08 Temmuz 2007 00:00
İki Antep ve bir seçim
Artık her kıtanın, her ülkenin değil, neredeyse her kentin, her mahallenin, her sokağın doğusu ve batısı var. Doğu yoksulluğu, sefaleti, geri bırakılmışlığı, batı zenginliği, uygarlığı temsil ediyor.
Artık her kıtanın, her ülkenin değil, neredeyse her kentin, her mahallenin, her sokağın doğusu ve batısı var. Doğu yoksulluğu, sefaleti, geri bırakılmışlığı, batı zenginliği, uygarlığı temsil ediyor. Ülkemizde de durum farklı değil. Doğu ile batı arasındaki denge batının lehine olağanüstü bozulmuş durumda. Zaman zaman bölgesel asgari ücreti gündeme getirecek kadar rezalet bir durum. Gaziantepte de yoksulluk ve zenginlik kenti ikiye bölmüş. Nüfusun büyük çoğunluğu kentin doğusundan kuzeyine doğru uzanan varoşlara yığılmış. Mahalleler doğudaki bir ilçenin, bir kentin toplanma merkezine dönüşmüş. Suruçlular, Halfetililer, Vanlılar, Viranşehirliler, Kızıltepeliler akrabalarını, komşularını takip ederek hep aynı mahallelere yerleşmişler. Bu mahallelerdeki nüfusun en az dörte üçü çocuk. Avrupalının eline geçse adamların gelecek 500 yılı kurtulur. Ama bizde buralar insan değirmeni. Bu çocukların içinden hangisi çıkıp doktor, mühendis, öğretmen olabilecek ki? Her evin önünde pijamalı, donlu, donsuz binlerce çocuk. Oyun alanları eğreti asfaltlanmış ara sokaklar.
Zengin düzlüğe karşın yoksul mahalleler yokuş bölgelerde toplanmış. Ünlü Alleben Nehri kenti ikiye bölmüş. Büyükşehir olabilmek için iki büyük ilçe çıkartmışlar Antepin bütününden. Eskinin yoksul mahallesi Karşıyaka artık lüks semt. Evler birkaç yüz milyarlarla konuşuluyor. Arkadan Beylerbeyine uzanan düzlük imara açılmış. Evler A2. İki katlı. Ama köydeki alışkanlık sürüyor. Her evin altında olağanüstü büyük bir ambar. Tam buğday, arpa stoklamaya uygun. Otuz yıl öncenin işçi semti Düztepe kentin tam göbeğinde kalmış. AKPli başkan bir de heykelli, gösterişli göbek yapınca mahallenin değeri ikiye katlanmış. Birkaç kendini bilmez(?) ağaçlara kıymayın diye çırpınıyor ama nafile. Güzellik tarifi yeniden yapılmış ve insanlara, iyi asfaltlanmış bir sokağın etrafına dizilmiş bol camlı, bol renkli binaların güzel olduğu öğretilmiş. Buraya gidip park istemek, çamlığı kurtaralım diye tepinmek kimsenin ilgisini çekmiyor. Asla satmayacağı evinin değerinin ikiye katlanmış olması ne yazık ki insanları mutlu ediyor. Buranın insanı kendisini değil çocuğunu kurtarmak için didiniyor ama nafile.
Kentin batısına doğru şöyle bir süzüldüğünüzde manzaranın ışık hızıyla değiştiğini fark ediyorsunuz. Son model yüksek binalar insanlar doğadan uzak betonlar içinde saçma sapan bir hayat sürüyor ve insanlar kriz halinde bu kibrit kutusu kılıklı, ruhsuz evlerde bir daire kapmanın telaşıyla ellerinde, avuçlarında ne varsa götürüp bu binaları yapanların ceplerine aktarıveriyor. Bizim kadar birden çok ev sahibi insanı olan başka bir ülke yok sanırım.
Fakir Baykurtun ülkesi
Kent merkezi böyle. Her biri başlı başına bir kent olabilecek büyüklüğüyle ilçeler kendi içlerinde Antepe benzer yapıdalar. Yeşil ve zengin Nizip şimdilerde beton Nizip olmuş. Tren istasyonu çevresindeki birkaç çam ağacı yeşil kalmaya direniyor ama sonları yakın. Civarda yapılaşma başlamış. Bu beton lokallerde insanlar Nizipin yeşil kalması gerektiği gibi abesle iştigal konularda çene yoruyorlar.
Araban az farkla Antepe kalmış. Az ötede Besni ve Adıyaman. Başkan bu şirin ilçeyi modernleştirmek için büyük çaba harcıyor. Toprak zengini ağalar, marabalar, tarım işçisi köylüler hep bir arada. Parası çok olan Antepte oturuyor. Belediye seçimlerinde AKP bir tek bu ilçeyi CHPye kaptırmış.
Avrupada olsa kültür ve medeniyetin merkezi olma potansiyeline sahip İslahiye ve Fakir Baykurtun ülkesi Fevzi Paşa kaderine terk edilmiş. Yorgun trenler arada sırada öfleye, pöfleye buradan geçmese buraları kimse hatırlamayacak bile. Bir de seçimlerde hatırlanıyor tabii. Nurdağın ana caddesi ölen, doğan politikacıların isimlerini almaktan bunalmış, iyi ve son bir isim arıyor.
2002 seçimlerinde 1 milyon 285 bin 249 kişi sayılmış Antepte ve ilçelerinde. Yarıdan fazlası yani 683 bin 464ü seçmen. Bunların 499 bini sandığa gitmiş. 2002de seçime katılma oranı ülke ortalamasının altında; yüzde 73. Oysa ülkede her yüz kişinin 79u sandığa gitmiş.
Dervişzede halkımız can havliyle AKPye yüklenmiş, tüm ülkede olduğu gibi. Anti Dervişçi rüzgar Gaziantepte AKPye çok oy ve çok vekil getirmiş. Her yüz kişinin 41 buçuğu AKP demiş, ne dediğini bilmeden. Yoksa insan bir gün önce kurulan partiye ertesi gün yüzde 41 buçuk oy verir mi? Bunda Erdoğanın üslubunun da önemi var. Yurdumun insanı sevecen. Yurdumun insanı mağdurun yanında. İyi ağlayana her zaman acır. Tabii bunun yanında modern türbanlı hanımların payını unutmamak lazım. Asla bir şey olamayacakları partileri için gösterdikleri çabayı sosyolojik olarak izah etmek mümkün değil. Erkekleri seçilsin, iktidar olsun diye çaba içindeler. Tesettür denen garip paltolarının altında dudak uçuklattıracak lüks kıyafetler. Diğer kadınlar görsün diye.
Bir zamanlar CHPnin kalesi kentte 2002 seçimlerinde CHP, DSP toplamda yüzde 20.55lere düşmüş. Celal Doğanın mağlubiyeti de olayın üstüne tüy dikmiş. ANAP, DYP toplamı yüzde 11.10 ile barajı aşmışlar ama bu seçimde ne olur bilinmez. ANAPın yüzde 5 buçukluk ülke oyu kime gidecekse Antepte de ona gidecek gibi görünüyor. MHP 2002de Genç Partinin altında kalmış. Yüzde 7.18 ile ülke ortalamasının da altında kalmış. Ama bu seçimde durum biraz farklı gibi. Genç Partinin ülke çapında propagandası Antepi nasıl etkiler bilinmez. Genç Partinin adaylarını tanıyan yok sokakta. Halk verirse Uzana verecek. Kimi yakışıklı oğlan diye, kimi Gelse gelse Tayyipin hakkından bu gelir diye.
Sokaklarda AKP ve CHP var. Tanıtım levhaları onlarla dolu. Sokaklarda araçlar yarı mahcup Oyunuzuuu.. diye başlayıp öyle de bitiriyorlar.
Son zamanlarda MHPde sokağa çıktı. Ardından diğerleri. Ama dinleyen kim. Eskinin seçimleri akla geldiğinde sanki Antepte değil genel seçim, muhtarlık seçimi olacağına benzer bir hava dahi yok. Tek heyecanlı olanlar parti listelerinin tehlikeli sıralarında yer kapmış olan vekil adayları.
2002de 10 vekilin 7sini yüzde 41.48 oyla AKP almış. Yüzde 20.55 oyla CHP kalan 3 vekilliği cebe atmış. Yüzde 38 oy da seçim barajı zırvası yüzünden göz göre göre çöpe gitmiş. AKP ile yer değiştirse çöpe giden oylar 7 vekil demek.
2007de durum farklı
2007de Gaziantepte durum farklı. 10 vekilin nasıl dağılacağına ilişkin tahminler muhtelif ama kesin kabul edilen bir şey var ki dağıtıma sokulan vekil sayısı 9. Onuncu vekilin kim olacağı şimdiden belli gibi; Bin Umut Adayı Vakkas Dalkılıç. En sağdan daha sağa kadar herkes, içleri kan ağlasa da bunu kabul etmiş gibiler. Kalan 9un nasıl dağılacağı MHPnin performansına bağlı. İlçelerden ciddi oy bekliyor MHP. Hedefleri 2 vekil. Kaldı mı 7. AKP ile CHP bölüşsünler artık. Yok MHP 1de kalırsa ki, o da kuvvetle muhtemel, 5-3 ya da 4-4 sürpriz sayılmayacak. Ama sanki 5-3 daha bir olası gibi.
Sanki ülkede iki AKP varmış gibi Ankaradakiler başka dünyada yaşıyorlar. Sokaktaki insanı toprakların satılması, ABDnin fırçalaması, özelleştirmelerin faturası, pek ilgilendirmiyor gibi. Gerçi bunlar kahve sohbetlerinin en hararetli konuları gibi ama kapılarına gelip oy isteyenlerin Ankaradakilerle bir bağı yok gibi sanki. Onlar mazlum, baş örtülü, biraz zengin ve lütufkar. İşi Allah rızası için götürüyorlar. Kaymağını Ankaradan, İstanbula oradan Washingtona kadar elit müslümler yiyor; Allah rızası için. 15 kişilik dolmuşta 22 kişiyiz 42 derece sıcakta. Herkes kan ter içinde. Uzaktan trafik polisini görünce, şoförün Çök komutuyla çöküyoruz. Herkesin her şeyi diğerinin ağzında. Tek ayağı ile cambazlık yapmaya çalışan emekli söyleniyor. Oyum Erdoğana. Bak Türkiye ne kadar iyi durumda. Borsa 50 bini geçti. Dolar 1300ün altına indi. Dayanamayıp soruyorum. Amca kaç doların var. Borsadan hangi kağıtları aldın.
- Para bizde nerede evlat.
- O zaman sana ne borsadan, dolardan?
- Olur mu evlat. Ülke iyiye giderse iyi olur.
Halk sanal yaşamaya alışmış. Borsanın yükselişini, doların düşüşünü, kendisine bir kazancı olmasa da galip gelen takımı için sevinmesiyle özdeşleştirmiş. Böyle halk her devlete nasip olmaz. Kendi açken Ankaradakinin, Bodrumdakinin tokluğuna seviniyor. Hayatta değil arabası bisikleti bile olmamışken benzin 2 kuruş düştü diye göbek atıyor.
Ama görece örgütlü sayılan ya da örgütlü kesimlerle ilişki içinde olan kesimlerde durum oldukça farklı. Onlar neyin ne olduğunun farkındalar.
23 Temmuz 2007 sabahı ülkede ne olacağı çok belli değil ama Gaziantepte ne olacağı belli gibi.
Ya 5-3-1-1 ya 4-4-1-1 ya da 4-3-2-1.
Sondaki 1 kesin ve o da Bin Umut Adayı.
Arif Nacaroğlu