12 Temmuz 2007 00:00
Jaroun fendi ölümü yener mi?
Daha önce aynı yayınevinde Mevliti Kürtçeye çeviren Mame Elinin Mirina Jaro (Jaronun Ölümü) adlı ilk Kürtçe yazılan çizgi romanı, Levent Özkanın çizgileriyle Berçem Yayınevi tarafından yayınlandı.
Daha önce aynı yayınevinde Mevliti Kürtçeye çeviren Mame Elinin Mirina Jaro (Jaronun Ölümü) adlı ilk Kürtçe yazılan çizgi romanı, Levent Özkanın çizgileriyle Berçem Yayınevi tarafından yayınlandı.
Yazılı döneme ait sınırlı kaynağı olan Kürt dilinde bir yenilik daha gerçekleşti. Memleketi Mardinde öğretmenlik yapan Mame Eli, daha önce de yine Berçem Yayınevi tarafından yayınlanan Melayê Batênin Mevlitini Arap alfabesinden Latin alfabesine çevirmişti. Mame Eli, ilk önce 7-12 yaş arası çocuklar için tarih kitabı olarak tasarladığı Mirina Jaro (Jaronun Ölümü) çizgi romanını, tarihin başlı başlına bir disiplin olması nedeniyle vazgeçmiş. Bunu fark edince kitabı melodik bir hale getirmek için kafiyeyle, ölçüyle yazmaya başlamış. Okuyucuların sıkılmadan okuyabilmesi için de kısa cümleler kurmuş.
Altı yaşında dedesinin yanında okumaya başlayan yazar Mamê Elî, ilk kez 13 yaşında Arap alfabesiyle yazılmış Ehmede Xaninin (Agide İmane) risalesini okumuş. Feqiyê Teyran, Melayê Cizirî, Siyahpoş, Ehmedê Xanî gibi klasik dönem Kürt yazarlarını sistematik bir şekilde hatmetmiş. Kendisini büyük bir Ehmedê Xanî hayranı olarak tanımlayan Eli, Kürt dili ile ilgili bilimsel makaleler, çarînler (dörtlükler), öyküler, şiirler, aforizmalar yazmak istediğini belirtiyor.
Kürt tarihindeki mitsel kahramanlardan yararlanarak yazılmış çizgi romanın hikayesi kısaca şöyle özetlenebilir: Ölümsüzlüğü arayan Jaro, hayvanlardan tutun Gılgamışa, Rısteme Zala kadar birçok tarihi-mitsel figürle karşılaşarak derdine derman aramaktadır. Ezidilerin kutsal mekanı Laleşe gider ve Şex Adi ile tanışır. Demirci Kawa ile birlikte zalim Dehaqa karşı savaşır. Zerdüşt ile karşılaşır ve kutsal kitapları Zend Avestayı okur.
Kürtçe ile birçok ürün vermek isteyen Mame Eli ile internet üzerinden, Kürt edebiyatı, çalışmaları ve kendisi hakkında kısa bir söyleşi gerçekleştirdik.
Kendinizi tanıtır mısınız?
1977 Mardin-Nusaybin doğumluyum. 6 yaşımdan 13 yaşıma kadar yaz tatillerimde dedemin yanında sistematik olmayan bir dini eğitim aldım. Bu eğitim sırasında klasik Kürt edebiyatıyla tanışma fırsatım oldu. Klasikler Arap alfabesinden istisnai harflerle Kürtçeleştirilmiş bir alfabeyle yazılıydılar. Yanılmıyorsam sekiz-dokuz yaşımdan sonra dini eğitimi bırakıp tamamen klasiklerle ilgilenmem şimdiki yazım tarzımın da yaratıcısı oldu.
Kitabın oluşum sürecini anlatır mısınız?
Bence şu anda Kürt rönesansı yaşanıyor. Kürt edebiyatı kendini yeniden yaratıyor. Edebiyata duyarlı biri olarak neler yapılabilir sorusunu sorunca yazmaya başladım. Tarihi hikayeleştirerek anlatacaktım. Daha da kalıcı kılmak için resimlerle desteklenecekti; yani tam anlamıyla yarı somut dönem, çocuklar için bir tarih kitabı. Eğitim tekniklerinin tamamını kullanarak vermek istediklerimi kalıcı kılmak maksadıyla çocuklar için düşündüğüm proje yetişkinlere yönelik hikayevari ve renklendirilmiş bir rotaya döndü.
Ölümsüzlük teması düşünüyorsunuz...
Bu coğrafyanın ilk yazılı efsanesi olan Gılgamışta olduğu gibi insanımızın en fazla yoğunlaştığı tema olduğu söylenebilir. Dolayısıyla ölümsüzlük felsefi ve hayata dair arayıştır. Mezopotamya ve Ortadoğu coğrafyasının kadim kültürünün sonucu olarak İsa çarmıhtan kurtarılıp göklere, ölümsüzlüğe gönderilmiş; İskender-i Zulkerneyn ile İlyasa Ab-ı hayatı içirerek ölümsüzleştirmiştir. Hanoku göksel yolculuğa çıkarıp ölümsüzleştirmiştir. Yaşadığımız zaman diliminde fiziksel ölümsüzlükten ziyade manevi bir ölümsüzlük söz konusu. Aslında kalıcılık, maddenin kendi varlığını doğaya dayatmasıdır.
Eseriniz aynı zamanda Kürt, Arap, Acem kültürel öğelerini de içeriyor. Anladığım kadarıyla Türkler yok. Neden?
Aslında Arap, İran esintileri de dolaylı olarak var. Aynı şekilde dolaylı olarak Türkler de geçiyor. Sultan Ezînin İstanbulu kuşatması 1550li yıllara denk gelmekte. Ki bu tarihte İstanbulda yaşayanlar Türklerdi. Aynı zamanda Selaheddin El Ekradîden bahsedilirken dolaylı olarak Türklerden söz edilmektedir. Ehmed Beğdadinin 1881 yılında yazdığı Sebaiq-ul Zehep adlı tarih kitabında Selahattin, Kürtlerin ve Türklerin lideri olarak tanıtılıyor. Bakın bu inkar edilmiyor. Ben Türklerle, Acemlerle, Araplarla olan kardeşliğimizi basit tarih tezleri üzerine oturtup isteyen inanır tarzında sunmuyorum. Firdevsinin Şahnamesinde Feridun adlı hükümdarın üç oğlu olduğu söylenir. Bunlar; İrêç, Tur ve Selmdir. Feridun, bilinen dünyanın hükümdarlığını üç çocuğu arasında paylaştırır. Orta Asyayı oğlu Tura (Turan ırkının atası bu kişidir), Avrupayı Selme (Avrupî kavimler bu soydandır), Mezopotamya ve Hindistan kara olan Arian ülkesini oğlu İreçe verir. (Ki Aryani kavimlerin atası bu kişidir.) Aynı söylenceye ilahi kitaplarda da rastlamak mümkün; Nuh Beyin üç oğlu... Bu durumda kendim için bir Doğu milliyetçisi diyebilirim. Yani Doğuya ait ne varsa sahiplenirim.
Avestayı Kürtçeye çevirme projesi ne aşamada?
Şu an Avesta harfleri okuyabiliyor ve yazabiliyorum. Sözlük yardımıyla Avesta dilinden basit çeviriler yapabiliyorum. Ben Avestayı değil Avestacadan Kürtçeye bir sözlük hazırlıyorum. Yaklaşık üç bin sayfa olacak. Hali hazırda 2000 sayfası bitmiş durumda.
Kitabınız bölgede beklediğiniz ilgiyi görüyor mu?
İlk olması bakımından beklediğimiz ilginin fazlasını gördü diyebilirim. Bu ilgi de Kürtlerin kendi kültürlerine sahip çıktığını gösteriyor.
Kürt kültürü ve dili üzerindeki baskılar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bir kere dil olarak kabul edilmiyor. Ne diyebilirim ki; Ehmedê Xanînin Mem û Zîni, Feqînin Şêxê Senanın yazdığı dili inkar eden bir yaklaşım söz konusu. Yukarıda da söz etmiştim, madde kendi varlığını er geç doğaya dayatır. Eğer siz maddenin varlığını inkar ederseniz; ki bu inkarınız zerre bağlamında da olsa maddenin buna verdiği reaksiyon olacaktır. Siz onun maddeliğini inkar edip enerjiye çeviriyorsunuz ve o bunu kabul etmiyor, reaksiyon gösteriyor. Cansız bir varlık bu bilinçteyken, bilincin inkar edilmesinin getireceği sonuçları siz düşünün.
İnan Kızılkaya