi ve okkalı bir yumruk indirdi sırtına. Patroklosun başındaki tolga, tozun toprağın içine savrulup gitti. Birden gözleri kararıp yere devrildi; eli ayağı çözüldü... Bir süre öylece kalakaldı. Sonra biraz kendine gelince doğruldu; gerisin geri gidip askerlerinin arasına karıştı. Ne var ki Hektor da onu görür görmez sıraları yara yara ona ulaştı ve bütün hıncıyla kargısını sapladı göğsüne!.. Bunca yiğidi acımasızca kırıp geçiren Patroklos yeniden serildi toz toprak içine. Hektor da Hani yakıp yıkacaktın Troyayı dedi biraz böbürlenerekten. Hani kadınları gemilerine doldurup götürecektin?.. Haliyle korkunç bir hasmı yok etmenin gururu da vardı içinde... Ama son deminde Patroklos da şöyle dedi: Baştanrı Zeusla Apollon zaferi bana verdi diye seviniyorsun, değil mi Hektor dedi. Bu tanrılar olmasaydı senin gibi yirmi tanesini temizlerdim!... Zaten sen de uzun süre yaşayacak değilsin. Zorlu kader senin de yanı başında... Ahilleus tepeleyecek seni!.. Ve uçan gençliğine, kaderine ağlaya ağlaya, Hades diyarına uçup gitti canı...
Hektor bu arada, öldürülen seyisinin öcünü almak için Patroklosun seyisini aradıysa da bulamadı. Ahilleusun ölümsüz ve konuşan atları, cephenin çok ötelerine alıp götürmüştü onu...
Yaşar Atan