13 Temmuz 2007 00:00
Ava giderken avlanan
Zengin AvcısıOrijinal adı: Hors de PrixYönetmen: Pierre Salvadori Senaryo: Pierre Salvadori, Benoit GraffinOyuncular: Audrey Tautou, Gad Elmaleh, Marie-Christine Adam, Vernon Dobtchff
Zengin ailesinin tek varisi delikanlı, annesinin ona yakıştırdığı, kendileri gibi zengin ailelerin şımarık kızlarına değil fakir ama onurlu, sade ama güzel kızlara abayı yakardı hep nedense. Kız büyük ihtimal delikanlının babasının fabrikasında çalışırdı. Fakir kızı sınamak için başta zenginliğini saklayan oğlan, onu züğürt sanmasına rağmen seven kızı seçerdi kendine eş olarak. Kızın, oğullarının parasının peşinde olduğunu sanan aile, sevenleri ayırmak için etmedik kötülük bırakmaz ama nihayet bin pişman olur, gelinlerini bağırlarına basmak zorunda kalırlardı. Her birimiz benzer senaryolu yüzlerce film ya da dizi izlemişizdir. Davul bile dengi dengine diyenlere inat ayrı dünyaların insanlarını bir araya getiren aşk hikayelerinden daha çok tutanı yoktu. Yaşadığımız çağa külkedisi masalı kadar uzak şimdi bu senaryolar.
Bu hafta vizyona giren Zengin Avcısının, sınıf farklılığı ekseninden tersten kurgulanmış komik bir hikayesi var. Zengin adamları baştan çıkararak kısa süreliğine metresleri olup paralarını yiyen Irene (Audrey Tautou; Amelie filmindeki masum karakterinden apayrı bir rolle karşımıza çıkıyor) zengin sevgililerinden bir tanesiyle evlenip hayatını kurtarmak istiyordur. Lüks bir otelde sevgilisi zengin ihtiyarla tatil yapan Irene doğum günü olmasına rağmen ihtiyar sevgilisi uyuyakalınca otelin barında Jeanla (Gad Elmaleh) tanışır. Jean, otelde tatil yapan bir milyarder olarak tanıtır kendini Irenee. Oysa otelde personel olarak çalışmaktadır Jean. Zengin avcısı İrenele züğürt Jean bir güzel eğlenip birlikte geçirirler geceyi. Foyası ortaya çıkıp beş parasız ve işsiz kalan Jean, aşık olduğu Irenein peşini bırakmaz. Irene, milyarder olmadığını öğrendiği Jeanın yüzüne bile bakmaz. Onun yakınında olabilmek için yaşlı bir zengin kadının metresi olmaktan başka çare kalmaz Jeana. Aynı otelde kalırken, aynı mağazada karşılaşırlar tesadüfen. İşler karışır, bir sürü komiklik olur tabii. Yaşlı sevgilisinin süsleyip, façasını düzelttiği Jean yeni görüntüsüyle Irenenin ilgisini çekmeyi başarır. Zengin sevgililerinin kredi kartlarını dilediklerince kullanmak karşılığı onlara metreslik yapan fakat birbirlerini seven iki sevgilidirler artık.
Lüks mağazalardan giyinmek, en pahalı içkileri içmek, ışıltılı lokantalarda yemek yiyebilmek için uşaklığa, aşağılanmaya katlanır metresler. Paparazzi programlarında bol bol izlediğimiz ünlü aşıklardan daha mı gariptir ilişkileri metreslerle sahiplerinin? Zengin ile avcısının birbirlerine karşı daha dürüst oldukları söylenebilir. Alan da razı veren de durumudur en hafifinden. Zengin adam, cebindeki parasıyla havalı genç kızı koluna takabildiğini bal gibi bilir nihayetinde. Ticaret yasalarının kabul gören ahlakı işte, hiç de garipsenecek bir durum yok ortada. Metreslerin sahipleri ise bir tek şeyi affetmez; aldatılmayı. Parasını verip satın al, sonra da seni aldatsın. Hiç kabul edilebilir mi bu vefasızlık?
Aynı dünyanın aşıkları, aşkları uğruna lüks yaşamlarından, saygı gören statülerinden yani düne kadar atlamak istedikleri sınıfın dünyasından vazgeçmeyi göze alırlarsa romantik komedi severler onları bağırlarına basacak beklendiği gibi. Dünya tersine tersine dönse de paranın satın alamadığı aşk hikayelerini seviyoruz hâlâ neyse ki.
Devrim Büyükacaroğlu