11 Temmuz 2007 00:00

Sivas katliamı bir provaymış

Dönemin SHP Erzincan Milletvekili ve Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu Başkanı Mustafa Kul, geçtiğimiz günlerde Cem TV’de katıldığı Çapraz Ateş programında, Sivas olaylarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu.

Paylaş

Dönemin SHP Erzincan Milletvekili ve Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu Başkanı Mustafa Kul, geçtiğimiz günlerde Cem TV’de katıldığı Çapraz Ateş programında, Sivas olaylarıyla ilgili önemli açıklamalarda bulunmuştu. Katliamdan 14 yıl sonra ilk kez dile getirilen bu açıklamalara göre MİT Bölge Başkanlığı’nda görevli bir istihbaratçı, Kul’a olaylardan önceden haberdar olduklarını belirterek, “Bir provaydı, ancak sınırı aştı” dedi. Hem bu açıklamaların detaylarını hem de o dönem yaşananları Kul’a sorduk.

Sivas’taki olaylardan nasıl haberdar oldunuz oradan başlasak...
Olayları bana ilk olarak Arif Sağ bildirmişti. “Birtakım insanlar sokaklarda geziyorlar, slogan atıyorlar. Bizim saat 14.00’te kültür merkezinde bir etkinliğimiz olacak, kültür merkezine geçemiyoruz” demişti. Ben de dönemin Sivas Valisi Ahmet Karabilgin’i aradım. Merak edilecek bir şey olmadığını, birazdan otobüslerin geleceğini ve olay çıkaranların götürüleceğini bildirdi. Vali Yardımcısı Şenol Bey’i aradım o da aynı şeyleri söyledi. Sivas Emniyet Müdür Yardımcısı Veli Karadayı’yı aradım, o da aynı şeyleri söyledi. Onlarla da yetinmedim, Emniyet Genel Müdürü’nü aradım. O zaman Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’dı. O da “Merak etmeyin, gelişmeleri masamdan takip ediyorum. Gereken yapılacaktır. Devletin gücü oradadır, merak edecek bir şey yoktur” dedi. İçişleri Bakanı’nı aradım, benzer şeyleri ondan da dinledim. Akşam saat 16.00’dan sonra Sivas’la irtibat kurmak mümkün olmadı telefonla. Akşam saat 17.30’da haberlerde Sivas Madımak Oteli’nin yandığını öğrendim. Hemen birkaç arkadaşımla birlikte Erzincan’dan Sivas’a hareket ettik. Saat 21.30 sıralarında Sivas’taydık. Giriş çıkış kapalıydı, sokağa çıkma yasağı vardı. Hemen valiliğe gittim. Orada neler olduğunu, 37 insanımızın hayatını kaybettiğini vali bey bana söyledi. Ben olaylardan sonra orada bir iki gün kaldım. Sokaklarda dolaştım, tanıdığım insanlara giderek onları dinledim. Olaydan bir gün önce, “Müslümanlar” isimli bir bildiri dağıtıldığı, iki gün önce de “Türkiyeli Müslümanlar” isimli bir bildiri dağıtıldığı söylendi. Bildirilerde “Ey Müslümanlar, ey Sivaslılar Müslüman mahallesinde salyangoz sattıracak mısınız? Dinsiz Aziz’in Sivas’ta konuşmasına izin verecek misiniz?” gibi şeyler yazıyordu. Bu bildirilerin birer örneği Meclis Komisyonu’nun dosyasında var. Oraya koymuştuk. Ben daha sonra Ankara’ya gelip, grup toplantısında bu olayla ilgili bir Meclis araştırma komisyonu kurulmasını önerdim. Kabul edildi ve biz o dönemki SHP grubu olarak bu konuda bir önerge verdik, önergemiz kabul edilerek bir komisyon kuruldu ve komisyonun başkanlığına da ben geldim. Sivas Olaylarını Araştırma Komisyonu. Biz, öncelikle Sivas’a gittik. Sivas’ta valiyi, emniyet müdürünü, tugay komutanını, oradaki bazı sivil toplum örgütlerinin temsilcilerini dinledik. Gazetecileri dinledik. Ama yerel gazetelerde de olayların 15 gün öncesinden başlayarak her gün o bildirilerle aynı başlıkların atıldığını gördük.

Kışkırtıcı başlıklar...
Evet. Ben bu bildirilerin hangi matbaada basıldığının öğrenilmesini istedim. Ama ne yazık ki tek başınıza bir şey yapamıyorsunuz.

Diğer üyeler hangi partidendi?
Komisyon 11 kişiden oluşuyordu. SHP’den ben ve Nami Çağan bey vardık. Sonra Nami Çağan Bey ayrıldı komisyondan. Amasya Milletvekili Haydar Oymak arkadaşımız seçildi onun yerine. Biz SHP’den 2 kişiydik. DYP’den, ANAP’tan, Refah Partisi’nden milletvekilleri vardı. Sivas Milletvekili Abdullatif Şener Komisyon üyesiydi. Şu an AKP’li olan ve o dönemde MHP’de olan Osman Seyfi komisyon üyesiydi.

Onların tavrı nasıldı?
Önceleri onlar da olayla ilgili dinlediğimiz kişilere benimle birlikte birkaç soru soruyorlardı, ancak daha sonra hafife aldılar. Pek önemsemediler.

Geçtiğimiz günlerde Cem TV’de, bir MİT görevlisinin size, olaylardan başından beri haberdar olduklarını söylediğini anlattınız. Nasıl geçti o diyalog. Bir daha ayrıntılarıyla dinleyebilir miyiz?
Sivas’ta olayla ilgili çalıştığımız zaman, Sivas Valiliği’nde takım elbiseli birisi yanımıza geldi ve “Komisyon başkanı ile görüşmek istiyorum” dedi. Valilikte koridorda görüştük.

MİT görevlisiymiş değil mi bu kişi?
Evet, istihbaratta çalıştığını söyledi ve şöyle dedi: “Efendim, bizim bu gelişmelerin hepsinden öncesinden haberimiz vardı. Biz yerel basını günü gününe takip ediyoruz. Sivas’a dışarıdan gelenlerin kimler olduğunu, hangi amaçla geldiklerini biliyorduk. Kale Camisi’nin önünden slogan atarak bu işi başlattıklarını biliyoruz. Bizim, bu provokasyonun olacağından haberimiz de vardı ama, acaba bunların burada gücü nedir, toplananların ne kadarı sempatizan, ne kadarı taraftar, bunları tespit etmek için böyle bir olay olması halinde bunları ne kadarlık bir güçle dağıtabileceğimizin provasını yaptık. Ancak olay öyle bir hale geldi ki, elimizdeki güçle bunları engellememiz mümkün olmadı.”

Bu açıklamalar üzerine ne gibi girişimlerde bulundunuz?
Ben bunları Komisyon’da dile getirdim. Bir kez daha MİT Bölge Başkanı’nı çağırıp dinlememiz lazım dedim. Komisyon’un diğer üyeleri, “Bir kez dinledik, yeni ne söyleyecek?” diyerek karşı çıktılar.

Peki bugün o dönemde görev yapanların listesi çıkarılsa tanır mısınız o kişiyi?
Tabii tanırım.

Peki, bir de “Sivas’ta aydınlar yakıldığında sosyal demokratlar iktidar ortağıydı” diye bir görüş var. Yıllardır söylenir. Sosyal demokratlar gereken her şeyi yaptı mı o dönemde? Vicdanınız rahat mı tam olarak?
Biz o dönemde hükümetten çekilmeyi de çok tartıştık. Ancak, hükümetten çekildiğimiz zaman bu olayın, Sivas davasının üzerine hiç gidilemeyecekti. O zaman hükümette kalıp bu işin üzerine gitmeliyiz yönünde bir karar çıktı. Ortağımıza İçişleri Bakanı’nın ve Emniyet Genel Müdürü’nün görevden alınması için baskı yaptık. Ama kabul ettiremedik.

Tugay komutanı ifade vermeye gelmedi

Olayda ihmali bulunduğunu düşündüğünüz yetkililerle ilgili neler yaptınız?
Tugay komutanı (Tuğgeneral Ahmet Yücetürk) çağırdığımız halde komisyona gelip bilgi vermedi. Ben bunları komisyon raporumuza yazdım, ancak ne yazık ki o raporu Haydar Oymak ve ben imzaladık sadece. Diğer komisyon üyeleri suçu daha çok Aziz Nesin’e ve Pir Sultan Abdal Derneği’ne yüklemeye çalıştılar. “Neden Aziz Nesin orada konuşma yapıyor, neden ortamı bildikleri halde oraya Pir Sultan’ın heykelini dikiyorlar” gibi suçlamalardı bunlar. Onlar ayrı bir rapor verdi. Ben raporumda İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü başta olmak üzere, MİT Bölge Başkanı’nın, Emniyet Müdürü’nün ve Vali’nin hakkında soruşturma açılmasını istedim. Ne yazık ki, Meclis’te onlar çoğunlukta olduğu için onların raporu kabul edildi.

Dönemin valisi, “O Gün” belgeselinde, “Askerler geç geldiler ve oteli değil, orduevini korudular”, “Polis sırtlarını sıvazladı”, “Belediye Başkanı bakanı yanılttı” diyor.
Evet, video kayıtlarından da görüleceği gibi asker saat 19.00’da, otel yanmaya başladıktan sonra geliyor oraya. Asker geldiğinde bir içerde yananlar var, bir de hâlâ dışarıda taş atan, bağıran çağıran ve parmak sallayanlar var. Sonuçta askerin araya girmesi lazım. Önce onları oradan uzaklaştırması lazım. İtfaiyenin otele yanaşıp söndürebilmesi için bir ortamın yaratılması lazım. Ama ne yazık ki askerin yanında birisi itfaiyenin hortumunu kesiyor, asker seyirci kalıyor. Asker orada havaya bir el ateş etseydi bence kalabalığın tamamı dağılacaktı. Zaten vali bey bana şunları söyledi: “Oteli yaktılar, en son benim kapıya geldiler. ‘Dinsiz vali çık dışarı seni de öldüreceğiz’ diye bağırıyorlardı. Ben son anda Jandarma Alay Komutanı’nı aradım. ‘Elimde son bir manga asker var, onu göndereyim’ dedi. O bir manga askerin gelip havaya ateş açması sonucu kalabalık dağıldı.” O bir manga asker otel yanmadan önce gelip havaya ateş açsa o kalabalık gene dağılacakmış.
Fatih Polat
ÖNCEKİ HABER

Nereye gitti bu paralar?

SONRAKİ HABER

Zeytin dalı ve barış güvercini

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa