16 Temmuz 2007 00:00

‘Başarının sınavla ölçülmesi doğru değil’

ÖSS sonuçlarına göre başarı oranı düşük olan iller arasında yer alan Diyarbakır, bu yıl Sayısal-1’de Türkiye birincisi çıkardı.

Paylaş

ÖSS sonuçlarına göre başarı oranı düşük olan iller arasında yer alan Diyarbakır, bu yıl Sayısal-1’de Türkiye birincisi çıkardı. Böylece Diyarbakır tarihinde ilk ÖSS birincisini çıkarırken, bu başarıyı kazanan Serhat Vuralgüneş, Diyarbakırlı gençler şahsında aldığı birincilikten dolayı gurur duyduğunu dile getirdi.
Türkiye’de sınav ve eğitim sisteminin eşit ve adil olmadığını belirten Vuralgüneş, özellikle de bölge çocuklarının anadilden kaynaklı yaşadığı sorunlara dikkat çekti. Öğretmen çocuğu olan Vuralgüneş, başarısını kitap okumayı, düzenli çalışmaya bağlarken, bundan sonra Diyarbakır’ın bir çok birinciliğe imza atacağını da inandığını ifade etti. 380.000 puan alarak birincilik kazanan Serhat Vuralgüneş sorularımızı yanıtladı.

Birinciliğini neye bağlıyorsun?
Başarının tek bir nedeni yok. Bunların en önemlisi düzenli çalışmaktır. Aile ortamı önemli bir etken oluyor. Öğretmenlerin de büyük rolü var. Ben çok mutluyum o yüzden. Ayrıca, bu birinciliği Diyarbakır’da kazanmış olmam, Diyarbakır şahsında benim için büyük bir mutluluk ve gurur kaynağı. Ben Diyarbakır’dan da birincilik çıkabileceğini ispatladım. Ve bundan sonrada bu tür başarıların daha kolay geleceğini düşünüyorum. Öğrencilere güven ve cesaret vereceğini umuyorum.

ÖSS’ye giren yüz binlerce öğrenciden biri olarak Türkiye’deki sınav sistemini, eğitim sistemini nasıl görüyorsun?
Sınav bütün öğrenciler üzerinde bir baskı unsuru. Çünkü bir kazanıp kaybetme ilişkisi var. Ben de son dönemlerde bunun stresini yaşadığımı söyleyebilirim. Genel olarak sınav sisteminin sağlıklı olduğunu düşünmüyorum. Çünkü bir öğrencinin geleceği söz konusu ve bunun sadece sınavla ölçülmesi doğru değildir. Bir insanın üç saat içinde neyi doğru bilip neyi doğru bilmediğine karar vermek yanlış bence. Çünkü sınava giren her çocuk her şeyden önce sınavı geçmek için hazırlanıyor. Bilmek için değil. Ezberliyor ve geçiyor. O gelecek yıllarda o bilgiye koruyacağı anlamına gelmez. Ayrıca bilmesi de tartışılır yani.

Sence bu sınav sistemine alternatif geliştirilebilir mi? Senin aklından geçen bir takım öneriler var mı? Örneğin eğitim kurumlarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz?
Valla benim öyle bir köklü çözüm üretecek bir önerim olsaydı hemen bir kampanya başlatır, seçim çalışmalarına başlardım. Ama ortada adil olmayan bir şeyin olduğunu biliyorum. İdeal olanı insanın ilgi alanına göre bir işi yapmasıdır. Ama bir milyon 800 bin insan sadece üniversiteye yerleşme yarışındalar. Bu acımasız bir şekilde bir haksızlığı ortaya koyuyor. Ve bunların sadece 200 bini üniversiteye yerleşebiliyor. Ben bunların nasıl değiştirilip yerine neler getirileceği konusunda şu anda pek fikir yürütemem. Ama bir şeylerin muhakkak değişmesi gerektiğini düşünüyorum…

Bir de size, başta Diyarbakır olmak üzere bölge illerinde sınava giren öğrencilerin sınavdaki başarısızlığının nedenini sormak istiyoruz...
Anadil elbette bir sorun. Ama eğer ilk öğretimden başlayarak Türkçe’yi düzgün öğrenirlerse ve bu yönde çok sayıda kitap okurlar ise, bence buradaki bu açığa kapatmış olurlar ve bu sınav sisteminde başarı oranı daha da yükselir. Yani bu yöredeki insanların anadillerinin farklı olması sınava yansıyor. Biliyoruzki Diyarbakır’da yaşam koşulları çok zor. Ama bu paylaşımcı bir yöntemle giderilebilir. Kütüphaneler açarak, ücretsiz özel dersler vererek, bu yönde destek sağlayacak yöntemler geliştirerek bu sorun azaltılabilir.

Sınavda sıfır çekenler konusundaki düşüncelerini öğrenebilir miyiz?
Bu sadece eğitim sisteminin kötü olduğunu ortaya koyuyor. Bu aynı zamanda öğrencilerin eğitim sistemini sindirememelerini de gösteriyor bence. Tabii burada da eğer tek bir suçlu ararsak yanılırız.
Ama şu da bir gerçek ki Avrupa ülkelerinde kaliteli bir lise eğitimi öğrencinin kendisine iş bulmasına yetebiliyor. Ama Türkiye’de üniversite mezunları bile iş bulamıyor. Bu işsizliğin olduğunu göstermenin yanında eğitime verilen önemin az olduğunu de gösteriyor. Yoksa üniversiteye girmek için 1 milyon 800 bin insan beklemezdi.

Sıkı bir edebiyat okuyucusun aynı zamanda. Türkiye’de gençler genel anlamda tüketime dönük daha çok popüler olana yönelen bir davranış sergiliyor. Sizin hem kitap okuma hem de derslerinizde başarılı olmayı neye bağlıyorsunuz. Bu gerekli mi?
Bir kere bir kültüre adapte olma olayıdır. Mesela bir insan eğer tüketime hazırlanmış ise o sürekli tüketir. Ama eğer gerek ailesi gerekse çevresinde üretime dönük, en azından yaşamını daha güzelleştirmeye dönük bir derdi varsa bu belirleyici olur. Bizim toplumda sürekli tüketime müsait oldu için gençler daha çok sorunlu oluyor. Önemli olan bir bilinç kazandırmaktır insanlara.

Siyasi partilerin seçim vaatlerine ilişkin ne düşünüyorsun?
Ben 16 yaşındayım. Ben bu eğitim sınavının dayattığı bir sınavda birinci oldum. Bir seçmen değilim. Siyasi partilerin seçim vaatleri beni şu anda ilgilendirmiyor açıkçası. Fakat beni etkiliyor. O açıdan söylenenlerin de doğru olduğunu düşünmüyorum. İnandırıcı gelmiyor. Ben elektrik- elektronik bölümünü okumak istiyorum ve eğitimimim desteklenmesini istiyorum. İyi bir bilim adamı olarak işler yapmak, yeni buluşlar yapmak istiyorum. (Diyarbakır/EVRENSEL)
Ali Rıza Kılınç - Osman Zorlucan
ÖNCEKİ HABER

Tonlarca demirin altında kaldı

SONRAKİ HABER

EVRENSEL’den

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...