15 Temmuz 2007 00:00

evrensel olmak

c. senatosu’nda ilk sosyalist üye: niyazi ağırnaslı

Paylaş

Niyazi Ağırnaslı, 1930’lardan başlayarak ülkenin toplumsal yapısı ve sorunları üzerinde düşünen; düşünmekle kalmayıp eline kalem de alan, yüreği sahiden solda bir aydındır. Yirmili yaşlarının sonunda artık seçimini yapacak bilinçtedir: Çalışan, üreten, emeğiyle geçinen insanları kendine yakın görmüştür. Sonuçta genç Ağırnaslı köken olarak Kayseri’nin hali vakti yerinde toprak sahibi bir ailesinden gelmekle birlikte, sol bir dünya görüşünü benimsemiştir.
Tabii bu seçim rastlantı değildir. Kırklı yılların başında Ankara’da tanışıp ömrünün sonuna dek dost kaldığı insanlardan birkaçının adını yazmak bile Niyazi Ağırnaslı’nın portresini çıkarmaya yetecektir: Sabahattin Ali, Abidin Dino, Pertev Naili Boratav, Muzaffer Şerif, Behice Boran, Cevdet Kudret, Adnan Cemgil, Niyazi Berkes, Azra Erhat vb. büyük bir aile gibidirler. Evli olanlar eşleriyle birlikte; evlerde, piknik yerlerinde sık sık bir araya gelinmektedir.
Kırklı yılların başında Ankara’da çıkan Yurt ve Dünya, Adımlar vd. ilerici dergilerde Niyazi Ağırnaslı’nın da yazı ve hikayeleri yayınlanmaktadır. Ağırnaslı henüz otuz yaşını devirmişken (1941), İstanbul’da Tan Matbaası’nda bir romanı basılır: Elem Kaynağı (İçtimaî Roman). Kurtuluş Savaşı’nın sonlarında Anadolu’da yaşanan yoksulluk, yılgınlık ve belirsizlik, romanın kahramanı Ömer’in ‘köy penceresi’nden olabildiğince sade, yer yer de duygusal bir dille anlatılmaktadır.
Daha sonra Millet Sevgisi adıyla denemeleri yayınlandı. (Adımlar, 1943)
Ayrıca Dora Güney’le birlikte yaptığı iki çeviri 1945 ve 1947 yıllarında Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında yer aldı.
***
Niyazi Ağırnaslı hukuk fakültesinde öğrenci iken Millet Meclisi’nde, bitirdikten sonra da Maliye Bakanlığı’nda memur olarak çalıştı. Daha sonra hep ‘serbest avukat’ olarak hayatını kazandı.
1960’ın başında arkadaşı Osman Bölükbaşı’nın çağrısıyla katıldığı CKMP (Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi) listesinden Ankara Senatörü seçildi (1961). Niyazi Ağırnaslı kısa bir süre sonra bu partiden istifa ederek bağımsız kaldı; 1963’te yeni kurulan Türkiye İşçi Partisi’ne (TİP) girdi. Böylelikle parlamento tarihimizde ilk kez sosyalist olarak nitelenen ve öyle de olan bir parti Senato’da temsil edilme hakkını elde etti. (Ağırnaslı’nın ayağı uğurlu gelmişti. 1965 genel seçimlerinde TİP on beş milletvekili ile Meclis’e girdi. Bir yıl sonra da, Cumhuriyet’in ilk ziraat mühendislerinden Fatma Hikmet İşmen (1918-2006) TİP’in Kocaeli Senatörü olarak 1966-1975 yılları arasında görev yaptı.)
***
Niyazi Ağırnaslı’yla Parti’ye girdikten sonra tanıştık. Ankara il başkanımız olduğu için sık sık karşılaşıp görüşürdük. İl binasında ya da dışarda bir yerde arkadaşlarla birlikte otururduk. Birkaç kez de 2. Selanik’in hemen girişinde, sağdaki bir apartman katındaki dairelerine davet üzerine gittiğimi hatırlıyorum. Zarif ve konuksever eşi Leman Hanım’ı saygıyla anıyorum. Nedense çocuklarından Nuran ile Murat’ın ilkgençlik yüzleri geliyor gözümün önüne şimdi. Belki de 12 Eylül’de yaşadıklarından ötürü, diyorum kendi kendime. Hepsini sevgiyle anımsıyorum.
Niyazi Ağabey’e kırklı yılların Ankara’sı ile burada yaşamaya gönüllü ya da sürgün gelmiş aydınlarla yazarları sorardım yeri geldiğinde. Özellikle Sabahattin Ali’ye ilişkin anıları ilginçti benim için. Rastlantı 60’lı yıllarda o güzel insanlardan bazısıyla tanışıp görüşmek şansım oldu. Niyazi Ağırnaslı, Ankara’da, yaklaşık yirmi beş yıl sonra, yaşayan eski dostlarının yanı sıra, ilerici düşüncenin yeni yüzleriyle birlikte yürüyordu…
***TİP Senato’da
Niyazi Ağırnaslı, hukukçu kişiliği yanında sanat ve kültür birikimi de olan bir insandı.
Cumhuriyet Senatosu’nda Türkiye İşçi Partisi senatörü olarak TCY’nin ünlü 141 ve 142. maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesi’nde dava açılmasını sağlamıştı. Ne var ki genel kurulda bir oy farkla iptal istemi reddedilmişti. Senatodaki görevi süresinde İş Kanunu ile Toplu İş Sözleşmesi yasalarının hayata geçirilmesinde büyük emeği olan Ağırnaslı, bunların dışında bütçe komisyonlarının çalışkan üyesi olarak da dikkati çekmiştir.
Ortak Pazar
Niyazi Ağırnaslı’nın Türkiye İşçi Partisi adına Senato’da yaptığı konuşmaların ikisinden söz etmek istiyorum. Birincisi Ortak Pazar üzerinedir (Eylül 1963). Konuşması sırasında AP, CHP ve CKMP’li senatörler sürekli lâf atıp Ağırnaslı’nın konuşmasını engellemeye çalışmaktadır. Ne yapsalar fayda etmiyor. Dersine iyi hazırlanmıştır Ağırnaslı. İçeride ve dışarıda dostun düşmanın gözü ve kulağı artık Senato’dadır. Bir anlamda günümüz AB’nin atası olan Ortak Pazar’ın sonunda bize ne getirip ne götüreceğini uluslararası ünlü ekonomistlerden alıntılar yaparak görüşünü pekiştirmektedir. Artan sataşmalar üzerine, Ağırnaslı, “Eğer sükunetle dinlerseniz, müsaade ediniz okuyayım. Dinlemedikçe anlamak da mümkün olmaz” diyor. Daha sonra Devlet Planlama Teşkilatı İktisadi Planlama Dairesi Başkanı Prof. Dr. Besim Üstünel’in 1962’de yayınlanan ‘Avrupa Müşterek Pazarı’nın Türk Ekonomisi Üzerinde Muhtemel Tepkileri’ adlı incelemesinden çarpıcı paragraflar okuyor.
TİP Senatörü Niyazi Ağırnaslı’nın uzun, etkileyici ve oldukça zihin açıcı konuşmasından iki paragraf alıp geçelim.
“Muhterem Senatörler; Avrupa Pazarına katılmaktan duyduğumuz endişenin nedenlerini hepsi de liberal ekonomiye mensup otoritelerin satırlarıyla yüksek huzurunuza sermiş bulunuyoruz. En fazla 10 yıl sürecek olan ilk periyottaki zahiri ve pek cüz’i faydaya ve birkaç yüz ithalatçı tüccarın büyük kazançlar sağlamasına mukabil, doğuş halindeki sanayimizin yok olup gitmesi, işsizliğin ve sefaletin daha da artması endişelerimizin muhterem hükümeti uyaracağı ümidindeyiz.(…) İşin dış politika bakımından tetkikine gelince:
Ekonomik entegrasyonla politik entegrasyon bilerek veya bilmeyerek karıştırılmaktadır. Politik birleşme çok daha farklı, üzerinde bütün milletin söz hakkı bulunan bir konudur. Ayrıca devlet adamlarının da ifade ettiği üzere, Müşterek Pazar’a girmekle Avrupalı olunmayacağı gibi, girmemekle de Avrupalılıktan çıkılamaz… İsviçre, İngiltere, İsveç ve Danimarka… Tam Avrupalı memleketlerdir, fakat Müşterek Pazar’ın dışındadır da…”
Servet Beyannamesi
Evet, bir zamanlar bu ülkede Servet Beyannamesi diye bir şey vardı. Niçin ve kimler için getirildi? Sonra neden ve kimler için kaldırıldı?
Konu Meclis’ten Senato’ya gelmişti. Milletin vekilleri ile senatörlerin büyük kısmı bu beyannameden rahatsızdı. Kürsüye çıkanların çoğunluğu ağız birliği etmişcesine, Türk milletinin bu manasız beyannameden şikâyetçi olduğunu belirterek tez zamanda memleketin huzura kavuşması için bunun kaldırılması gerektiğini söylüyorlar. Derken sıra TİP senatörü Niyazi Ağırnaslı’ya geliyor. Sevgili Ağabeyimiz birikiminin ve söz ustalığının yanında yeşeren mizah duygusuyla Servet Beyannamesi’ni kürsüye yatırıyor. “Muhterem arkadaşlar” diye başlıyor konuşmasına, “Sabahtan beri kürsüye çıkıp konuşan sayın senatör arkadaşlarımız ısrarla milletimizin servet beyannamesinden kurtulmak istediğini söylediler. Milletimiz ne çekiyorsa bu servet beyannamesinden çekiyor, demeye getirdiler. Haklı olabilirler. Gelin şimdi milletimizin kurtulmak istediği dediğiniz bu servet beyannamesi önce kimleri ilgilendirmiyor, onun hesabını yapalım. Halkımızın şu kadarı köylüdür, zar zor karnını doyuruyor. Milletimizin yaklaşık şu kadarı işçi olarak çalışmaktadır. Öğretmen ve öğrenci nüfusumuz yüz binlere varır. Silahlı Kuvvetlerimizdeki er, erbaş, astsubay ve subayımızın sayısı, sivil personeliyle birlikte milyonu geçer herhalde.” Niyazi Ağabeyimiz bunları bize anlatırken keşke not alsaydım. Sonunda, neredeyse yarım yüzyıl öncesinin Servet Beyannamesi denilen günah keçisinden hepi topu beş bin kişinin rahatsız olduğunu bir güzel ortaya koyar. Ortalıkta tıs yoktur.
Aramızdan ayrılışı
22 Mayıs 1967 tarihinde geçirdiği garip motosiklet kazası, coşkulu ve hareketli Ağabeyimizin yaşamında büyük bir darbe oldu. Daha 57 yaşında ağır aksak yürümenin; istediği halde birçok yere zamanında gidememenin huzursuzluğunu yaşadı. Ağır aksak bu yaşam, pek de Ağırnaslı gibi ele avuca sığmayan bir kişiliğe göre değildi. Yine de Ankara’da gerek insan haklarıyla ilgili kuruluşlar, gerekse meslekî örgütlere hep destek oldu. Ölümünden kısa bir süre önce İnsan Hakları Derneği’nce kendisine ‘İnsan Hakları Onur Belgesi’ verildi.
***
1 Nisan 1910’da Kayseri’nin Ağırnas köyünde başlayan yaşam serüveni 20 Haziran 1987’de Ankara’da noktalandı. İlkgençliğinden beri yaşamını sosyalist bir dünyanın yaratılmasına adamış bu değerli aydınımızın eşi ve çocukları, ölümünün yirminci yılında ona çok yaraşan bir çalışmayla andılar. Ailenin yardımı ve yönlendirmesiyle değerli iki yazar ve öğretmen: Münevver Oğan ile Sebahat Bozbey’in kutlanacak emeğiyle “Aramızdan Ayrılışının 20. Yıldönümünde Niyazi Ağırnaslı’ya Armağan” kitabı yanında; Ağabeyimizin 1941 yılında çıkan Elem Kaynağı adlı romanı da yeniden gün ışığına çıkarıldı.

Remzi İnanç
ÖNCEKİ HABER

oy kullanmak yetmez

SONRAKİ HABER

dört eski dost

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa