12 Temmuz 2007 00:00

AKP’nin kültürü 2

Opera sanatçısı Nursel Öncül, aynı zamanda Sanatçılar Ve Sanatseverler Vakfı (SASAV) Başkanı. Bir opera binası olan AKM ile ilgili son gelişmeleri değerlendiren Öncül, AKM’nin çok önce “yıkıldığını” anlatıyor ve ekliyor: ...

Paylaş

Opera sanatçısı Nursel Öncül, aynı zamanda Sanatçılar Ve Sanatseverler Vakfı (SASAV) Başkanı. Bir opera binası olan AKM ile ilgili son gelişmeleri değerlendiren Öncül, AKM’nin çok önce “yıkıldığını” anlatıyor ve ekliyor: “Ben aynen gecekondusunun önüne yatarak koruyan bir kişi gibi, bir opera sanatçısı olarak AKM’yi korumak zorundayım.”
Öncül, AKP’nin kültür sanat politikasına ilişkin sorularımızı yanıtladı.

Bir opera sanatçısı olarak AKM’de uzun yıllar sahne aldınız. İçeriden biri olarak bizlere ‘yıkılmak’ istenen AKM’yi anlatır mısınız?
AKM, yalnız opera ve bale temsili için yapılmış bir yapı. Türkiye’deki tek opera ve bale binası aynı zamanda. Yapıldığı dönemde genel müdürlükler arasındaki çekişmelerden dolayı “Madem buraya güzel bir kültür merkezi yapılıyor, o zaman devlet tiyatrosu da içine girsin” denilerek Devlet Tiyatrosu Müdürü ve Devlet Opera Balesi, ikisi beraber ortaklaşa binaya ilk zaman oturmuşlar. Şimdi bir bina yapılıyor ve bina Devlet Opera Balesi’nin olması gerekirken iki tane müdürlük tarafından kullanılıyor. Ondan sonra da yavaş yavaş, ‘Madem tiyatro girebiliyor, senfoninin de yeri yok o da girsin’ deniyor. ‘TSM altta çalışacak ne de olsa bir şey olmaz, o da girsin. Modern Folk Orkestrası kurulsun, o da buraya girsin...’ Yeni yerler yapmak ve bu işi yaygınlaştırmak yerine hepsi AKM içine sıkıştırılmış vaziyette. Şu anda altı kurum devlet opera balesi için yapılmış binanın içinde faaliyet gösteriyor. Ve aslında sanatçıların dinlenme odası, çalışma odası, egzersiz yapma odası gibi inşa edilmiş odalar şu anda başka başka müdürlerin müdüriyet odası olarak kullanılmakta. Gelen her hükümet bu sorunu çözmek yerine daha da derinleştirdi. AKP’nin ucubesi de şöyle oldu: AKM’nin arka tarafında bulunan ve bizim dekor atölyelerimizin bulunduğu yere derme çatma bir tiyatro salonu yapıldı. İsmi de Aziz Nesin Tiyatrosu oldu. Biz şu anda dekorumuzu koruyamadığımız ve saklayamadığımız için bir iki eserimizi tekrardan sahneleyemedik. Bunlardan biri Adnan Saygun’un Kerem ile Aslı operasıydı. AKM, Devlet Opera Balesi’nindir ve mühendisi, mimarı ona göre yapmıştır. Altta dekor atölyesi saklama yeri yapıldıysa, kalkıp oraya ucube gibi bir sahne yaparsanız, sanat yapıyorum diye sanatı engellemiş olursunuz. İşte AKM, aynen bu şekilde yavaş yavaş bir tarafından yendi. Ve ‘AKM yıkılsın mı, yıkılmasın mı’dan önce AKM zaten yıkıldı.

Aynı zamanda yıkılmasının gerekçelerinden biri olarak AKM’nin bakımsız bir yapı olduğu söyleniyor. Bunun aslı nedir?
AKM, düzenli olarak bakımı yapılmadan sabah, öğlen, akşam kullanılmaktadır. Sezon bittikten sonra binanın genel bakım zamanı gelir. Boyasını, badanasını, sahnesinin teknik bakımını, her şeyi bir ay içerisinde yaparsınız. Temmuz ayında da binanın yıllık bakımının yapılması gerekir. Fakat bu altı kurumun dışında, bir de festival veya başka şeylere sahnemiz verilmekte. Yani AKM hiçbir zaman boş kalmıyor. Özellikle son 4-5 yıldır en tanınmamış küçük okulların bile yıl sonu konserleri burada yapılıyor. Pazartesi günleri bizim tatil günlerimizdir ve bu gün de haftalık bakım yapılır. Ama ne yazık ki bunlar yapılmıyor. Ondan sonra da veryansın ediyorlar; “AKM kötü durumda, AKM bitti, yıkılması gerekiyor” diye. Her tarafı dökülüyor şu anda. Siz elinizdeki kaliteyi koruyup bakmazsanız, tabii ki dökülecek. Teknolojisi tabii ki geri kalacak. İçim kan ağlıyor. AKM bir sembol. AKM bir opera binası. Türkiye’nin tek opera binası.
Biz bu binanın yalnızca Devlet Opera ve Balesi’nin olmasını ve binanın normal bakımı ile ilgili müdürlüğün de Kültür Bakanlığı’na bağlı değil Devlet Opera ve Balesi’nin altındaki bir müdürlük olmasını istiyoruz. Her bakanlığın ikinci değil üçüncü binası yapılıyor. Bunlardan önce, kültür sanat kurumları için yeni yerlerin yapılması herkes için daha hayırlı olur.

AKP’nin kültür faaliyetlerine yaklaşımı nasıl?
AKP’nin kültür ve sanat politikaları diğer hükümetlerden pek farklı değil. AKP’nin kültür anlayışı, insana değer verişi tamamen sermayeyle ilgili. Parası olan yaşar, parası olan daha çok para sahibi olur. Gelenek, din başlığı altında insanlar sömürülür, düşünceden uzaklaştırılır. AKP bu konuyu zaten hayatında felsefe olarak var etmediği için kültür sanata gelinceye kadar başka yaşam alanlarıyla uğraşacak şeyleri var. Onlar ticarete bakıyorlar, insan kaynaklarını farklı kullanmaya bakıyorlar. Kültür ve sanat onlar için ya olmaması gerekli bir şey ya da olacak ise kendi istedikleri gibi olması gereken bir şey. Tek başına AKP değil diğer partilerin de ciddi, tutarlı bir kültür ve eğitim programı yok. Bayrağı devralıyorlar ve aynı politikayı sürdürüyorlar. AKP’nin kendi içlerinde de bu konuda yetişmiş elemanı olmadığı için aslında biraz da dinleyerek gittiler. Yani kurumların içerisinden kendilerine yakın bulabilecekleri insanları kurumların içerisindeki problemleri nedir diye dinleyerek gittiler.
Bizler AKM’nin önünde bir söylem gerçekleştirdik. O söylemin içinde “AKM yıkılmasın, bizimdir, hepimizindir” dedik. Ama problem başka yerlerde, AKP tüy diken bir problem sadece. Esas problem, ondan önceki hükümetlerin de bir kültür politikalarının olmayışı ve sanatçılarımızın biraz bencil olmalarında yatıyor.
AKP Hükümeti, kültürü bilmediği halde ve sosyal devleti bitirdiği halde sosyal devlet gibi çalışıyor. İşin püf noktası da burada. Yani biz eşitlikten, kamudan, birçok birimlerin devletin kontrolü altında olmasından yana olanlar, işin bu kısmını görmezden geldik. Örneğin belediyeler üzerinden gerçekleştirdiği sosyal söylemlere bakalım. Bütün üst geçitlerde belediyelerin reklamları var, şu kadar engelli evi açtık, spor salonu açtık vs. vs... Meslek edindirme kurslarında birçok insana ücretsiz hizmet veriliyor. Para ödemeden fotoğrafçılık, resim kurslarına gidiyorsunuz. Bunlara binlerce insan katılıyor. Şimdi siz bu kadar kişiye nasıl ulaşırsınız? Yani kafaları farklı, icraatları ve uygulamaları sosyal. Baktığımız zaman, Opera ve Bale Müdürlüğü’ne 1992’den beri kadro sınavı açılmadı. Ancak, AKP zamanında açıldı. Bunlar benim içimi acıtan şeyler. Düşüncelerinin ve niyetlerinin ne kadar zararlı olduğunu bildiğimiz AKP, bizim değerlerimiz üzerinden politika yapıyor. Burada gerçek sanatçıların ortaya çıkıp sorunlarını ifade etmesi gerekiyor. Bu durumda iken, bayraklar elimizde bütün millet sokaklara çıktık. Gerçekten Türkiye kötü bir yere gidiyor ve bir ucundan tutalım diye çıktık sokaklara. Ama sokakta olmayan AKP, çok güzel yerlerde. Bugün, sanatta da sivil toplum örgütlerinde de birtakım şeylerin yapılması gerektiğini düşünüyorum. Bir eğitim fakültesi ve devlet konservatuvarı mezunu olarak, okuduğum okulların benim okuduğum zamandan çok daha içinin boşaldığını, müfredatın değiştirildiğini, sanat eğitiminin yanlış yerlere götürüldüğünü fark ediyorum. Ve bunun mücadelesini verebilmek için sivil toplum örgütünde sanatçıların bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sizin arzu ettiğiniz kültür ve sanat politikaları nelerdir?
Ben bir Köy Enstitüleri mantığını, Halkevleri politikasını özlüyorum. Bizim ciddi bir kültür reformu yapabilmemiz gerekiyor. Atatürk bir devrim yaptı, her şeyi sildi ve her alanda olduğu gibi müzikte de yeni baştan bir müzikal anlayış getirdi. “İleri olmanın göstergesi, müzikte ulaşılan derecedir” der Atatürk. Biz maalesef oradaki doğru teşhisin, belki biraz sert uygulamanın sonucunda çok alabora olmuş bir kültür, yoz kültür ortamına düştük. Kültür, kişilerin bir varlık olarak çoğalmasını sağlayan sanatların birleşimidir. Sanatın bilimle iç içe yaşaması gerekir. Bu yaratıya döndüğü anda o kültür bence insanı ilerleten, insana huzur veren, insanın araştırmasına yol açan bir kültür olur. Doğal yapı, doğal yetenek, doğal duyuşlar... Müzik sesle var olmuş bir şey; sesin oluşmasıyla ondan sonra senelerce her ulusun kendi kültürünü gelenek olarak yapıp uygulamasıyla bir yerlere gelinmiş. Çok sesli müziği tanıyıp uygulayabilecek, çok sesli düşünüp çok sesliyi uygulayabilen bir insanlık istiyorum ben.
Kültür politikasının temeli eğitime dayalıdır. Bizim maalesef, özellikle ‘80’lerden sonra da tek tip, ezberci, bir yere yönelik eğitim sistemimiz var. Tamamen sanattan, özgür düşünceden kopartılan gençlerimiz, yanlış bir eğitim sistemiyle kültürsüzlüğün içine itiliyor. Ben sadece insanın zehirlenmesini sigara, eroin, esrar gibi şeylerde görmüyorum. Örneğin, şu anki hakim medya da en az uyuşturucu kadar zararlıdır bu topluma.

Son olarak söylemek istedikleriniz nelerdir?
Bir opera sanatçısı olarak benim isteğim şu: AKM yıkılamaz. Yıkılmamalı, ben aynen gecekondusunun önüne yatarak koruyan bir kişi gibi bir opera sanatçısı olarak AKM’yi korumak zorundayım, o histe görüyorum kendimi. Ben geçmişi korumak adına karşı çıkıyorum. Tek ve ilk opera binamızı korumak zorundayım. Ama Taksim’de bu bina dökülse bile korumalı. AKM mutlaka Devlet Opera Balesi’ne verilmeli ve özerk bir şekilde yönetilmeli. Ama şunu da söylemek istemiyorum: “AKP geldi, bunu yıktı, bunu yıkacak.” AKP’nin bakış açısı tamamen rant olduğu için çok da mantıklı olarak kendi yolunda gidiyor. Bunun karşısında bizlerin ne yaptığıdır önemli olan. Ben şuna da karşıyım: Her şeyde Türk, Türk, Türk... Biz enternasyonal olabildiğimiz zaman; kendi doğamızla beraber, kendimize özgü, kendimizden bir şey katarak ortak noktayı yakaladığımız zaman bir şeyleri değiştirebiliriz. (İstanbul/EVRENSEL)
Erkan Araz
ÖNCEKİ HABER

Ateş kimin elinde

SONRAKİ HABER

TGS 55 yaşında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...