19 Temmuz 2007 00:00

HAYATIN İÇİNDEN

Milada 3 gün kaldı. Pazartesi günü seçim sonuçları açıklanınca sayılarla, yüzdelerle boğuşanlar rahat bir nefes alacak. 23 Temmuz’da ne olacağını bilmem ama ne olmayacağı belli.

Paylaş

Milada 3 gün kaldı. Pazartesi günü seçim sonuçları açıklanınca sayılarla, yüzdelerle boğuşanlar rahat bir nefes alacak. 23 Temmuz’da ne olacağını bilmem ama ne olmayacağı belli.
Bir kere bu seçim, temel olarak "laiklik ve Kuzey Irak'ta savaş" isteyenlerle "Suyu bulandırmayın. Şu satış işleri tamamlansın, cepler doldurulsun, köşeler dönülsün, gemicikler alınsın" diyenlerin arasında bir meydan savaşı şeklinde geçiyor. Bugüne kadar yapılan seçimlerde en azından söylem olarak sloganlaşan "Benim işçim! Benim köylüm! Benim emeklim!" diyen yok. Sadece bu yüzden 23 Temmuz’da bu geniş halk kesimi için bir beklentinin alemi yok.
Bizim insanımız da bir gariptir doğrusu. Her şeyi takım tutar gibi tutar. Kendisinin, çocuklarının, halkının çıkarından çok, başkalarının çıkarını savunur ve bu işi de takım tutar gibi yapar. Yoksa halkının yüzde 90'ından fazlası ABD karşıtı olan bir ülkeden, gelmiş geçmiş en ABD'ci iktidar için yüzde 30, 35 oy beklemenin mantığı olur muydu? Şimdi meydana çıkıp "Ben işçiyim arkadaşlar. İktidara gelirsem işçilerin haklarını savunacağım" diye yırtınsan kimse dönüp bakmaz da, "İşler kötü beyler. Benzine, ekmeğe, suya, havaya zam yapacağız. Ülkemizin geleceği için buna mecburuz" desen, "Ulan ne gerçekçi adam. Ülkeyi ancak bu kurtarır" diye oyu sana basar. En azından bugüne kadar hep böyle olmuştur ve bundan sonra en azından yakın gelecekte, "televole", "selülit", "yavrunuzun köşesi" baskısıyla ambale olmuş halkımızdan büyük bir değişiklik beklemek gerçekçi olmaz.
İşte bu çerçevede yapılacak seçimden ilk aşamada 3 ya da en fazla 4 partinin Meclis’e gireceği gibi bir tahminde bulunmak zor değil. Ama 23 Temmuz sabahı, bugün partileri atlama taşı gibi kullanan bazı vekillerin de gerçek yuvalarına (?) dönme çalışması içerisine girecekleri de belli. 23 Temmuz sabahında değilse bile 3 vakte kadar Meclis’te altı, yedi parti oluşacak ve dünyanın en haksız seçim barajı bu şekilde delinmiş olacak.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen bu seçim sonuçlarının en yeni ve ileri tarafı, şüphesiz, bazı bağımsız milletvekillerinin Meclis’te yer almaları ve yeri geldikçe, sık sık, "Kral çıplak" diye bağırmaları olacak. Belki biz bu haykırışları ancak TRT 3 Meclis kanalında izleyeceğiz ama bu seslerin bir maya görevi göreceğini beklemek fazla olmaz.
Şimdi bize düşen, bu farklı sesleri, bizim sesimizi Meclis’e taşımak ve o sesin arkasındaki desteğimizi hem bu son üç günde, hem de 23 Temmuz'dan sonra sürdürmek olacak.
Biz ve tarih, ABD'nin silah mekanizmasını ayakta tutmak ve sömürü sistemini sürdürmesinin yegane aracı olan savaş makinesine destek olmak için bölgenin yoksul halklarını birbirine kırdırmak siyasetinin peşinde koşanları ve bu işi kılıfına uydurmak için saçma sapan fikirleri ortaya atanları affetmeyecek. Zenginliklerini kan imparatorluklarının üstüne inşa edenler, yakın zamanda bedelini ödeyerek tası tarağı toplayıp bölgeden ve hayatımızdan ebediyen çekip gidecek. Ve güzel nehirler, serin dağlar, tepeler, verimli topraklar sadece bize kalacak.
23 Temmuz bu sesi Meclis’te dile getirmenin başlangıcı olacak.
Arif Nacaroğlu
ÖNCEKİ HABER

Sırada Sabah mı var?

SONRAKİ HABER

Karadeniz’in Efes’i gün görecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...