18 Temmuz 2007 00:00
ÖZGÜRLÜK
AKP biliniyor. Din istismarcısı bir parti. Başkasının değil yalnız kendisinin İslamı temsil ettiği iddiasında.
AKP biliniyor. Din istismarcısı bir parti. Başkasının değil yalnız kendisinin İslamı temsil ettiği iddiasında. Ömer Dinçer türünden çalıntıcı siyasal İslamcıları Başbakanlık müsteşarlığından başlayarak, hastanelerin, postanelerin başına oturtuyor; kadrolaşıyor. Emekçiye, yoksula, halka Müslümanlık pazarlıyor. Ama yöneticileri han-hamam sahibi olmakla uğraşıyor. Bilaller gemi sahibi oluyor. Üstelik İsraille içtikleri su ayrı gitmiyor. Ve AKP, Başbakanın danışmanının delikten aşağı süpürmeyin, kullanın vecizesiyle belirttiği türden işbirlikçiliğe ölesiye gönüllü bir parti. Eski işbirlikçileri aratmaya kararlı. Başta ABD, emperyalistler ne isterlerse tamam diyor. Türkiyenin taşına toprağına varana kadar satıyor.
Karşısında görünenlere ne demeli? Ulusallık ve laiklik iddia ediyorlar. AKP ile en çok çekişiyor görünen CHP. İkinci olarak ise, MHPnin yıldızı parlatılıyor. Hesapta, biri solcu biri sağcı. Sağcı ne kelime... MHP faşist parti olarak temayüz etmişti. Şimdi, özellikle CHP yönetiminden başlayarak aklanma operasyonu yürütülüyor.
Bir CHP milletvekili adayı gazeteye ilan veriyor: CHP=MHP. Yıllardır, devrimciler CHPyi faşizmin koltuk değneği olmakla, faşizmin işini kolaylaştırmak ve önünü açmakla eleştirirlerdi. CHP ise kızardı, inkar ederdi. Şimdi, kendileri ilan ediyorlar. Üstelik işini kolaylaştırma ne kelime, pankart asıyorlar, CHP MHP fark etmez diyorlar. CHP=MHP diyorlar. CHP-MHP koalisyonu tartışılıyor, isteniyor, örgütlenmeye çalışılıyor. Üstelik, MHP temkinli görünüyor. Çünkü AKP, onu, CHPnin yedeği olmakla suçlayıp tabanını büyütmeye çalışıyor. Eskiden CHP MHPnin yedeği olarak sıkıştırılırdı; bugünse MHP CHPnin yedeği olarak sıkıştırılıyor. Türkiyenin getirildiği durum bu. En çok CHPdeki gericileşmeye işaret ediyor.
CHPnin MHPlileştirilmesi operasyonu tepelerden yürütülüyor. 27 Nisan muhtırası örneğin, hem siyaseti merkeze çekmeyi, hem sözde ulusalcı-laikçilerin önünü açmayı hedeflemişti. Ezelden beri sivil muhtıracı-darbeci olan İlhan Selçuk örneğin, işini gücünü bırakmış CHP-MHP birliğinin peşine düşmüş halde. Durmadan MHPyi öven yazılar yazıyor. En son İşkencecilerimi affettim dedi: Tüm sağcılar, solcular, ilericiler, gericiler, vaktiyle birbirlerine diş bilemiş ve can yakmış olanlar Cumhuriyet Türkiyesini yaşatmakta buluşacaklardır. Geçmiş geçmişte kaldı, dünden kalma kin güdüleri bugün eskimiş bakkal defterinde veresiye hesabının değerinde bile değil. Kan davası aydınlık ve çağdaş insana yakışmaz. Cumhuriyet Türkiyesi, MHPye kalmış! İşkenceciye kalmış! Ne demek? Cumhuriyet Türkiyesi işkence ile mi yaşatılacak? Ve bunun için yeni Maraşlar, Çorumlar mı gerekecek? Yeni Malatyalar, Sivaslar mı? Devlet içindeki çekişmelerin parçası olan Selçuk affedebilir. Ama bu ülkede yüz binlerce devrimci, ilerici 12 Eylülün işkence tezgahlarından geçirildi. Onlar affetmeyecektir. Ben affetmiyorum. Bu ülkede sadece Alevi olduğu için yurttaşların evlerine çarpı işaretleri atıldı ve bir gün sonra hamile kadınlar karınlarındaki bebelerle, yaşlılar, gençler satırlarla kesildi, kurşun yağmuruna tutuldular. Onlar ve yakınları affetmeyeceklerdir.
Ve ulusallık! Yani anti-emperyalizm. MHP mi? Ya da CHP mi? Türkiye iki anti-emperyalist mücadele gördü. Biri Kurtuluş Savaşıydı, biri Deniz Gezmişlerin mücadelesi. Tüm gericilik karşılarındaydı. Komando kampları kurup ulusal bağımsızlık mücadelesine saldırdılar, kan döktüler.
CHP yöneticileri ve Selçuk gibileri, insanlarımızı aptal sanmasınlar. Hafızasız, nereye sürülürse oraya giden sürüden sanmasınlar. İşçinin ve işsizin, emeğiyle geçinmeye çalışanın, baskı ve şiddetten bunalmış Türkün ve Kürdün tek bir derdine sahip çıkmıyorlar. Ama bir de MHPyi dayatınca yuttururuz diye düşünmesinler. İşte Alevi Bektaşi Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu. İlk kez, bağımsız adaylara destek açıklayarak, Hayır, CHPyi desteklemeyeceğiz dediler. Nasıl demesinler? Bu CHP nasıl savunulabilir? Çıkış yolunu MHP ile birleşmekte, MHPlileşmekte bulan CHP yönetimi ve Baykal için, sonunda MHPye iltihaktan başka çare kalmayacaktır!
Mustafa Yalçınerin Gündem gazetesine yazmış olduğu fakat Gündem gazetesi kapatıldığı için yayınlanamamış köşe yazısıdır
Mustafa Yalçıner