09 Temmuz 2007 00:00

YAŞADIKÇA

Dünyada veya ülkelerde neler olduğunu anlamanın en yalın, en kestirme yolu parayı izlemektir. Kimin ne dediği, kimin neler yaptığına bakacak olursanız “cambaza bak” oyununa gelirsiniz

Paylaş

Dünyada veya ülkelerde neler olduğunu anlamanın en yalın, en kestirme yolu parayı izlemektir. Kimin ne dediği, kimin neler yaptığına bakacak olursanız “cambaza bak” oyununa gelirsiniz. Çünkü bu “cambaza bak” oyunu, türlü türlü oynanmaktadır. Herkese uygun bir oyun çıkartmakta zorlanılmamaktadır. Tıpkı televizyon programları veya diziler gibi...
Şimdi birtakım temel kurumlar sırasıyla elden çıkartılıyor. Bu duruma tepkiler iki şekilde oluyor. Anamalcı gruplar özelleştirmeye ve dolayısıyla küreselleştirmeye karşı değiller. Onların aralarındaki farklılık, bu tesislerin kimlere ve kaç paraya satıldığıyla ilgilidir. Zaten bu tür yapay muhalefetler de olmasa, bu soyguncuların inandırıcılıkları kalmayacaktır.
Bizler; yani emekten ve toplumculuktan yana olanlar ise özelleştirmeyi değil doğal olarak bütün ekonomik etkinliklerin toplumun maddi ve kültürel gereksinimlerini karşılayacak şekilde yapılandırılmasını savunuyoruz. Yani toplumcu ekonomik politikayı…
Erdemir Oyak’a satılınca; bir kısım “ulusalcılar”, “Yabancıya gitmedi, ulusal sermayeye gitti” deyip zil takıp oynamıştı. Bir süre sonra Erdemir’in hisselerinin önemli bir kısmının Fransızlara gitmesi gündeme geldi. Bu da yetmedi, Oyak Bank İngilizlere satıldı.
Ne oldu “milli” sermayeye? “Ulusalcılar” bu duruma ne diyorlar? Oyak Bank’tan paraları çekmek bu sorunu çözüyor mu?
Herkesin şunu iyi görmesi gerekiyor: Anamalcılığın geldiği bu noktada hem anamalcılığı savunup, hem de ulusalcı olunamaz. Ulusal sermaye günümüzde özel sektörün elindeki sermaye değildir. Özel sektörün en “ulusalcısı” bile küresel sermayeyle bütünleşmiş durumda.
Gerçek anlamda ulusal sermaye, ancak toplumun sahip olduğu sermayedir. Bunun tersini savunanlar, geçmişin verileriyle günümüzü değerlendirenlerdir. Ve bunlar her geçen gün yanıldıklarını Erdemir ve Oyak Bank örneğinde olduğu gibi göreceklerdir. En son PETKİM satışı ise bütün bunların üzerine tüy dikmiştir. Çünkü şu anda PETKİM’i kimin aldığı bile belli değil. Gerçi kim alırsa alsın, en sonunda küresel sermayeye gideceği belli. Ama en önemli gerçek şu ki satılan kurumlar, stratejik bir öneme sahiptir. Ve bütün bu yerli veya yabancıya yapılan satışlar, küresel sermayeye hizmet etmektedir.
Anamalcı sistemin öncesine, ilk aşamalarına ve bugünümüze baktığımızda, gelecekte neler olacağını da daha net görebiliriz. Burada gene en geçerli formül, parayı izlemektir. Para nerede toplanıyorsa, egemenlik de oradadır. Paraya baktığımızda, dünyada belli merkezlerde toplandığını görüyoruz. Bu durum devam edecek olursa, bu emperyalist merkezler kaçınılmaz olarak kendi aralarında da bazılarını eleyecekler. Ve en sonunda bölge değil dünya egemenleri ortaya çıkacak. Bu aşama, anamalcılığın da en son aşaması olacaktır. Çünkü eğer bu duruma gelinceye kadar, emekçiler yönetimi ele alıp toplumcu düzeni egemen kılamamışlarsa, bu aşamada egemenliği mutlaka ele geçireceklerdir. Gelinen bu evrede emekçi halkları; din, dil, mezhep, ırk gibi gerici değerlerle bölüp parçalamaları kolay olmayacaktır. Bu evrede gerek halkların bilinç seviyesi, gerekse teknolojinin geleceği nokta, anamalcılığın yaşamasına izin vermeyecektir. Anamalcılık da öncelleri gibi gübreleşecek, yerine sınıfsız ve sınırsız yepyeni bir dünya kurulacaktır. İnsanoğlu, özgürleşme yolunda çok önemli bir sıçrayışı daha başarmış olacaktır. Ama macera orada da bitmeyecektir…
Günümüze gelecek olursak, ülke kaynakları açıkça küresel sermayeye peşkeş çekilmektedir ve bunu bilmeyen kalmamıştır. Sorun, halkın geleceğinin peşkeş çekildiği gerçeğine halkı inandırmaktır. Bir tarafta ekonomik varlıkların satılması, diğer tarafta borçlanarak halkın fazla zorlanmaması, bilinç seviyesi geri kesimlere her şey yolundaymış izlenimi vermektedir. Bu nedenledir ki satışçılar içerisinde en önde giden şimdiki hükümet, hâlâ halkın önemli bir kesiminden destek alabilmektedir. Bu durumun değişmesi için ülkemizde de paranın izlenmesi yönteminin anlatılması gerekiyor. Alınan borçlar ve satılan kurumlardan gelen paralar kimlere gidiyor? Diğer yandan, bu etkinliklerin yükü kimlerin sırtına biniyor?
Bugün yeni doğan bir bebek 5 bin-5 bin 500 dolar borçla doğuyorsa, bütçesine göre dünyanın en borçlu ülkesi isek, bu durumun halk için ne anlama geldiğinin halk tarafından mutlaka bilinmesi gerekmektedir. İşte o zaman durum tam tersine dönecektir!
Enver Şat
ÖNCEKİ HABER

Lider Deri işçisinden CHP’li patrona tepki

SONRAKİ HABER

AKP emekçi için sağlık istemiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...